Judgy traduction Turc
78 traduction parallèle
"Judgy Von Holier-than-thou."
Yargıç Yüce Mahkemecan.
So, you know, who are we to be all judgy?
O zaman yani, biz kim oluyoruz da yargılıyoruz?
Not judgy, Buff.
Yargılamıyoruz, Buffy.
Listen to you, all judgy judge.
Dediğini kulağın duysun, bilgiçler bilgici.
Judgy judge?
Bilgiçler bilgici mi?
Hey, don't get all east-coast judgy on me, Sean.
Hemen o bağnaz doğulular gibi sorgulama beni, Sean.
you're pretty judgy for someone who just dumped a car in a lake.
Bir arabayı göle yuvarlamış birine göre ; fazla suçlayıcısın.
We are going home where life is just not so pussy and judgy.
Hayatın sürtükçe ve yargılayıcı olmayan tarafına gidiyoruz, eve.
I mean, let's face it, you can be a little bit judgy at times.
Kabul edelim ki bazen çok yargılayıcı oluyorsun.
If I tell you something, do you promise not to be judgy?
Sana bir şey söyleyeyim, beni yargılamayacağına dair söz verir misin?
Apparently I shaved that guy's head, so I'm in no position to be judgy.
Görünen o ki bu o kafasını tıraşladığım çocuk bu yüzden seni yargılayacak durumda da değilim.
- Judgy.
- Yargıç.
God, Christine, you were so judgy.
Tanrım, Christine çok önyargılı birisin.
Don't be so judgy. Yeah, well, I talked to Roberta at the Grill.
Abartma lütfen.
Witches. Judgy little things.
- Cadılar her şeyi bilirler!
Where are you hiding it, judgy beans?
Onu nerede saklıyorsun yobaz kadın?
Or maybe you're trying to impress someone by being something you're not, when, in truth, you don't love this person and you never really did and maybe they're just really judgy with weird limp hair...
Ya da olmadığın birşeymişsin gibi davranarak birisini etkilemeye çalışman gibi, ama gerçekte, o kişiyi sevmiyorsundur ve asla da sevmemişsindir, ve belki de onlar garip kıvırcık saçlı, yargılayıcı insanlardır.
"Judgy"?
"Yargılayıcı"?
I don't appreciate the judgy-ness.
Beni yargılamanı istemiyorum.
Better yet, judgy's single biggest debt is to AAA Entertainment, a Nevada company that owns numerous sports books.
Daha da iyisi, yargıcın en büyük borcu AAA Entertainment adında sayısız spor bahis bayisi olan bir Nevada şirketineymiş.
Oh, listen to you, Mr. Judgy. What?
- Sanki onu yargılamaya hakkın var.
Super judgy.
Yargısız infaz.
Perhaps I can be a little judgy.
Çünkü ona Alek'le çıkması için baskı yapıp duruyordum. Muhtemelen bazen çok bilmişlik yapabiliyorum.
Yeah, they were so judgy, except you.
Evet, yargılamaya çok meraklıydılar.
Looks all mean and judgy.
Tamamen kaba ve yargılayıcı görünüyor.
It is so judgy.
İnanabiliyor musun?
Including accepting the hospital's charity, even if I have to sit around with judgy doctors.
Yargılayan gözlerle bakan doktorlara katlanmak zorunda kalsam da hastanenin yardım teklifini kabul etmek de dâhil.
I don't mean to be judgy, but this is the kind of thing lunatics do.
Yargılamak gibi olmasın ama bu yaptığını psikopatlar yapıyor.
James is super judgy about TV hosts.
James TV sunucuları konusunda çok yargılayıcıdır.
I don't mean to be all judgy Judy all the time.
Ben her zaman insanları yargılamak istemiyorum.
Easy, Judgy.
Sakin ol seni yargıcı.
I think that she was very judgy about my drinking at the waterpark.
Aslında onun su parkında çok yargılayıcı davrandığını düşünüyorum.
You know, it's just that I have very judgy roommates, you know, that might get a little weirded out if they walked in the room and saw something they weren't supposed to see.
- Çok yargılayıcı ev arkadaşlarım var. Odaya girip görmemeleri gereken bir şey görürlerse ortam biraz tuhaflaşabilir.
Hey, judgy, how'bout next time I tell you when you've had...
Hey, bir dahaki sefere Sana yeterince - Yeterlimiyim?
I know you like everyone, and you think that I'm really judgy, but can you please...
Biliyorum sen herkesi seviyorsun ve benim çok yargılayıcı olduğumu düşünüyorsun.
I think he's in desperate need of a less judgy counselor.
Bana sanki onun daha az yargıcı bir rehber öğretmene ihtiyacı var gibi geldi.
Two, you just gave me that judgy little hinty voice.
İkincisi benimle o yargılayıcı sesinle konuştun.
He's so judgy about those things.
Böyle şeyleri çok eleştirir.
Judgy?
Yargılayıcı?
They're very judgy about bachelor parties.
Bekârliga veda partileri konusunda çok ketumlar.
And unlike her, they can be cold and judgy.
Ama Caroline'ın aksine çok donuk ve yargılayıcı olabiliyorlar.
Yikes, that mom was harsh and judgy and...
- Ne kadar haşin ve sert bir anne.
Let's not be judgy.
- Ön yargılı olmayalım.
Judgy-wudgy was a bore.
Yargılayıcı olmayana bak.
He lost the sister he adored and instead Got a judgy pack of siblings, Who found him unbearably dull.
Sonuçta en sevdiği kız kardeşi öldü ve ona da kala kala sürekli atışıp kendisini sıkıcı bulan bir avuç kardeş kaldı.
Sh... she was judgy.
O... yargılayıcıydı.
Then we stopped to help this super judgy alien dude, ronan, To keep the evil planet ego from attacking his home world.
Sonra şu kötü kalpli gezegen Ego'nun ana gezegenlerine saldırmasına....... engel olmak amacıyla süper yargılayıcı Ronan denen uzaylıya yardım için durduk.
No, you'll just be all judgy because you want me to be this perfect, little angel.
Olmaz. Beni kusursuz, küçük meleğin olarak görmek istediğin için eleştiriye başlarsın.
Judgy bitch.
"Ölün Kaltaklar, Ölün" Yargılayıcı kaltak.
Not like in a judgy way, just like...
Yargılamak gibi değil sadece...
Thank you very much, judgy.
Ne hâle geldik şimdi?