It won't be a problem traduction Turc
119 traduction parallèle
Then, it won't be a problem.
Bir sorun çıkmaz yani.
l`ll discuss it with my husband, but l`m sure it won`t be a problem.
Kocamla da bir konuşmam gerek, ama eminim bir sorun çıkmaz.
I'll help you carry on for it won't be long till i'm gonna need somebody to lean on you just call on me, brother when you need a hand we all need somebody to lean on i just might have a problem?
Güçlü değilken, senin dostunken Ayakta kalmana yardım edeceğim Çünkü benim için de Güvenebileceğim birine İhtiyaç duymam çok yakın Beni çağır yeter kardeşim
It won't be a problem.
Sorun değil.
- It won't be a problem at all.
- Hiçbir problem çıkmayacak.
If she starts to say that she won't go again, it'll be a serious problem.
Eğer "gitmeyeceğim" diye başlarsa | ciddi bir sorun olur.
It won't be a problem.
Hiç problem olmaz.
Won't be a problem, don't worry about it.
Sorun olmayacak, takma kafana.
It won`t be a problem.
Bize sıkıntı yaratmayacaktır.
For a few things, so it won't be a problem
Birkaç şey için, sorun olmayacaktır.
That's just a bobcat. It won't be any problem at all for me.
O sadece bir Vaşak ve benim için sorun olmayacak
Well, it won't be a problem anymore.
Tabii bu durum artık sorun olmaktan çıktı.
Unfortunately, the bullet went straight through, and it missed the main bone, so they didn't have to operate. The problem is now, the doctors say in a couple of days my leg's gonna be fine, and I won't need the crutches anymore. That's good.
malesef kurşun önden girdi ve kemiğe gelmeden durdu ameliyata gerek olmadığını söyediler problem şu ki doktorun dediğine göre bir kaç gün içinde bacağım iyi olacak ve bu değneklere ihtiyacım kalmayacak güzel peki benden ne istiyorsunuz?
- It won't be a problem.
- Sorun olmayacak.
Just log every call you make in here so when the bill comes it won't be a problem.
Yaptığın bütün aramaları buraya yaz. Böylece fatura geldiğinde bir sorun çıkmaz.
It won't be a problem as long as we observe the proper protocols.
Uygun protokolleri izlediğimiz sürece herhangi bir problem çıkmaz.
This works the way we planned it, by the end of the evening Jonathan won't be a problem.
Bu iş, planladığımız şekilde yürürse, bu gecenin sonunda Jonathan diye bir sorunumuz kalmayacak.
Then it won't be a problem if we check it out, will it?
Öyleyse bakmanızın bir sakıncası olmaz değil mi?
- It won't be a problem here again.
- Bir daha sorun olmayacak.
It won't be a problem.
- Sorun olmayacak.
It won't be a problem.
Problem olmaz.
The baby won't be a problem... and I'm sure it won't change the fare for when I go home in the spring.
Bebek sorun olmayacak... Eminim baharda eve dönerken yol masrafını da arttırmayacaktır.
It won't be a problem.
- Hiç dert değil.
Peter, we've a bit of a problem. You see, if Mr Blaney and I are caught outside instead of in there teaching, we'll both be for it, won't we?
Bay Blaney ve ben sınıfta ders vermek yerine burada yakalanırsak bu bizim için sorun olur, hak veriyorsun değil mi?
It won't be a problem.
Sorun olmaz.
It won't be a problem, sir.
Sorun olmayacaktır Efendim.
It won't be a problem.
Bana yardım edecek.
Lucky for you, it won't be a problem.
Senin şansına, bu bir sorun olmaz.
I should just go back on the pill, it won't be a problem.
Tekrar doğum kontrol hapı kullanmaya başlamalıyım. Sorun olmaz.
It won't be a problem. let's do it?
Çalındı diye ihbar edemezler ya! Serbest kalırız!
It won't be a problem.
Hallederiz.
You're certain that it won't be a problem?
Bunun sorun olmayacağından emin misin?
It won't be a problem because I'll just apologise to Damo.
Çünkü Damo'dan özür dileyeceğim.
- My problem is that I'm spending the day... teaching a bunch of kids how to use tools... which won't properly fit in their hands for another 8 to 10 years... because you signed me up to do it... and then you're not even there when you're supposed to be.
- Sırf sen adımı yazdırdın diye daha 8 - 10 yıl ellerine olmayacak aletlerle bir sürü çocuğa iş yapmayı öğretiyorum ve sen olman gereken yerde değilsin bile. - Hayır diyebilirdin.
It won't be a long-term problem for him, don't you worry.
Uzun soluklu bir problem olamayacak, sakın sıkma canını.
It won't be able to dial, so it won't be a problem.
Tuşlama yapamayacak yani sorun olmayacak.
It won't be a problem much longer.
Daha fazla dert olmayacak.
- Yeah. It won't be a problem.
- Evet, sorun olmaz.
- It won't be a problem.
Sorun olmayacaktır.
Take it, all of it. Now we have a police escort to the target, the curfew won't be a problem.
Artık, hedefe varana kadar polis eskortumuz var yasak sorun olmayacak.
Then it won't be a problem for you to stand beside the casket at the wake and explain why a cancer patient has a bullet hole in his head?
O halde, ailesi cesedi almaya geldiğinde, kanser hastasının kafasında neden bir delik olduğunu açıklamak senin için sorun olmaz.
My bike had a busted pedal, but I got it fixed, so there won't be a problem anymore.
Bisikletimin pedalı kırılmıştı, ama tamir ettirdim, artık sorun çıkarmayacak.
It won't be a problem.
Sorun olmayacak.
If we're really gonna be living out some kind of fantasy it won't be a problem to clean your whole house.
Eğer gerçekten bir fantazi yaşayacaksak tüm evini bile temizlesem sorun olmaz.
Oh we can hold it. It won't be a problem.
Tutabiliriz, sorun olmaz.
Trust me, it won't be a problem again.
İnan bana bir daha sorun olmaz.
- It won't be a problem.
- Hallederiz.
- If it's all the same, won't be a problem.
- Hepsi aynıysa problem olmaz, değil mi?
It won't be a problem flying this thing, We're going up nicely!
İşte oldu! Bu balonu uçurmak bir problem olmamalı. Güzelce yükseliyoruz!
It won't be a problem if I find the money somewhere else.
Tazminatı bir yerden bulup, ondan almazsam sorun kalmaz.
- It won't be a problem, Master.
- Hiç sorun değil, Usta.