Kangaroo traduction Turc
561 traduction parallèle
You're a real kangaroo
Seni anlamak gerçekten zor!
Someone who doesn't know the difference between an ism and a kangaroo.
Bir öğreti ile kanguru arasındaki farkı bilmeyen biri.
Hey, what do you think you're flying, a kangaroo?
Hey, ne uçurdugunu sanïyorsun, bir kanguru mu?
- Felt more like a kangaroo. - There he is!
- Daha çok bir kanguruya benziyordu.
I didn't think she was a kangaroo.
Kanguru değil herhalde.
The media is a kangaroo court.
Medya yargısız infaz yapıyor.
Hey, a kangaroo.
Hey, bir kanguru.
What do you get for a kangaroo?
Kanguru için ne kadar kazanıyorsun?
I'd like to see a kangaroo close up.
Bir kanguruyu yakında görmek isterdim.
A mama kangaroo.
Bir anne kanguruyu.
What is this anyway, a kangaroo court?
Ne oluyor burada? Sorgusuz infaz mı?
Mooning around the kitchen till he wants something, and then she hops like a blooming kangaroo!
Efendisi bir şey isteyene kadar mutfakta avarelik ediyor ama sonra kanguru gibi yerinden fırlıyor.
And even a kangaroo.
Hatta bir kanguru.
Sorry, chums, kangaroo to you.
Pardon, beyler, yani kanguru demek istedim.
Asparagus, chili beef, minestrone clam chowder, tomato, chicken gumbo turkey noodle, kangaroo tail vichyssoise, vegetable or just plain pea.
Kuşkonmaz, biftek, sebze çorbası midye türlüsü, domates, piliçli bamya çorbası hindili şehriye, kanguru kuyruğu kremalı patates, sebze ya da sadece bezelye.
- Kangaroo tail sounds interesting.
- Kanguru kuyruğu ilginç geldi.
- Kangaroo tail?
- Kanguru kuyruğu mu?
You've been hopping around like a little kangaroo.
Ufak bir kanguru gibi oradan oraya zıplayıp durmuşsun.
- ♪ Catch a kangaroo?
- Ne istersen...
What is it? A kangaroo.
- O zaman nedir?
- A kind of kangaroo.
Kangurudur.
Will a kangaroo do?
Kanguru olur mu?
Kangaroo.
Kanguru.
Kangaroo.
- Evet, içki içerken böbürleniyordun ve... Kanguru.
This is a court, a kangaroo court... as the headlines could scream.
Bu bir mahkeme, bir kanguru mahkemesi... Ana başlıkların bağıracağı cinsten.
- That's a kangaroo court.
- Usulsüz bir mahkemeydi.
A kangaroo cub was beaten to death.
"Yavru bir kanguru ölene kadar dövüldü."
Too late for "Captain Kangaroo," ladies?
Captain Kangaroo için çok mu geç hanımlar?
Not kangaroo shit, elephant shit or chicken shit! Ain't nothing lower than fly shit!
Ne kanguru, ne fil, ne de tavuk pisliği!
He called her his kangaroo.
Robert ona kangurum derdi.
Captain Kangaroo.
Kaptan Kanguru.
I will bring home anyone or anything I choose including a one-eyed Episcopalian kangaroo if that happens to be my kinky inclination.
Eve kimi ya da neyi istersem getiririm. Sapıkça eğilimlerim tek gözlü piskopos bir kanguru olsa,.. ... onu da getiririm.
Oh... an old kangaroo skin?
Ah... eski bir kanguru derisi?
Maybe we'll invent the Kangaroo Bop.
Kanguru Dansını yaratırız.
There's this creature and a kangaroo that, unbelievable it may seem for an animal clearly designed for hopping, has taken to trees.
Bu canlıdan başka bir de kanguru vardır. Zıplamak için tasarlandığı bariz olan bir hayvan için inanılmaz olsa da ağaçlarda yaşar.
The tree kangaroo seems just about the clumsiest climber of all tree-living creatures.
Ağaç kangurusu, ağaçlarda yaşayan hayvanlar arasında en sakar görünenidir.
This is a skull of a giant kangaroo that could browse up to a height of about nine feet above the ground, half as high again as any living kangaroo can do.
Bu, dev bir kangurunun kafatası. 2,5 metreyi aşan boyuyla bugünkü kangurulardan 1,5 kat daha uzundur.
With its huge hind legs and muscular counterbalancing tail, a red kangaroo, the biggest of all living marsupials, can bound 27 feet, about eight metres, and leap over obstacles ten feet, three metres high.
Kocaman arka ayakları ve denge sağlayan, kaslı kuyruğuyla yaşayan en büyük keseli olan kızıl kanguru sekiz metre mesafeye zıplayabilir ve üç metre boyundaki engellerin üzerinden atlayabilir.
The red kangaroo has developed the marsupial reproductive technique into a very efficient system indeed.
Kızıl kanguru keseli üreme yöntemini çok verimli bir sisteme dönüştürmüştür.
Whatever the reason, the kangaroo has brought the hop to a marvellous peak of power and grace.
Sebebi ne olursa olsun, kangurular zıplamayı güç ve zerafetin zirvesine taşımıştır.
When hopping at full stretch, the kangaroo can reach speeds of up to 50km an hour, which is not as fast as the swiftest antelope, but a fair speed nonetheless.
Kangurular bütün güçleriyle zıpladıklarında saatte 50 kilometre hıza ulaşabilir. En hızlı antilop kadar hızlı değillerdir, ama yine de iyi bir hızdır.
The female doesn't lay a shelled egg, like a platypus, nor give birth to a partially developed little worm, like a kangaroo.
Dişi, platipus gibi yumurtlamaz veya kanguru gibi kısmen gelişmiş ufak bir solucan doğurmaz.
That kangaroo just stole my ball!
O kanguru topumu çaldı!
Yeah. While you were sitting at home watching Captain Kangaroo and munching on Cocoa Puffs...
Sen evde oturmuş Kaptan Kanguru'yu izleyip kakaolu sufleleri yerken -
I never saw a kangaroo!
- Ben kanguru görmedim.
All right. Well, I'll lose the kangaroo.
- O zaman kanguruyu silerim.
You mean to say, Mr Cullen, that as a kangaroo shooter armed with a high powered rifle, you were unable to kill or even wound this boar.
Yani, Bay Cullen, güçlü bir tüfekle donanımlı bir kanguru avcısı olarak bu yaban domuzunu ne öldürebildiğinizi ne de yaralayabildiğinizi ifade ediyorsunuz.
It looked like a cross between a duck and a kangaroo.
Bu yarım ördek gibiydi, yarım kanguru!
Oh, I know, you don't like the kangaroo?
Buldum.
What kangaroo?
Kanguruyu beğenmediniz. - Ne kangurusu?
Oh, well, another one will never matter, I'll make the kangaroo into another one.
Kanguruyu da havari yaparım.