It won't traduction Turc
37,146 traduction parallèle
"Well, it won't be when our lawyers are done with you."
"Avukatlarımızın seninle işi bittiğinde senin okulun olmayacak."
It won't work.
İşe yaramıyor.
You won't be needing it.
İhtiyacınız olmayacak.
Won't it?
Değil mi?
Even if you are, it won't make a difference.
Öyle olsan bile Bir fark yaratmaz.
And yet you won't join me in pouring scorn on her racist tale of woe. Well, there could be a lot of reasons why Beth is covering for Karig and not in on it.
Beth'in Karig'i korumak için bir çok sebebi olabilir, hem de haberi olmadan.
Cool thing is you can punch it, and I won't feel a thing.
En güzel tarafı da yumruk atsan bana hiçbir şey olmaz.
He wanted me to see that it didn't matter who won or lost.
Kimin kazanıp, kimin kaybettiğinin bir önemi olamadığını anlamamı istemişti
Other cops won't go near it.
Diğer polisler yanına yaklaşmıyor.
I won't get into it.
O konuya girmek istemiyorum.
Whatever he faces, it won't be alone.
Elbatte. Neyle karşılaşırsa karşılaşsın, yalnız olmayacak.
It won't be.
Yok öyle bir dünya.
You can stay in Queens until the day I die, but it won't change a thing.
Ben ölene dek Queens'de kalsanız da bir şey değişmez.
It won't be so easy to give up then.
O zaman vazgeçmek o kadar kolay olmayacak.
You won't believe it.
İnanamazsın.
Truthfully, I could say the same about every one of you, so it's been a pleasure working with you, and if you ever get to Palm Desert, please, promise me you won't call!
Hakikaten, aynı sözler hepiniz için geçerli sizinle çalışmak bir zevkti ve olur da Palm Desert'a yolunuz düşerse rica ediyorum beni aramayın!
It won't be long now.
Fazla uzun sürmez artık.
It won't be much longer.
Çok sürmeyecek.
It doesn't mean you won't love your own baby.
Bu kendi bebeğini sevmeyeceğin anlamına gelmez.
It won't bite you.
Seni ısırmaz.
It won't work.
İşe yaramayacak.
It doesn't, but I won't give a rat's ass.
Olmayacak, ama bir sıçan kıçı vermeyeceğim.
It won't be long before your actions in this matter come to light.
Bu konudaki eylemleriniz ortaya çıkmadan önce olmayacak.
- I won't do it without him.
- Bunu onsuz yapmayacağım.
- We won't do it without him.
- Biz onsuz yapmayacağız.
It won't budge.
Yerinden oynamıyor.
After that, it won't matter what she remembers.
Ondan sonra ne hatırladığı farketmez.
It won't work for you.
Sen de işe yaramayacak.
Oh, won't it? Hmm.
Öyle mi?
It's crowded enough that they won't be noticed, and the loud engines provide cover.
Fark edilmeyecekleri kadar kalabalık ve gürültülü motorlar gizlilik sağlıyor.
- I won't make it weird. I won't make it weird, I promise.
- Tuhaf bir ortam yaratmam, söz.
- Nobody's done that, like- - - [Matt] You won't get caught, though, because, like, it'll just be, like, an image.
- Bu hiç yapilmadi. Yakalanmazsiniz çünkü sadece bir sembolden ibaret olacak.
It was really, really good, um, so... um, yeah, we're all heading out now, so, um, I probably won't catch you tonight, but, um... maybe we can talk tomorrow.
Gerçekten çok iyiydi. Simdi çikiyoruz. Herhalde bu aksam sana yetisemem ama belki yarin konusuruz.
I have to be back in an hour, so it won't even be that... [moans] I love you.
Ben de bir saate dönmeliyim zaten. Seni seviyorum. Sag ol tatlim.
The way I approach it is that I try to make it use flavors teach a little thing that they never knew about normal people won't see but I want them to go away with a feeling and something that
Ben işi olabildiğince eğlenceli kılmaya çalışıyorum. Renkler, aromalar kullanıyorum, bilmedikleri küçük şeyler öğretiyorum, normalde insanların görmeyeceği aletler kullanıyorum. Ama bir başarı hissiyle ya da arkadaşlarıyla paylaşmaya can atacakları bir şeyle ayrılmalarını istiyorum.
It's so important for us to take care of ourselves for our own human health standpoint but it really won't matter how healthy we are if our planet isn't healthy.
İnsan olarak, sağlığımız açısından kendimize iyi bakmamız çok önemli ama gezegenimiz sağlıklı olmadıkça ne kadar sağlıklı olduğumuzun bir önemi yok.
It doesn't mean you won't get wet.
Ama ıslanmayacaksın anlamına gelmez.
Look, Blackstone will try to make it look like he's alone, but he won't be.
Dinle, Blackstone yalnızmış gibi görünmeye çalışacaktır. Ama öyle olmayacak.
If that seaplane is flying low, won't it avoid detection?
Eğer o deniz uçağı alçaktan uçuyorsa tespit edilmekten kurtulamayacak öyle mi?
That won't do us much good if we don't know where it is.
Nerede olduğunu bilmezsek bu pek işe yaramayacak.
It won't come.
Gelmeyecek.
I can revoke the card, but it won't do you much good.
İptal etmesine ederim ama size pek bir yararı olmaz.
We won't make it out.
Dışarı çıkamayız.
No, it won't, because we're not fighting.
Hayır, kılmayacak çünkü savaşmayacağız.
The department won't shut down the truck until they have their own data to back it up, and their investigation is gonna take at least 24 hours.
Bakanlık kendi verileri de bizi desteklemeden kamyoneti kapatmayacak. Araştırmaları en az 24 saat daha sürecekmiş.
Okay, it won't be that bad. We wouldn't even sit in your spot while you're gone.
Sen yokken yerine bile oturmazsak için rahat eder mi?
Darkening my heart... It won't make me yours.
Kalbimi karartarak beni elde edemezsin.
How do we know he won't try to use it in the future?
Bunu gelecekte bize karşı kullanmayacağını nereden bileceğiz?
It won't work for long.
Ama uzun süre işe yaramayacak.
- It won't.
- Hayır olmayacak.
Ofcom, they won't like it.
Ofcom, hoşlanmazlar.
it won't work 371
it won't happen again 518
it won't matter 76
it won't take long 230
it won't last 65
it won't last long 21
it won't start 41
it won't hurt you 22
it won't open 58
it won't hurt 56
it won't happen again 518
it won't matter 76
it won't take long 230
it won't last 65
it won't last long 21
it won't start 41
it won't hurt you 22
it won't open 58
it won't hurt 56