Just leave it to me traduction Turc
209 traduction parallèle
- Oh, just leave it to me!
- Bana bırak demedim mi?
Just leave it to me.
Bana bırak.
- Just leave it to me.
- Bana bırakın.
You just leave it to me, captain.
Bu işi bana bırakın, Yüzbaşı.
We'll go home and everything will be fine. All you have to do is just leave it to me.
Sen her şeyi bana bırak.
Yes I know, but just leave it to me.
Sadece bana bırakın. Devam edin.
Oh, just leave it to me.
Ah, bunu bana bırak.
And just leave it to me.
Ve bu işi yanlızca bana bırak.
Just leave it to me.
Bırakın, ben yaparım.
You just leave it to me.
İnmek için hazır ol. Gerisini bana bırak.
Sure thing. Just leave it to me.
Sen rahat ol, bu işi bana bırak.
Yes, well, please, just leave it to me, just leave it to me, will you?
Evet, lütfen sadece bana bırak. Sadece bana bırak.
You just leave it to me. Oh, Papa, that's what you always say.
Oh baba hep böyle dersin.
- Now, you just leave it to me.
- Şimdi, onu bana bırak.
Just leave it to me.
Sen orasını bana bırak.
- All, right, just leave it to me.
- Tamam, bana bırak.
- No, John, just leave it to me.
- Hayır John, bana bırak.
Just leave it to me.
Bana bırakın.
JUST LEAVE IT TO ME.
Sadece bana bırak.
I don't know why the cabs won't stop. Just leave it to me.
- Neden durmuyorlar hiç anlamıyorum.
Just leave it to me.
Sen bunu bana bırak.
Just leave it to me and the Wonder Wand.
Harikalar Asası'nı bana ver.
You just leave it to me.
Sadece beni rahat bırakın.
Just leave it to me.
Sen onu bana bırak.
I know. Just leave it to me.
Biliyorum.Bana bırakın
- Just leave it to me.
- Onu bana ver, tamam mı?
Just leave it to me.
- Bunu bana bırak.
Just leave it to me.
- O işi bana bırakın.
Just asked me some questions and made sure it was all right for me to leave.
Birkaç soru sordu. Beni bırakmasının uygun olduğundan emin olmak için.
No, if it was just me, okay... but, uh, I couldn't ask you to go... and I wouldn't leave you here, so, uh, let's forget all about it.
Hayır, sadece ben olsam tamam.. .. ama sizden gitmenizi isteyemezdim.. .. sizi burada da bırakamazdım, en iyisi unutalım gitsin.
If you'll just give me a list, I'll get right to it so you can leave town before dark.
Listeyi verirseniz hemen işe koyulurum ve hava kararmadan önce yola çıkarsınız.
Just leave it all to me.
Herşeyi bana bırak.
I guess you're just going to have to leave it to me, kid.
Sanırım bu işi bana bırakmalısın evlat.
If by any chance it should occur to you in those 40 or 50 hours to end this matter differently, in some fantastic manner, to lay hands on yourself... Perhaps this is an absurd supposition and I hope you'll forgive me for that, would you be so good as to leave a short but thorough note, just two lines, two lines will do, that's all.
Eğer şu önümüzdeki 40-50 saat içinde, bu konuyu farklı bir biçimde bitirmek düşünceniz varsa, fantastik bir son mesela kendi cezanızı kendinizin vermesi gibi ki belki de bu anlamsız bir varsayım ama böyle düşündüğüm için bağışlayın bana geriye bir not bırakmak gibi bir iyilikte bulunur musunuz?
Just cool it for a couple of days and leave it to me.
Birkaç gün ortalıkta gözükmesinler, ben hallederim.
Just give me the combination to that big iron box in your office... and me and the boys will sneak in there... real quiet like, take what's ours... bring you the rest, or leave it there safe and sound.
Ofisindeki o çelik kasanın şifresini bana ver... çocuklarla sessizce oraya girip... tıs çıkarmadan bize ait olanı alır... geri kalanını da sana getiririz, ya da olduğu gibi orada bırakırız.
And it's not just me and the boys she has to leave for.
Gitmesini sadece çocuklar ve kendim için istemiyorum.
I was just thinking, if I'm not nice to you, if I'm mean, it'd be easy for you to leave me.
Düşündüm de, eğer sana karşı hoş değilsem, eğer beceriksiz biri gibi davranırsam, o zaman senin beni terk etmen kolay olur, değil mi?
I'm begging you, leave me just a few yards to roll it back and forth.
Size yalvarıyorum! Bana ileri geri gidebileceğim birkaç metre bırakın.
Well, uh, it's a little difficult just now for me to leave.
Aslında, şu anda burayı terk etmem biraz zor.
And, of course, he explained to me that he understands the situation, that it is extremely difficult for him to make any decisions because of the children, and that he cannot see how he can leave those children just to their fate.
Durumu anladığını ancak çocuklar nedeniyle karar vermenin çok zor olduğunu söyledi. Bu çocukları kaderlerine terk etmeyi düşünemiyordu.
You just leave it all to me, don't you?
Hepsini bana bırak, olur mu?
- Just waltz in and make a mess and leave it for me to clean up.
- Ortalığı karıştırdıktan sonra benim düzeltmemi beklemene.
If you don't want to see me, just leave it downstairs.
Beni görmek istemiyorsan, eşyaları kapıcıya bırak.
Just leave it to me!
Tamam.
Well, no, it just occurred to me that I was suggesting you take a jar of vitamins, when the smart thing to do would be to leave the door open. Look at that.
Bence bir kavanoz vitamin almaktansa, yapılacak en akıllıca şey kapıyı açık bırakmak.
But it doesn't matter because... we'd be happy to... Just leave me... Leave us your phone number and...
Ama problem değil, çünkü sadece bana numaranızı vermelisiniz yani, bize numaranızı bırakmalısınız.
It just occurred to me, we have no chance if he doesn't attack if he decides to take the stone and leave.
Az evvel aklıma geldi, eğer saldırmazsa... eğer taşı alıp gitmeye karar verirse, hiç şansımız olmaz.
I just said it's not that cool to leave me with a hard-on, all right?
Ben sadece bitirmeden bırakman hoş değil dedim. Tamam mı?
How about you just leave it up to me?
Bunu bana bırakmaya ne dersin?
I'm really not at all the person you think I am. And I think it would just be more fair for both of us for me to just leave.
Ben, senin sandığın kişi değilim ve sanırım gitmem ikimiz için de daha adil olur en azından benim için.