English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ J ] / Jut

Jut traduction Turc

52 traduction parallèle
- He's jut gone to dress for dinner.
- Yemek için giyinmeye gitti.
All the bridges jut into midair.
Köprüleri havada sonlanır.
Wooden barracks have long been burnt down ; only ruined chimneys jut out from the grass.
Bir zamanların toplama kamplarının tahta barakaları çoktan yıkıldı.
He's jut like a child when he's asleep.
O sadece uykusu geldiğinde bir çocuk gibidir.
Jut look how they are driving
Şuna bak, aptal!
I jut wanted Yong so bad... I wasn't thinking
Yong'ı yakalamayı çok isterdim düşünemedim.
How did you know? It's jut what I always wanted :
Nasıl anladın?
The big, purple mountains of Arran jut up in the background.
Arran'ın büyük, mor dağları arka planda yükselir.
Arch your back and jut your chin.
Sırtını kabart ve çeneni çıkıntı yap.
I remain still jut.
Sanırım erken gelemeyeceğim.
The Metro Bank in Dame Street, Stevie said. Jut before mid-day.
Stevie, Dame Caddesi'ndeki Metro Bank dedi.
When threatened, bone skewers jut from the creature's forearms during battle.
Tehdit edildiğinde yaratığın kollarından kemik şişler çıkıyor.
I mean, she's jut a little girl, Agent Gibbs.
O daha küçük bir kız Ajan Gibbs.
You rich are jut akin to be kied.
Siz zenginler öldürülmek için can atıyorsunuz.
Jut like he kept tabs on me.
Tıpkı beni gözettiği gibi.
So you thought you'd make time fly by ripping out your jut?
Yani sargılarını açıp kaçmayı mı düşünüyordun?
And what's to stop all Jut here from just ringing you away and just skidattling.
Jup'un seni halkayla alıp kaçmayacağınızın garantisi ne?
I jut asked what she was worth. A lot.
Onun ne kadar değerli olduğun sordum.
Peacock evolution has been shaped not jut by individual survival but by peahen brains.
Tavus kuşu evrimi sadece bireysel hayatta kalma tarafından değil dişi tavus kuşunun beyni tarafından da şekillendirilmiş.
We jut did a lead.
Sadece denedik.
It's jut fine, Maddy.
Durumun iyi, Maddy.
Now, look, you're jut playing bingo.
Sen bingo oynuyorsun.
She's jut protecting my public image.
İmajımı korumaya çalışıyor.
She's jut protecting my public image.
Sadece imajımı korumaya çalışıyor.
So, the pictures Jake e-mailed me of you and Alan cheek to cheek was jut, a tender moment between brothers?
O zaman, Jake'in bana e-posta ile yolladığı seninle Alan'ın yanak yanağa resimleri neydi kardeşler arasındaki duygulu anlar mı?
- They just jut forward like this...
- Onlar sadece bu gibi ileri çıkıntı...
Jut the dinner alone, we get pretty good feedbacks from our guests.
Baş başa yemek yemenin hoşunuza gideceğinden eminim.
Yes it is, I just jut it out a lot because I'm self-conscious.
Evet öyle. Çenemi dışarı doğru çıkarıyorum, çünkü utangacım.
I got the message you left when Lori and I split. I should've called back, it's jut...
Lori ile ayrıldıktan sonra mesajını almıştım ama seni arayacaktım ama, unuttum işte...
Our responsibilities toward each other would only be rent, utilities and a perfunctory chin jut of recognition as we pass in the hall.
Birbirimize karşı olan tek sorumluluğumuz kira, faturalar ve karşılaştığımız zaman hafif kafa kaldırarak selam vermek olur. Naptın?
The kind where you jut say "go" and I'm funny.
"Başla" dediğinizde komik olanlardan.
Okay, jut the elbows.
Şimdi dirsekler.
Sweetie, you would jut love it.
Tatlım, çok severdin.
"This" is just... It's jut two people having fun.
"Bu" sadece iki insanın biraz olsun eğlenmesi.
Okay, um, jut give me two seconds.
Tamam, iki saniye izin ver.
I'm jut saying. Yeah.
Sadece söylüyorum yani.
He's jut trying to get under your skin.
- Aklına girmeye çalışıyor sadece.
No, I'm jut trying to figure out what you're asking me.
Hayır benden istediğin şeyi algılamaya çalışıyorum.
Jut go upstairs, count to three, and then come down like we just had sex.
Sadece üst kata çık, üçe kadar say, ve biraz önce seks yapmışız gibi aşağı gel.
I'm sorry, what the fuck did you jut say?
- Pardon, ne dedin sen?
You might want to jut this dawn.
Bunu not etmek isteyebilirsiniz.
Maybe I've jut forgotten what it's like to have a boyfriend.
Belki de erkek arkadaşımın olmasının nasıl bir şey olduğunu unuttum.
I feel like we should jut go out for dinner, like, just drop these guys.
Bence beraber yemeğe gitmeliyiz bu adamları bir kenara bırak.
And the only reason why I'm actually agreeing to this is because my dad jut got his gallbladder removed and there's no way he could handle the stress right now.
Sizinle gelmemin tek sebebi babamın safra kesesini aldırmış olmasıydı ve bu tarz bir stresle hayatta başa çıkamazdı.
Sure, you could jut change this water into wine.
Şu suyu şaraba dönüştürebilirsin mesela.
I literally jut got new boat shoes.
Daha yeni tekne ayakkabısı aldım.
Did I jut sell you that shirt and already forgot?
Az önce sana bu tişörtü satıp, anında unuttum mu?
Jut like I don't have to stay here.
Burada kalmak zorunda olmadığım gibi.
Jut try and remember that I was the one that made him choose between you and knowing his son.
- Sadece onun sen ve oğlunu tanımak arasında seçim yapmasına zorlayanın ben olduğumu unutma.
These bones on her body, they just started to jut out.
Vücudundaki kemikler dışarı çıkacak gibiydi
- I can now jut.
Harika.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]