Just tell him the truth traduction Turc
112 traduction parallèle
Just tell him the truth.
Sadece gerçeği söyle.
Just tell him the truth.
Ona gerçeği söyle.
- You just tell him the truth.
- Ona gerçeği söyle.
- Just tell him the truth.
- Gerçekleri söyle yeter.
Just tell him the truth, sir.
Ona sadece gerçeği söyleyin efendim.
- Just tell him the truth.
- Doğruyu söylemen yeter.
Why don't he just tell him the truth?
Neden sadece gerçeği söylemiyor?
Well, you could just tell him the truth.
Gerçeği söyleyebilirsin.
Why don't we just tell him the truth?
Ona gerçeği söyle.
Just tell him the truth.
Ona doğruyu söyle.
Just tell him the truth.
Ona sadece gerçeği söyle.
Look, this is kind of weird advice for me to be giving... but why don't you just tell him the truth?
Benim böyle bir tavsiye vermem garip ama, gidip doğruyu söylesen ya?
I'll just tell him the truth.
Ona gerçeği anlatacağım.
Just tell him the truth...
Ona gerçeği söyle.
Why do we not just tell him the truth?
Neden ona sadece doğruyu söylemiyoruz?
J.D., just tell him the truth.
Ona gerçeği söyle J.D.
Just tell him the truth.
Sadece ona gerçeği söyle.
- Just tell him the truth.
Ona sadece gerçeği söyle.
Just tell him the truth.
Gerçekleri anlat, yeter.
Well, just tell him the truth.
Sadece gerçeği söyle.
Why not just tell him the truth?
Neden ona sadece gerçeği söylemiyorsun?
Just tell him the truth. You're all so sick.
Gerçeği söylesene.
OK, you want me to get him back here? We can just tell him the truth.
Tamam o halde adamı çağırıp, gerçeği söyleyelim
You could just tell him the truth.
Neden ona yalnızca gerçeği söylemiyorsun.
Just tell him the truth, Quinn.
Yalnızca ona gerçekleri söyle Quinn.
just tell him the truth.
Doğruyu söyle.
For god's sake, mark, just tell him the truth!
Tanrı aşkına Mark, gerçeği söyle!
I didn't tell him the truth... just to be on the safe side
Gerçeği söylemememin sebebi... şimdilik tarafsız olmak istemem
I just didn't have the nerve to tell him the whole truth.
Sadece tüm gerçeği söyleyecek cesaretim yoktu.
- l was just going to tell him the truth.
- Ona gerçeği söyleyecektim.
- I just didn't tell him the truth.
- Sadece gerçeği söylemedim.
I'm just gonna go and pull him out, you know? We're just gonna tell everybody the truth.
Şimdi gidip onu çıkaracağım, herkese doğrusunu anlatacağız.
To tell the truth I've never counted them, I'm just a piano player. - It's him.
Doğrusu hiç saymadım Ben yalnızca bir piyanistim.
- Just tell us the truth. - I didn't say a thing to him.
Ona hiç bir şey söylemedim.
- Just tell us the truth. - l didn't say a thing to him.
Ona hiç bir şey söylemedim.
When he calls tomorrow, I'm just gonna tell him the truth.
Yarın aradığında ona gerçeği anlatacağım.
You just have to speak up and tell him the truth.
Çekinmeden konuş ve gerçeği anlat.
I think I should stop all these stories and just tell him the truth A gay laptop-theft ring?
Hokus...
Please, just go tell him the truth.
Lütfen yetiş ve gerçekleri söyle.
We just have to tell him the truth :
Ona gerçeği söylemek zorundayız :..
To tell you the truth, I just brought him home the day before.
Doğrusu onu eve bir gün önce getirmiştim
Just pick up the phone and tell him the truth- - he was a one-night stand, and you never want to see him again.
Telefonu aç ve ona doğruyu söyle. Tek gecelik bir ilişki olduğunu ve onu bir daha görmek istemediğini.
Okay, I'm just gonna do it. I'm gonna tell him the truth.
Tamam, bunu yapacağım, ona gerçeği söyleyeceğim.
I'll just call Willis and tell him the truth.
Willis'i arayıp gerçeği söyleyeceğim.
If I could trust him to tell the truth just once, then maybe I could...
Eğer bir kerecik olsun, onun doğruyu söylediğine inanabilseydim belki de...
He just said to go ahead with the cremation and just to do whatever with the ashes. Did you tell him the truth? I mean, what really happened?
Yakma işini halletmemizi ve küllerle ne istersek yapmamızı söyledi.
Well, I'm just gonna have to tell him the truth :
Ona gerçeği söylemek zorundayım :
I'll just have to tell him the truth.
Ona gerçeği söylemek zorundayım.
Well, I'll just have to go back to Mike Bell and tell him the truth.
Pekala, sadece Mike Bell'a ona doğruyu söylemek için dönmek zorunda olacağım.
The best way for you to help him is just to tell me the truth.
Ona yardım etmenin en iyi yolu, sadece bana gerçeği söylemen.
I guess I just don't know how to tell him the truth.
Galiba ona doğruyu nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum.