Kilgrave traduction Turc
198 traduction parallèle
The energy has the same effect on human biology... As the power of Zebediah Killgrave.
Enerjinin etkisi aynı Zebediah Kilgrave'in insanlar üzerindeki etkisine benziyor.
Is Kilgrave here?
Kilgrave burada mı?
It's safer... with Kilgrave out there.
Daha güvenli özellikle Kilgrave dışarıda bir yerdeyken.
Hope... you were the last one to see Kilgrave alive.
Hope Kilgrave'i canlı gören son kişi sendin.
I can prove that Kilgrave exists.
- Kilgrave'in varlığını ispatlayabilirim.
So now what? With Kilgrave?
Ne oldu şimdi, Kilgrave muhabbetinde?
Kilgrave, I know.
Kilgrave, biliyorum.
Who? Kilgrave?
Kim, Kilgrave mi?
What shape was Kilgrave in? How badly hurt?
Kilgrave ne hâldeydi, durumu ne kadar kötüydü?
I told Kilgrave that he could survive with one kidney, but he wanted to be made whole again.
Kilgrave'e tek böbrekle yaşayabileceğini söyledim ama tekrar bir bütün olmak istedi.
Ten hours of surgery. Kilgrave watched me the entire time.
Ameliyan on saat sürdü, Kilgrave sonuna dek beni izledi.
And Kilgrave knows it.
Kilgrave'in de bundan haberdar olması.
Have you ever heard of a more made-up name than Kilgrave?
Kilgrave daha uydurma bir isim duydunuz mu hiç?
About you being another one of Kilgrave's victims.
- Kilgrave'in kurbanlarından biri olduğun konusunda.
Kilgrave leaves a trail of broken people behind him.
Kilgrave ardında ruhen yaralanmış insanlardan oluşan bir iz bırakıyor.
I am busy trying to bring Kilgrave in.
Kilgrave'i yakalamakla meşgulüm.
And in the meantime, you're hiding from Kilgrave, right?
Bu arada Kilgrave'den saklanıyorsun, değil mi?
They're for Kilgrave.
- Kilgrave için.
Knocking out one clerk to catch Kilgrave?
Kilgrave'i yakalamak için bir görevlinin icabına bakmak mı?
And the whole time you were with Kilgrave, you were aware you were being controlled.
Kilgrave'le olduğun süre boyunca kontrolü altında olduğunun farkındaydın.
Because Kilgrave wanted me to.
- Kilgrave istedi de ondan.
Well, certainly, if there are other people who feel they have been controlled by this Kilgrave character, they are more than welcome to contact my office, but it is more likely that my client experienced a psychotic break.
Kilgrave denen kişilik tarafından kontrol edildiğini hisseden başkaları varsa ofisimle irtibata geçmekte özgürler ancak müvekkilimin psikotik bir kriz geçirmiş olması daha muhtemel.
Trish, sounds like you believe this Kilgrave is real.
Trish, Kilgrave'in gerçek olduğuna inanır gibisin.
You put yourself in Kilgrave's crosshairs.
Kendini Kilgrave'in önüne attın.
Did Kilgrave? Did that family up there?
Kilgrave mi çekti, içerideki aile mi çekti?
Kilgrave's spy has no distractions... just an acute focus on me.
Kilgrave'in casusunun dikkatini dağıtacak bir şey yok sadece benim üzerimde sabitlenmiş bir odağı var.
Kilgrave sent that cop back to kill me.
Kilgrave aynı polisi beni öldürmesi için göndermiş.
Kilgrave didn't send him back.
Kilgrave göndermedi onu.
- Kilgrave wanted it.
- Kilgrave istedi.
- Kilgrave?
- Kilgrave mi?
I think I know a way to get her off Kilgrave's hit list.
Onu, Kilgrave'in kara listesinden çıkarmanın bir yolunu biliyor olabilirim.
Fine, but Kilgrave knows you're afraid of him, and that's all he cares about.
Tamam ama Kilgrave ondan korktuğunu biliyor, önemsediği tek şey de bu.
Kilgrave's been surveilling me.
Kilgrave beni izliyormuş.
- How will you know if she's Kilgraved?
- Kilgrave'lendiğini nasıl anlayacaksın?
You still wanna help catch Kilgrave?
- Hâlâ Kilgrave'i yakalamaya yardım etmek istiyor musun?
Kilgrave's got somebody tailing me, feeding him pictures.
Kilgrave peşime birini takmış, fotoğrafımı çekip ona gönderiyor.
If Audrey Eastman is controlled by Kilgrave, it's going to wear off soon.
Kilgrave, Audrey Eastman'ı kontrol ediyorsa..... etkisi yakında geçecektir.
Thirteen hours and no Kilgrave, but... she's planning to use that on someone.
On üç saat geçti ve Kilgrave'den iz yok ama şunu birilerinin üstünde kullanmayı düşünüyor.
They claim they were mind-controlled by Kilgrave.
- Kilgrave'in zihinlerini kontrol ettiğini iddia ediyorlar.
Kilgrave made me do it.
Kilgrave yaptırdı.
Kilgrave wanted a leather jacket, live cello music, and the flattering smile of a pretty girl.
Kilgrave, deri bir ceket, canlı çello müziği ve güzel bir kızdan hoş bir gülümseme istemiş.
Did Kilgrave send Audrey?
Audrey'i Kilgrave mi gönderdi?
I could storm the gates and get the money shot... but not if Kilgrave got to Audrey somehow.
Hücum edip gereken sahneyi çekebilirdim ama Kilgrave, bir şekilde Audrey'e ulaştıysa olmaz.
Look, you're obviously pissed off about something, but I'm pretty sure, for the first time, this has nothing to do with Kilgrave.
Bir şeylere kızdığın belli ama ilk defa eminim ki, bunun Kilgrave'le bir ilgisi yok.
Kilgrave?
Kilgrave mi?
Who's Kilgrave?
Kilgrave de kim?
What Kilgrave did to you, he did to Jessica.
Kilgrave sana yaptıklarını Jessica'ya da yapmıştı.
Then we hit a red light just south of Herald Square, and Kilgrave just opened the door and got in.
Herald Meydanı'nın güneyinde bir kırmızı ışığa gelince Kilgrave kapıyı açıp içeri girdi.
Avery was still crying, but Kilgrave never once looked at him.
Avery hâlâ ağlıyordu ama Kilgrave bir kez olsun yüzüne bakmadı çocuğun.
I disappeared for a week while I was Kilgrave's chauffeur.
Kilgrave'in şoförlüğünü yaptığım bir hafta boyunca kayıptım.
I don't know, I just had to drive Kilgrave to meet the same guy every day at 10 : 00 a.m. on the dot.
Bilmiyorum, sadece Kilgrave'i aynı adamla her gün sabah tam onda buluşması için götürürdüm.