Juices traduction Turc
386 traduction parallèle
But first, a word about Castola Rex. Wise Mother Nature has balanced the chemical contents of the gastric juices so carefully that heart burn, acid stomach, or an upset digestive system resulting from over indulgence in food and drink can blight a person's whole outlook on life. But why suffer when Castola Rex,
Zeki Tabiat Ana, mide sularını öyle dikkatli ayarlamıştır ki boğazda yanma hissi, mide ekşimesi, ya da aşırı tüketilen yiyecek ve içecekler yüzünden meydana gelen sindirim sistemi bozuklukları bir insanın hayatını karartabilir.
Fruit juices and soups, nothing solid.
Meyve suları ve çorbalar, katı bir şey yok.
He's got his juices flowing now.
Ağzının suları akmaya başladı bile.
In addition to flouridating water, there are studies under way to flouridate salt, flour, fruit juices, soup, sugar, milk.
Suya florid katmanın yanısıra, bir çok araştıma yapılmakta, tuza, una, meyva sularına, sabuna, şekere, süte florid karıştıracaklar.
There is fresh fruit and juices, coffee and rolls.
Taze meyve, meyve suyu, kahve ve börek var.
She very cleverly drains the vital juices from the bug's body. And that makes the bug stop squiggling.
Çok akıllıca bir şekilde böceğin hayati sıvılarını akıtır bu da böceğin kıpırdanmayı kesmesini sağlar.
And when I talk to him, I can't help it, the juices flow inside...
Ve onunla konuşurken, içimden sular akıyor, engelleyemiyorum...
- The juices, Mama.
- Sular, anne.
These are meticulously selected cuts... impaled with onions and garlic for flavor... and turned over and over a bare flame... until the meat sizzles and the juices run out.
Lezzet katması için arasına soğan ve domates de dizilmiş, et kızarana dek defalarca çevrilmiş, suyu akmış.
The Comrades are stewing in their own juices
Yoldaşlar yaptıklarının bedelini ödüyorlar.
Each, first, must be steeped in the juices in which it will partly cook.
Her biri, önce, içinde pişirileceği yemeğin suyuyla yıkanmalı.
I'll just get you your tomato juices.
Domates sularınızı getireyim.
Feel your juices.
Nasıl ıslandığını kendin hisset.
And we can have a couple... fruit juices... fruit juices, and talk shop and maybe even a couple of hands of pyramid.
Ve birer duble alabiliriz... meyve suyu... meyve suyu, ve sohbet ve hatta belki bir kaç el piramit.
This marvellous little man here has just made me the most extraordinary concoction out of native fruit juices.
Bu müthiş adam bana olağanüstü bir içki hazırladı.
Inadequate temperature control and storage of dangerous foodstuffs, storage of cooked and raw meat in same trays, storage of raw meat above confectionery, with consequent dripping of meat juices onto cream products, refrigerator seals loose and cracked, ice box un-defrosted, - and refrigerator overstocked.
Tehlikeli gıda maddelerinin yetersiz ısı kontrolüyle saklanması... pişmiş ve çiğ etlerin aynı tepside saklanması... çiğ etlerin, tatlıların üstünde saklanması... ve sonucunda et sularının, kremalı... tatlılara damlaması... buzdolabı kapakları gevşek ve çatlak... buzluk eritilmemiş... ve buzdolabı aşırı dolu.
The juices stay where they belong.
Etin öz suyu ait olduğu yerde kalır.
Now, did I do vaginal juices last week?
Geçen hafta vajina salgılarını anlatmış mıydım?
Now did I or did I not do vaginal juices?
Vajina salgılarını işledik mi, işlemedik mi?
Of course, tonguing will give you the best idea of how the juices are coming along.
Tabii, salgıların durumunu anlamak için... yapabileceğiniz en iyi şey yalamaktır.
Also 2 pork chop over rice and 2 orange juices for here.
Ayrıca 2 pilav üstü et ve 2 portakal suyu alalım.
It's so beautiful, I feel so... I feel my juices are just...
Bu çok güzel, kendimi... kanım kaynıyor...
A few days in Paris might be just the thing... to get the creative juices flowing again.
Paris'de birkaç gün kalmak yaratıcı enerjini geri getirebilir.
Well, yes, get out Blackadder, and stop corking our juices.
Tamam, defol Blackadder, çanımıza ot tıkama.
See, this is where he likes me to stew in my own juices.
Burada olup, kendi yağımda kavrulmamı istiyor zaten.
And the melted cheese marries itself to the juices of this succulent steak.
Ve erimiş peynir, etin suyu ile karışır.
None, only juices and berries.
Sadece meyve suları ve böğürtlen kullanıyorum.
When the spirit moves, and the flesh is willing... and the juices flow, and the skelping is mighty.
Ruhlar dolaşır, bedenler kıpraşır sular akar, geçişler güçlenir.
Juices, I guess.
Meyve suyu içebilirsin.
Lots and lots of juices. "
Bol bol meyve suyu. "
I am sorry to say that we do not have any coffee this morning but we do have teas, juices, sodas, and other fine beverages.
Ne yazık ki bu sabah kahve servisimiz yok fakat çay, meyve suyu, soda ve diğer içeçeklerimiz mevcut.
- Two orange juices please.
- iki portakal suyu lütfen.
( Woman ) Stroking each other helps you rouse each other's desires, getting the juices flowing, and making you both eager for more.
Birbirinizi okşayarak arzularınızı uyandırın, bu her ikinizi de çok daha ateşli yapacaktır.
No, when you haven't eaten for days, you want flesh - flesh dripping in its own juices.
Günlerdir aç olsan kanlı canlı bir et istersin.
Juices flowing and everything.
Kabuğun kırıldı her şey ortaya çıktı.
It's a brain and nerve tonic... rich in proteins and electromagnetic juices.
Bu beyin ve sinirler güçlendirici karışım protein ve elektromanyetik sıvılar açısından zengin.
Now, how about two papalla juices with extra bubbles?
Peki, iki tane ekstra baloncuklu papalla suyuna ne dersiniz?
The trembling movements, the abundance of juices,
Derin sarsıntılı hareketler, birbirine karışan vücut sıvıları,
To make sure they never go back... to being what they were... that there lies his fantasy preserved... pickled in her own juices.
Bu şekilde fantezisi korunmuş oluyor. Kendi sıvıları içinde saklanıyorlar...
You get me all loosened up, juices flowing, then :
Rahatladıktan, gevşedikten sonra :
Our new chief engineer juices up the nacelles every chance she gets.
Hatta bulduğu her fırsatta motorun suyunu çıkaran Yeni Baş mühendisimiz de buna dahil.
Overtures like that get my juices flowing.
Uvertürleri kanımı coşturuyor.
He's literally stewing in his own juices.
Resmen kendi yağında kızarıyor.
so that, on hot days, lying relaxed on couches in the triclinium, they could sip fruits and juices
Böylece sıcak yaz günlerinde sedirlerinde uzanmış dinlenirken meyveleri ve onların sularını soğuk yudumlamalarını sağladı.
Juices just start runnin off her chin onto her shirt.
Sular çenesinden süzülüp üzerine aktı..
I'm just tryin'to throw out ideas, get the creative juices flowing.
Ben sadece fikir üretiyorum, hani yaratıcılık damarlarımız çalışsın.
- Two apple juices.
- Elma suyu iki tane.
And it allows c-corrosive juices- - They seem to rise up into my oesophagus, and I- -
Ve mide sıvım..... gırtlağıma kadar geliyor...
Hey, guys! My juices are flowing again!
Beyler, başım dertte.
A woman should steep in her juices, if you'll forgive my directness.
Samimiyetimi bağışlayın ama, bir kadının kendi özsuyuyla yıkanması gerek.
It doesn't matter if you don't have those juices flowing down there in the Mr. Torpedo area, in the fun zone but you gotta get the people in the theater.
Eğer cinsel anlamda kuşun, malı görünce ötmezse bile sorun değil. Ama, insanların filme gelmesi için koca aletlere, koca göğüslere ihtiyacın var.