It wasn't personal traduction Turc
142 traduction parallèle
Why, if it wasn't personal, I'm satisfied.
Eğer kişisel değilse, pek memnun oldum.
Since it's marked personal, I assumed it wasn't a business letter.
Kişiye özel işaretli olduğu için, bir iş mektubu olmadığını düşündüm.
Well it wasn't anything personal I was just defending a principle.
Size kinim yoktu. İlkelerime göre davrandım.
- I mean, it wasn't anything personal.
- Yani, kişisel bir şey değildi.
It wasn't about that but... a personal matter.
Ama bunun için çağırmadım seni. Buyurun bayım. Özel bir mevzu.
Come on, Ginny, there wasn't nothing personal about it.
Yapma Ginny, özel bir şey değildi.
It wasn't anything personal?
Şahsi bir şey olamaz mı?
It wasn't personal.
Kişisel değildi.
Hey, you know, what happened, it wasn't personal or anything.
Hey, dinle. Olanlar, şahsi bir şey falan değildi.
It wasn't personal.
Şahsi bir şey değil.
It wasn't anything personal.
Kişisel bir şey değildi.
It wasn't personal.
Kişisel bir şey değildi.
It wasn't personal...
Şahsi değildi...
It wasn't personal, you know that.
- Kişisel bir şey değil bu.
All that means is that it wasn't personal to you.
Demek istediğim, senin için kişisel değildi.
- It wasn't personal.
- Açıklamak zorunda değilsin.
Not doubting, but my questioning you and questioning Harper, that was just a job, it wasn't personal.
O sadece işti. Kişisel değildi.
Oh... if it makes any difference, it wasn't personal.
Oh... Eğer fark edecekse....... bu kişisel değildi.
No, it's supposed to make you see that it wasn't personal.
Hayır, ama kişisel olmadığını anlamanı sağlamalı.
It was all business, it wasn't personal.
Sadece iş, kişisel bir mesele değil.
- It wasn't personal, that's all.
- Kişisel değildi diyorum.
It wasn't anything personal.
Kişisel değildi.
Then he had the nerve to tell me that it wasn't personal, just business.
Sonra da bana bunun kişisel olmadığını, ve sadece iş olduğunu söyledi.
If it wasn't for me, Joe, Ethel Rosenberg would be alive today... writing some personal advice column for Ms. Magazine. She isn't.
Ben olmasaydım, Joe, Ethel Rosenberg bugün yaşıyor olacaktı Ms. Magazine'de kişisel tavsiye sütunu yazıyor olacaktı.
It was a personal assault. Don't pretend it wasn't.
Bu şahsi bir saldırıydı, değilmiş gibi davranma.
It wasn't with her personal effects.
Özel eşyaları arasında yokmuş.
I'd do it in a heartbeat if I wasn't afraid of the personal gain consequences.
Kişisel kâr sonuçlarından korkmasaydım anında yapardım.
It wasn't personal.
Bu kişisel değildi.
It wasn't intended for personal use.
Kişisel kulanım için değildi.
It wasn't personal.
Şahsi değildi.
I've got a son, I don't fantasise about Jordan dying as much anymore, and even though it wasn't planned, I'm actually happy about the way this marriage thing has worked out, so please stop your chirping and step away from my personal life.
Bir oğlum var, artık fantazilerimde Jordan'ın ölmesini o kadar da çok istemiyorum ve planlanmış olmasa da, bu evlilik işinin düzgün gitmesinden dolayı mutluyum, bu yüzden lütfen burunlarınızı özel hayatımdan uzaklaştırın.
It wasn't personal.
Şahsi bir şey değildi.
Melissa left here thinking I'm some kind of jerk... so might as well try to find her... and make sure she knows it wasn't personal.
Melissa, serseri olduğumu düşünerek gitti yani, onu bulup kişisel olmadığını bildiğinden emin olmak istiyorum.
It wasn't personal, brother. Business is business, baby!
Bu kişisel bir şey değildi kardeşim.
It wasn " t personal.
Şahsi bir şey değildi.
That wasn't his intention, so don't take it personal.
Kasti bir şey değildi, şahsî algılama.
It wasn't personal. I...
Şahsi bir şey değildi.
Catherine, it wasn't personal.
Catherine, bu kişisel bir şey değildi.
As for the tiger, it wasn't personal just a free meal.
Kaplan içinse, kişisel bir olay değil sadece bedava yemekti.
So whatever his interest, as far as I could tell, it wasn't personal.
İlgisi, anladığım kadarıyla, kişisel değilmiş.
It wasn't personal, I didn't pick you.
Kişisel değildi. Seni ben seçmedim.
It wasn't personal, Paul.
Kişisel değildi Paul.
Oh, except it wasn't about Your personal strengths and liabilities.
- O saçma anketten bahsetmiyorsun değil mi?
I hope you understand it Wasn't personal.
Kişisel bir şey olmadığını anlıyorsundur umarım.
It wasn't anything personal.
Bütün gün oturup söylediklerini düşündüğüm falan yok ama sağ ol. Kişisel değildi.
It wasn't personal.
Bu, kişisel değildi.
- It wasn't personal.
- Kişişel değildi..
It wasn't personal.
Kişisel değil.
It wasn't personal. That's what she says.
Kişisel değilmiş, öyle diyor.
It wasn't personal?
Kişisel değil mi?
It wasn't his fault. If he hadn't been treating us like his personal army, - this would never have happened!
Ortalıkta dolaşıp bizi kendi askerleri gibi görmeseydi şu an o yaşıyor olurdu.
it wasn't meant to be 40
it wasn't me 977
it wasn't your fault 315
it wasn't 1008
it wasn't my fault 280
it wasn't that bad 112
it wasn't hard 37
it wasn't a big deal 50
it wasn't fair 35
it wasn't a date 37
it wasn't me 977
it wasn't your fault 315
it wasn't 1008
it wasn't my fault 280
it wasn't that bad 112
it wasn't hard 37
it wasn't a big deal 50
it wasn't fair 35
it wasn't a date 37