Knitting traduction Turc
598 traduction parallèle
Is that Mummy's knitting?
- O annenin örgüsü mü?
You'll probably find him knitting or washing dishes.
Muhtemelen onu dikiş ya da bulaşık başında bulursunuz.
Maybe next time you get one what ain't old lady what gets all mixed up with knitting needles, huh?
Belki bir dahaki sefere dantel tığlarına dolaşan... yaşlı bir kız kurusunu almazsın.
I can imagine : family life, knitting, stew and children.
Tahmin edebiliyorum, aile hayatı, elişi örgü, çocuklar ve saire.
- While you're knitting your union suit I'll go right ahead with the pressure-cabin job.
- Sen elbiseni dikerken bende basïnç-kabini isiyle ilgilenecegim.
I'll be a great example for those boys, parked in the office with my knitting.
O oglanlara iyi bir örnek olurum, ofiste örgü örerek.
- Tend to knitting. I'll play cards.
- Sen örgü ör, ben kağıt oynayacağım.
I'm not going to risk my life for your knitting needles again.
Örgü şişlerin için bir daha kendimi riske atmam.
- Who is knitting?
- Örgü ören kim?
Or maybe she's knitting.
Belki de örgü örüyordur.
Knitting needle, isn't it?
Örgü iğnesi, değil mi?
- Next you'll be knitting little garments.
- Şimdi de minik patikler örersin.
I'm knitting for the twins.
İkizler için örgü örüyorum.
A dame with a rod is like a guy with a knitting needle.
Eli tabancalı bir kadın elinde dikiş iğnesi tutan bir erkek gibidir.
I'll be a-sittin'here a - knitting'and a-waitin'.
Burada bir araya gelip beklemekte olacağım.
You heard him, go on back to your knitting.
Onu duydun,... geri dönsen iyi olur.
Maybe she's knitting or putting up pickled peaches.
Belki örgü örüyordur, ya da şeftali turşusu hazırlıyordur.
You don't see me knitting anything, do you?
Beni bir şeyleri örerken falan düşünmüyorsun, değil mi?
My niece was knitting slowly and with great concentration
Yeğenim yavaşça ve büyük bir dikkatle örgü örüyordu.
It's the kind of case you take your knitting.
Bu iş seni fazla oyalamaz. Çocuk oyuncağı.
I ought to be knitting socks for my next baby... but I love making fairy crowns.
Bir sonraki bebeğim için çorap örmem gerek... ama ben perilere layık taçlar yapmayı seviyorum.
Listen to me... Hand me the knitting job.
Bana elişimi versene.
The bones are not knitting as they should. We need the advice of a specialist.
Kemikler olması gerektiği gibi kaynaşmamış, bir uzmana gitmelisiniz.
Now she sits quietly alone in a room, knitting a baby's sweater.
Şimdi bir odada tek başına sessizce oturup, bebek hırkası örüyor.
What are we supposed to do, get on with our knitting?
Ne yapmamız gerekiyor? İşe devam mı edeceğiz?
Like sewing or knitting.
dikiş dikip örgü de örüyor.
And plastic knitting needles. You'll want those.
Bir de plastik dikiş iğnelerine ihtiyacın olacak.
- What are you knitting?
- Ne örüyorsun?
She is knitting me a sweater.
Bana hırka örüyor.
- I've taken up knitting.
- Örgü örüyorum. - Belli oluyor.
José brought up the blueprints for a new ranch house he's building and I have this strange feeling that maybe the blueprints and my knitting instructions got switched.
José yeni çiftlik evinin taslaklarını getirdi. Ördüğüm desenle çiftlik evinin taslağının birbirine girdiği hissine kapıldım.
I mean, it isn't impossible that I'm knitting a ranch house.
Şu an bir çiftlik evi bile örüyor olabilirim.
- Is this your knitting?
- Bu senin örgün mü?
TAKESHITA KNITTING SCHOOL
TAKESHİTA ÖRGÜ ATÖLYESİ
TAKESHITA KNITTING SCHOOL
TAKESHITA ÖRGÜ ATÖLYESİ
The Takeshita Knitting School.
Takeshita Örgü Atölyesi'nde.
Oh, yes, the knitting machine...
Merhaba!
Who cares? You can make a living from knitting.
Konuşmamızdan rahatsız oldu.
I asked about the knitting job.
Hayır. Doğru mu?
- Where have you been? - A yarn shop, for knitting... You've embarrassed me.
Onun gibi iyi bir adam bile sonsuza dek yaşayamazdı.
Listen, there's no knitting school there. There's many who'd go if there was one nearby.
Dik dur yoksa oraya taşınınca, sana yine hizmetçi gibi davranacaklar.
Fuji Knitting School Karihara Branch
- Dışarıda bir sürü erkek var. - Anne.
We'll rent out a room for knitting classes.
Dikiş dersleri için kiraya verecek yerimiz olur.
When you have reached my age, you will have realized that it pays to stick to your own knitting.
Benim yaşıma geldiğinizde, örgü işleri ile uğraşmanın size yarar sağlayacağını anlayacaksınız.
It was usually an old lady, half-deaf, half-blind, sitting there and knitting.
Genellikle yarı sağır, yarı kör yaşlı bir kadın oturur ve orada örgü örer.
- Knitting?
Örmek mi?
Knitting, Zeb?
Örgü mü örüyorsun, Zeb?
- Knitting. - Youre funny.
- Örgü örüyor.
Haven't you given the knitting machine back yet? Well...
Ne bu?
Why is the knitting machine still here?
Hisako-san birkaç iş yapmamı istedi.
I'll rent one of your rooms for my knitting classes.
Korkma.