It wasn't a date traduction Turc
103 traduction parallèle
It wasn't a date.
Çıkmıyorduk ki.
It was a date! - It wasn't a date.
Çıkıyordunuz!
It wasn't a date.
Çıkmıyorduk.
Imagine you having a date with someone where it wasn't necessarily a felony.
Suç işlenmeyen bir yerde biriyle randevun olduğunu düşün.
- It wasn't even a date.
- Buluşma bile değildi.
Well it wasn't a date, it was just dinner.
- Randevu değildi, akşam yemeğiydi.
- It wasn't really a date.
- Gerçek bir çıkma sayılmazdı.
It wasn't definite, it wasn't like a date.
Bir randevu değildi.
- It wasn't a date.
- Çıkmıyorduk.
And it wasn't exactly a date.
Tam olarak çıktığımız da söylenemez.
- It wasn't a date.
- O bir randevu değildi.
It wasn't a date.
Randevu değildi.
It wasn't a date, and he bit me.
Çıkmadık ki ve beni ısırdı.
It was a date, wasn't it?
Romantik bir buluşma, değil mi?
It wasn't a date.
Öyle değil.
It wasn't a "date."
"Randevu" değildi.
It wasn't a date.
Bu bir çıkma değildi.
It wasn't a date.
Çift olarak değildi.
I stood you up. - It wasn't a date.
Bir randevumuz vardı ve seni ektim.
- It wasn't a date.
- Bu bir flört değildi.
It wasn't a date.
Flört değildi
But I got to tell you, if I wasn't.... I mean, after a first date like this, I'd find it really hard... not to just get under the covers and do you bigtime right now.
Ama itiraf etmeliyim ki... başka türlü olsaydı, senin gibi biriyle ilk buluşmada... örtünün altına girip mercimeği fırına vermemek çok zor olurdu.
It was one date. lt wasn't even a date.
Tek gecelikti. Çıkma bile değildi.
It was the best date I've had in a long time and I wasn't even thinking it was a date.
Ama uzun zamandir yaşadığım en güzel randevuydu.
If it wasn't a life-and-death situation, I wouldn't break this date for anything.
Eğer ölüm kalım meselesi olmasaydı asla bunu iptal etmezdim.
I know it wasn't a great first date.
Çok iyi bir ilk buluşma değildi.
All right, so I lied- - it wasn't a date.
Pekala, yalan söyledim. Çıkma amaçlı değildi.
It wasn't a real date.
Bizimkisi gerçek bir çıkma değildi.
It wasn't a real date, Mom,
Gerçek bir buluşma değildi.
And it wasn't a date.
Ayrıca bu randevu değildi.
It wasn't a date.
Randevu falan değildi.
It was nice, but it wasn't a date.
Güzeldi, ama flört değildi.
It wasn't a date.
Bu bir randevu değildi.
IT WASN'T A DATE SO MUCH AS A DISASTROUSLY UNCOMFORTABLE SEXUAL EXPERIENCE.
Aslıda bir çıkma değildi, feci halde rahatsız bir seksüel deneyimdi.
Well, it wasn't so much a date as a way to get out of a ticket.
Aslında çıkmak değildi, trafik cezasından kurtulmak için yapmıştım.
No, it wasn't a date, okay?
Hayır, çıkma teklif etmedi.
- It wasn't a date.
- Buluşma değilmiş.
turns out, it wasn't actually a date.
... bunun aslında bir randevu olmadığı ortaya çıktı.
so what do you mean "it wasn't a date"?
"Randevu değilmiş" demekle neyi kastediyorsun?
It wasn't even a date.
Bu bir buluşma bile değildi.
- Why did you say it wasn't a date?
Neden randevu değil dedin?
I already told you, it wasn't a date. Well, why not?
Söyledim ya, randevu değildi.
No, it wasn't a date.
Hayır, randevu değildi.
I mean, it wasn't a date, it was just two cops having a drink.
Yani, bu, bir tarih değildi sadece Iki polis bir içki olması.
Entertaining a guest of the show is called being professional. It wasn't a date or whatever-
Programımızın konuğunu eğlendirmeye profesyonellik denir.
oh, all right.So it wasn't a date.
Yani bir bulusma degildi.
I thought you said it wasn't a date.
Bunun bir randevu olmadığını söylemiştin.
It wasn't a date, james.
O bir çıkma değildi James.
Yeahi know, that's why I said it wasn't a date.
Evet, o yüzden ben de bir randevu değil dedim.
George, it wasn't a date.
George, çıkma sayılmaz.
Even if it wasn't a perfect first date.
Bu mükemmel bir ilk buluşma olmasa bile.
it wasn't meant to be 40
it wasn't me 977
it wasn't your fault 315
it wasn't 1008
it wasn't my fault 280
it wasn't that bad 112
it wasn't hard 37
it wasn't a big deal 50
it wasn't fair 35
it wasn't enough 48
it wasn't me 977
it wasn't your fault 315
it wasn't 1008
it wasn't my fault 280
it wasn't that bad 112
it wasn't hard 37
it wasn't a big deal 50
it wasn't fair 35
it wasn't enough 48