English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ J ] / Just don't

Just don't traduction Turc

73,260 traduction parallèle
Just don't know.
- Onu da bilmiyorum.
Is this what y'all do all the time, just lock somebody in a room and don't listen to a damn thing they say?
Birisini odaya kilitleyip dediği hiçbir şeyi dinlemiyor musunuz?
I just think you're lonely, Madeleine, but I don't blame you.
Yalnız olduğunu düşünüyorum Madeleine ama seni suçlamıyorum.
I just don't want you to think that I was, like, setting you up, like I was inviting you over at night and...
Seni tuzağa düşürmeye çalıştığımı düşünmeni istemiyorum. - Seni davet edip...
Just gets so cluttered, You don't know what you have anymore.
Her şey o kadar yığılıyor ki artık ne eşyanız var bilmiyorsunuz bile.
I just don't... I just don't like him.
Kendisinden pek hoşlanmam da.
You just said you have so much clutter, You don't know what you have.
Yığılmalardan neye sahip olduğunuzu bile bilmediğinizi söylemiştiniz
Why I'm upset... because you just decide things are best. And don't include me in the decision, When I'm really not sure you know what's best at all.
En iyisi olduğunu düşündüğün şeylerde karar kılıyorsun ve senin en iyisini bildiğinden şüphe ettiğim halde karara beni dahil etmiyorsun.
The thing is, I just... Don't think you should spend so much time here.
Sorun şu ki, burada çok vakit geçirmemen gerektiğini düşünüyorum.
Chick, she's going to ruin us. If I don't rein her in, and I just... Don't know how to rein her in, exactly.
Onu dizginlemezsem bizi mahvedecek Chick ve ben onu nasıl dizginleyeceğimi bilmiyorum.
I just don't know where else to go.
Başka nereye gideceğimi bilmiyorum. Sürekli telefon açıyordum...
I've been calling and- look, I'm--I'm really sorry about your husband, okay? But Norman is in a really fragile state right now, and i--i just--i don't- - i don't want him to get upset.
Kocanızın durumuna üzüldüm ama Norman şu an hassas bir dönemden geçiyor.
- look, why don't- - why don't you just give me your husband's name and I can ask him myself if he's seen him and- - um, I'm sure he'll let you know.
Siz bana eşinizin adını söyleyin, ben görmüş mü diye sorarım. - Eminim size döner.
W-why don't you just sit on down and--and then we can eat, okay?
Otur istersen, yemeye başlayalım, olur mu?
I don't know anything more than what I've just told you.
Sana söylediklerimden fazlasını bilmiyorum.
It'll make it easier, and I just don't wanna fight it anymore, okay?
Hem daha kolay olur hem de artık karşı koymak istemiyorum.
I'm gonna get you a lawyer. Just don't say anything until your lawyer gets there. All right?
Sana bir avukat tutacağım.
- There's a... just a lot that I don't know, Sheriff, a lot that I try really... very, very hard to understand, and I just never can.
- Bilmediğim çok şey var Şerif. Anlamak için çok uğraştığım ama bir türlü anlamadığım çok şey var.
I just don't think that you can fix this, Mother.
Bunu düzeltebileceğin, sanmıyorum anne.
Emma, please, don't, please, just stay here with me, please.
- Emma, benimle kal lütfen.
Please, just don't... don't involve us in this anymore, okay?
Lütfen bizi buna bulaştırmayın artık.
- If you wanna know more about my attack, why don't you just ask the weed dealer? Green hair. She's the one who took the necklace.
Kolyeyi alan oydu.
I mean, don't they realize that if they did something, the vigilante would just go away?
Demek istediğim, kabul etseler kanunsuz diye bir şey olmayacağını fark etmiyorlar mı?
You know, and now I'm just... I'm realizing that I literally... I don't know anything.
Biliyor musun, şimdi ben sadece kelimenin tam anlamıyla farkındayım ki hiçbir şey farketmemişim.
You don't think it's strange he just up and left tonight?
Sence öylece kalkıp gitmesi garip değil mi?
You know, if you're cool with it, why don't you hand me over the baby, and I'll just grab on to her while you slip in.
Senin için sorun değilse tulumun içine girerken bebeği ben tutayım.
I just don't understand this.
Anlamıyorum.
You're just jealous because I have hobbies and you don't.
Kıskanıyorsun çünkü benim bir hobim var. Senin yok.
I gave him large doses of I.V. antibiotic, and the fracture just occurred, so I don't get it.
Yüksek dozda antibiyotik verdim. Kırık daha yeni oldu. Hiç anlamadım.
Don't resist, just let it wash over you.
Karşı koyma, sadece seni içine almasına izin ver.
I'm just saying that maybe we don't need to call a family meeting every single time Holden leaves the house.
Holden her evden çıktığında bir aile toplantısı düzenlemeyelim diyorum.
Just don't leave before we make an appointment.
Randevumuzu ayarlamadan ayrılma.
They don't just look pregnant, they are.
Hamile gibi görünmüyorlar, hamileler.
Why don't you just tell me where you were?
Neden sadece nerede olduğunu söylemiyorsun?
If you're so fed-up, why don't you just leave me?
Eğer çok sıkıldıysan, neden beni terk etmedin?
Why don't you just tell me so I can say it, sign a statement and go home.
Ne istiyorsanız onu söyleyeyim, sonra da ifademi imzalayıp gideyim.
I do. I just don't have time to do the research.
Araştırmaya vaktim yok, hepsi bu.
- You just don't want me there.
- Gitmemi istemiyorsun.
Why don't you just tell her the truth?
Neden ona gerçeği söylemiyorsun?
Hey, I don't want to embarrass you or anything, but I just- - I just wanted to say, it was tough for Matthew when he started spending more time here, and you guys made it a lot easier, so...
Bu arada seni utandırmak istemem ama şunu söylemek istedim, burada daha çok vakit geçirmek Matthew'a çok zor geliyordu ama ikiniz bu süreci çok daha kolay hâle getirdiniz.
You don't want to be, but the thought just won't go away.
Olmasını istemiyorsun ama fikir aklından çıkmıyor.
It's just, like, what if this disease don't got no cure?
Peki ya bu hastalığın tedavisi yoksa?
You don't have any information or you just won't tell me?
Bilgin mi yok, yoksa bana mı söylemeyeceksin?
People don't just wander in here.
İnsanlar burada dolaşmazlar.
You don't know what you just started.
Az önce neyi başlattığını bilmiyorsun.
You love it just like Mama, don't you?
Annen gibi bayıldın değil mi?
I know... there's just some things that don't square with me.
Sadece bana uymayan bazı şeyler var.
I just... don't believe you.
Sadece... Sana inanmıyorum.
You just don't understand how and that's what scares you.
Sadece seni neyin, nasıl korkuttuğunu bilmiyorsun
Please, just... don't give me a reason not to.
Lütfen, sadece... güvenmemem için bana bir sebep verme.
People don't just wake up from a coma and walk out of the hospital.
İnsanlar komadan öylece uyanıp, hastaneden yürüyerek çıkmazlar.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]