It wasn't like that traduction Turc
957 traduction parallèle
For you, it wasn't like that, right?
Sen öyle biri değilsin, değil mi?
It wasn't like that.
Öyle bir şey değil.
Do you think a story like that could come from my mind if it wasn't the truth?
Eğer gerçek değilse, aklımdan böyle bir hikaye.. .. uydurabileceğimi mi sanıyorsun?
It wasn't always like that.
Her zaman böyle değildi.
No, it wasn't like that.
Hayır, böyle değildi.
I should like to be able to say that it was the thought... of you and the children that prevented me, but it wasn't.
Beni alıkoyanın, senin ve çocukların düşüncesi olduğunu söylemek isterdim ama değildi.
It wasn't right for him to go off like that.
Bu şekilde gitmesi doğru değildi.
But it wasn't like that.
Ama öyle değilmiş.
That was rather like trying to bring your father back, wasn't it?
O aslında babanızı geri getirme çabasıydı, değil mi?
Stonehurst or something like that, wasn't it?
Stonehurst gibi bir şeydi değil mi?
It wasn't quite like that.
Pek böyle olmadı.
She smelled it like that, and it wasn't perfume.
Böyle kokladı, ve parfüm değildi.
It wasn't like that when I left!
Ben bıraktığımda böyle değildi.
It wasn't like that.
Ondan değildi.
It was very accommodating of that caddy to pop up like that just when we needed him, wasn't it, Laura, dear?
O top taşıyıcısına çok uygun tam da muhtaç olduğumuzda ortaya çıkıvermesi, değil mi, Laura, tatlım?
I bet it wasn't nobody like that, was it?
Mutlaka öyle biri değildi, değil mi?
It wasn't like that
Hayır, sen zorlamadın.
It wasn't like that.
Hiç de öyle değil.
All I wanna do is teach my students that man wasn't planted here like a geranium. That life comes from a long miracle, it didn't take seven days.
Sadece öğrencilerime, insanın saksıdaki bir sardunya gibi buraya ekilmediğini, yaşamın uzun bir mucizeden kaynaklandığını öğretmek istiyorum.
It wasn't like that.
Size kancık muhbir Plyne'ı takdim edeyim.
How extraordinary it must be... what you were telling me just now... to lose your memory just like that... completely, wasn't it?
Az önce söylediğiniz şey ne kadar sıra dışı. Böyle hafızanızı kaybetmek... - Tamamen kayıp değil mi?
I guess it wasn't uncommon with me, like with other guys my age that like movies.
Sinemayı seven diğer akranlarım gibi bende de bu tutku vardı.
No, it wasn't like that.
Hayır, öyle değil.
No, it wasn't like that.
Hayır, öyle olmadı.
It wasn't her day off or anything like that.
İzin günü falan değildi.
Like it wasn't obvious that I'd find the old man with a bullet-hole in his forehead.
Evet, ihtiyarı alnında bir kurşunla bulmam da belli bir şey değildi mesela.
I said do I look like a crook and you said yes so I took it for granted that you knew it wasn't exactly honest.
Bu yüzden ben de dürüst olmadığını bildiğini sandım.
Well, it wasn't in a ring or anything like that.
Tabii ringde ya da öyle bir şeyde değildi.
It wasn't a hat like that.
Böyle bir şapka değildi.
It wasn't like that!
Böyle olmadı!
It wasn't very nice of me to go running out like that.
Böyle kaçmam hiç hoş değildi.
It wasn't like that.
Öyle değildi.
It wasn't always like that.
Her zaman öyle değildi.
- No, it wasn't like that.
- Öyle değildi.
I-I said to him... and it wasn't because I wanted to get engaged or I wanted him to pin me or I wanted to go steady or anything like that.
Bunu onunla nişanlanmak istediğimden ya da çıkmak... -... istediğimden değil. - Şüphesiz.
That was kinda like your trademark, wasn't it?
Sizinle özdeşleşmiş gibiydi, değil mi?
That reminded me of it, but it wasn't all... it wasn't all closed in like that...
Buna benziyordu ama tamamen de değil... O kadar kapalı değildi...
But it wasn't like that!
Ama öyle olmadı!
No, it wasn't like that...
Hayır, aslında...
I wasn't there... but it was something like that.
Orada değildim fakat bunun gibi bir şeydi.
But reading between the lines, it wasn't hard to figure out that he's convinced that a combination like us is possible.
Ama satır aralarını okuduğunda, anlaması zor değil... Aramızda bir bağlantı olduğuna ikna olmuş görünüyor.
It wasn't quite like that. I was drafted.?
Benimkisi zorunlu askerlik.
Last time, it wasn't like that.
Son seferki böyle değildi.
I guess you're right. You know, it's sort of like if, uh... That was a woman who just called you on the phone, wasn't it?
Haklısın sanırım ama örnek olarak... az önce yanlış aramayı yapan sanırım bir kadındı çünkü, eğer yanlış arayan bir kadın olursa... işte o zaman "özür dilerim yanlış oldu" deriz.
And it wasn't that I wanted more for politics or anything like that.
Bu daha fazla istememin altında herhangi siyasi veya böyle bir neden yatmıyordu.
It looked to me like some of that wiring wasn't exactly what I asked for.
Tellerin bazıları benim istediğim tür değildi.
"He stopped, short of breath, He was ashamed, running like that, " Fool, It wasn't her after all, "
Durup biraz nefes aldıktan sonra böyle aptalca koştuğu için utandı tüm bunlardan sonra gördüğü o değildi.
It's wasn't like that.
Hayır, öyle değil.
Look, I hate to come on like the heavy, but what's that got to do with you going crazy? It wasn't just that.
Üstüne çok geliyormuş gibi görünmek istemem ama,... bunun senin kafayı yemenle alakası ne?
It wasn't like that.
Bu ona benzemiyordu.
If I told you I was married... you'd think it meant your way, and it wasn't like that. So better I...
Eğer sana daha evvel evlendiğimi söyleseydim, sen bunu kendi istediğin şekilde algılardın, ve bu şekilde olmazdı, bu yüzden daha iyi...
it wasn't meant to be 40
it wasn't me 977
it wasn't your fault 315
it wasn't 1008
it wasn't my fault 280
it wasn't that bad 112
it wasn't hard 37
it wasn't a big deal 50
it wasn't fair 35
it wasn't a date 37
it wasn't me 977
it wasn't your fault 315
it wasn't 1008
it wasn't my fault 280
it wasn't that bad 112
it wasn't hard 37
it wasn't a big deal 50
it wasn't fair 35
it wasn't a date 37