English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ K ] / Kazoo

Kazoo traduction Turc

100 traduction parallèle
Now go and play your kazoo, see, like nothin'happened.
Git şimdi rolünü oyna, hiçbir şey olmamış gibi.
Clarinet, bugle horn fiddle and flugelhorn Tenor kazoo and the timpani too
Klarnet, zurna, keman ve borazan trompet ve timpani
Sounded more like a kid with a kazoo.
Bir çocuğun düdük çalışına benziyordu.
An old kazoo with some sparklers.
Maytaplı eski bir kazoo.
In fact, you can`t even scratch yourself... without getting a belly button up the old kazoo there.
... elini sallasan..... ellisi... Pişti.
- Up your kazoo!
- Babayı alırsın!
What you ought to get is a lab rabbit to curl up in your damn capsule... with its heart beating... and a wire up the kazoo.
Size gereken lanet olası kapsülünüzde kalbi küt küt atarak... kıçında bir dereceyle... iki büklüm olacak bir deney tavşanı.
I'll put that knife right up your kazoo, if you got one.
O bıçağı kıçına sokacağım. Eğer varsa.
- Stick it up your kazoo!
- Tam bir hıyarsın!
What's that?
Nedir bu? Bu bir kazoo!
It's a kazoo!
( Afrikaya özgü bir nefesli çalgı )
The blonde with the legs up the kazoo or the...
O uzun bacaklı sarışınla mı yoksa...
But the man's connected up the kazoo.
Ama adamın bağlantıları var.
His name is Kazoo.
İsmi Kazoo.
I like the name Kazoo.
Kazoo ismi hoşuma gitti.
Battles, commendations, decorations up the kazoo.
Mücadeleler, takdirler, neler neler.
Hey, Ned, why don't you whip out the old cancer kazoo?
Ned, neden eski kazoo'nu çıkarmıyorsun?
Not the guy who's getting it up the old kazoo, but the guy who's doing it, he doesn't consider himself to be a faggot.
... yani kuşu ötüyor ama kamış pörsümüş, ve herif kıçını yalatacak olsa bile,... kendini mala vurduran tekerleklerden biri olarak saymak istemiyor.
You're hopeless, Kazoo!
Sen umutsuz vakasın Gazoz!
Imagine the moron, who was going to stuck with kazoo!
Gozoz'la muhatap olmak zorunda kalacak gerzeğin vay haline!
The Great Kazoo?
Büyük Gazoz mu?
Hey, its that Kazoo.
Bak, bu Gazoz.
Next, I'll have to buy them a Steinway and the bank will say, "Can't they play the kazoo?"
Yakında onlara piyano almam gerekince banka "Flüt çalamazlar mı?" diyecek.
EMMETT CAN'T PLAY "MARY HAD A LITTLE LAMB" ON A KAZOO.
Emmett kendi başına hesap bile yapamaz.
- Hey, kazoo!
- Hey, kazma!
Next time I want some grapefruit, I'm just gonna ask for a kazoo... because you can only give me the bizarre opposite.
Bir dahaki sefere greyfurt istediğimde senden "kazoo" isterim, çünkü tam tersini getiriyorsun.
Kazoo.
Kazu.
Every time I put something down, " You dropped your kazoo.
Ne zaman bir şeyi yere bıraksam, " Kazunu düşürdün.
Play anything. Trumpet, guitar, kazoo, bassoon.
Trompet, gitar, kazoo, flüt ne istersen.
Comes with a kazoo!
Üflemeli çalgıyla beraber geliyor!
And can I interest you in an historic poncho or Stars Hollow kazoo?
Tarihi bir panço veya Stars Hollow üflemeli çalgısı ilgini çeker mi?
And spin plates and play the kazoo?
Ve tabak döndürüp, kazoo da çalabilir misin?
I've been played like a dimwit's kazoo!
Bir salağın çaldığı kazoo gibiydim.
I mean, the craziest thing any of us has done lately was when you were in the bathroom and Ralph stuck that kazoo down his crack.
Demek istediğim son zamanlarda yaptığımız en delice şey senin banyoda olman ve Ralph'in o elindeki şeye... kafasını takmasıydı.
Working a scam with a top-notch crew was a bit more thrilling than a kazoo.
Birkaç kötülük yapmak elimdeki bu aptal aletle oynamaktan daha eğlencelidir.
The Great Kazoo Here Wrecked A Car His First Day On The Job- -
Barney Moloztaş, işteki ilk gününde bir arabayı hurdaya çıkarmış- -
Shit, that motherfucker swallowed a kazoo.
Horultusu öyle böyle değil.
As mother and babe played kazoo in their sleep
Anne ve bebek rüyalarında flüt çalarken
So anyway, my mom is going to throw me a birthday party And i gonna have a cake, and icecream And hats
Neyse işte, annem benim için bir doğum günü partisi veriyor ve pastam olacak, dondurmam olacak, ve külahlar- - ama kazoo olmayacak
What about the kazoo?
Kazuum'a ne dersin?
Remember, we used to rock the kazoo at naptime.
Hatırlıyor musun uyku zamanında ortalığı dağıttığımız dansı.
That boy with the kazoo. Could it be? ..
Elinde düdük olan şu çocuk efsane düdüklü çocuk olabilir mi?
You know, Kid Kazoo.
Daha önce düdüklü çocuğu duymuş muydun?
But the sickest thing was that kazoo, yowling like a kindergarten orchestra.
Ancak en rahatsız edici şey elindeki düdüktü.
Look at those shifty eyes, that devious half smile, those kazoo-kissed lips.
Şu sinsi gözlere bir bak, bu çarpık gülümseme, düdük üflediği apaçık belli olan dudaklar.
It's kid kazoo all grown up.
Bu düdüklü çocuğun büyümüş hali.
You don't know how long I've waited for this, kid kazoo
Bunun için ne kadar beklediğimi bilemezsin, düdüklü çocuk.
My old kazoo.
Eski düdüğüm!
I thought you hated that kid and his kazoo.
Ondan ve düdüğünden nefret ettiğini sanıyordum.
Translation, he blew his kazoo at the track.
Düzeltiyorum, kesin bir işler çeviriyorsun.
I got a clear view up to the old kazoo.
Gözlerim bayram etti tabii.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]