English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ L ] / Labeled

Labeled traduction Turc

501 traduction parallèle
I labeled them as you see and left them outside in the sun for several hours. Then I put them in this drawer on photographic plates like this and then I waited to see if they would give out any sunlight they might have absorbed.
Onları gördüğünüz gibi etiketledim ve onları dışarıda birkaç saat güneşte bıraktım sonra onları çekmeceye koydum bu şekilde fotografik plakaların üzerine ve sonucu bekledim.
And when you meet a man who's labeled "artist" you know he's going to be all you think an artist is supposed to be.
Ve sanatçı etiketli bir adamla tanıştığında....... onun kafanda oluşturduğun gibi bir sanatçı olduğunu düşünüyorsun.
This picture, labeled "B," is that of a bullet fired from the gun of John Waldron.
"B" etiketli bu resim, John Waldron'un silahından çıkan merminin görüntüsü.
Let us say she would be labeled.
Adı çıkar diyelim.
THAT ACCOUNT IS LABELED "GUILT," AND IT'S CONCEALED IN A LEDGER STORED
Bu hesaba "suçluluk" deniyor ve bu bir hesap defterinde gizleniyor...
And there's a key on here that's labeled for the gas pump out back.
Ve üzerinde benzin pompası yazılı bir anahtar buldum.
I couldn't very well allow myself to be labeled as a Jew since I'm a Catholic.
Bir Katolik olduğum için kendimi bir Yahudi olarak etiketlenmeye hiçbir şekilde imkân sağlamadım.
I could almost hear it ticking over as you quickly labeled Lee... the ex-convict, arrested in some anti-war rally.
Lee'den bahsederken kıkırdadığını da duydum... "Eski Suçlu", savaş karşıtı bir eylemde tutuklanmıştım.
The parcels are labeled in a multitude of ways.
Koliler bir sürü şekilde etiketleniyor.
It will be labeled "Inada floral Stone" and sold throughout the country.
Ülke genelinde "Inada Çiçekli Taşı" adı altında satışa sunulacak.
All that my wife has ever taken from the Mediterranean... from that whole, vast, intuitive culture... are four bottles of Chianti to make into lamps... and two china condiment donkeys labeled Sally and Pepe.
Karımın Akdeniz'den yanında getirdiği şeyler... o kocaman, engin, sezgisel kültürden yanında getirdiği şeyler... şamdan yapmak üzere alınan dört Italyan şarap şişesinden... ve SaIIy ve Pepe adında eşek şeklindeki iki Çin baharatlığından ibaret.
I've been labeled a kingmaker but I've tried to keep myself open to the voice of the people.
Bana krallari seçen adam d ¡ ye ad taktilar... ama... halkin ses ¡ ne da ¡ ma kulak verd ¡ m.
Fundamental changes in society are sometimes labeled impractical or contrary to human nature as if nuclear war were practical or as if there were only one human nature.
Toplumdaki temel değişiklikler çoğu zaman pratik değil veya insan doğasına aykırı diye eleştiriliyor.. Sanki nükleer savaş çok pratikmiş gibi.. ... sanki insan doğası tekmiş gibi..
Well, I guess I should have labeled these, shouldn't I have?
Keşke üzerlerine etiket yapıştırsaydım.
They were therefore labeled "enemies".
Bu sebepten dolayı "düşman" damgası yediler.
The odd thing is that the parts were labeled falsely to discourage theft.
İşin tuhafı malzemelerin hırsızları caydırmak üzere etiketlenmiş olmasıydı.
But, on second thought, I believe that, had they labeled it secret, they would have invited a great many inquiries from people who got hold of it. They would then have perhaps raised more questions.
Tekrar düşününce,... belgeyi "gizli" diye sınıflandırmış olsalardı,... soru işaretlerini üzerlerine çekmiş olurlardı ve bu da daha çok soru işaretine yol açardı.
So, therefore, we find here not only PKR, which is a death train going here, in the plan, labeled thus, but we also see the empty train after it has arrived in Treblinka, now originating in Treblinka.
Dolayısıyla, burada, şuraya giden bir PKR'ye, yani bir ölüm trenine,... rastlamakla kalmıyor, ki planda böyle sınıflandırılmıştı,... Treblinka'ya vardıktan sonra, artık oradan kalkan boş treni de görüyorsunuz.
The crates are labeled "Sauerkraut."
Sandıkların üzerinde de "lahana turşusu" yazıIı. Sonra görüşürüz, yoldaşlar.
We're labeled as having slept our way to the top.
Birileriyle yatarak yükselmekle suçlanırız.
But yet, they labeled it as such.
Buna rağmen, öyle isimlendirdiler.
He doesn't need to be labeled "still worthy of being a Baird man."
"Baird erkeği" damgası yemek istemiyor.
And why are they labeled A, C and D?
Ve neden A, C ve D diye etiketlenmişler?
Everything is labeled... but everybody is not.
Her şey etiketlenmiş ama insanların üzerinde etiket yok.
The media, in all of their originality, picked up on this... and labeled him the red-nosed robber.
Medya da bütün yaratıcılığıyla bu olayı ele almış ve bu adamı kırmızı burunlu hırsız diye etiketlemiş.
Winners of last year's state crown, they were labeled the best team in the country.
Geçen yılın eyalet şampiyonu olarak, ülkenin en iyi takımı olarak adlandırılıyorlar.
I'd have labeled it a mummy case coming from Tibet like it did.
Ben olsam etiketine Tibet'ten gelen bir mumya mahfazası yazardım.
You have been labeled a kleptomaniac.
Kleptoman olarak biliniyorsunuz.
Okay, people? Your hearts must be clearly labeled... before returning them to the cart.
Tamam, arkadaşlar.
That's what society has labeled me.
Toplum bana bu ismi koydu.
All specimens had to be clearly labeled in Cardassian so the Overseers would always know what the scientists were working on.
Tüm örneklerin açıkça Kardasya dilinde etiketlenmesi gerekiyordu. Böylelikle yöneticiler bilim insanlarının ne üzerinde çalıştığını hep bilirlerdi.
Mora labeled me "unknown sample"
Mora beni "Bilinmeyen Örnek" diye etiketledi.
There's a reason we have bins labeled "Recycle"!
Ne yapıyorsunuz? Buraya bu yüzden geri dönüşüm kutusu koyduk.
That button was labeled as found in the dining room.
O düğme yemek odasında bulundu.
I labeled it wrong.
Yalnış etiketlemişim.
... is sensitive to being labeled the "Tax capital of the Country."
Massachusetts ve özellikle de Boston ülkenin "vergi başkenti" olarak bilinir.
The State Attorney General today labeled your series of marches across America...
Baş Savcı bu gün Amerika yürüyüşlerinizin... Baş savcı mı?
In Moscow, what was not labeled "top secret"
Moskova, bunlar "çok gizli" olarak nitelendirilmez.
It's in a folder labeled - now follow me - "Speech to the Publishers."
"Yayıncılar için olan konuşma için beni takip et" klasöründe.
If it wasn't for me you'd still be sitting on a shelf somewhere in a beaker labeled "unknown sample."
Eğer ben olmasaydım Hala bir yerlerdeki bir beher kabında "bilinmeyen örnek" etiketiyle rafın üzerinde duruyor olacaktın.
It might help if I labeled them.
Eğer onları etikleseydim, yardım edebilirdi.
- She's got a shoebox labeled :
She's got a shoebox IabeIed :
You've heard by now, Roger Martin's death has been labeled a suicide.
Roger Martin'in ölümü resmen intihar olarak duyuruldu.
But just like if some shallow person stumbled across all these paintings and labeled them, like, I don't know, messy or meaningless, you know?
Bu aynı sığ birisinin bu resimlere bakıp onları bir yığın veya anlamsız olarak değerlendirip hata yapması gibi.
Panicked at the idea of spending another firm function labeled as a leper... Miranda had agreed to be fixed up on a blind date.
Miranda, diğer firma çalışanları tarafından, cüzzamlı olarak nitelendirilme korkusu yüzünden önceden ayarlanmış randevu fikrini kabul etmişti.
You came here all by yourself at the risk of being labeled a dateless wonder.
Flörtsüz dilber damgasını yeme riskini bile bile buraya tek başına gelmişsin.
You're labeled.
Etiketin var.
The coaches labeled me : " He's trouble.
Koçlar beni "Belalı. Futbol oynamak istemiyor." diye mimledi.
- Oh, my God. - In a better world, they'd be labeled.
- Daha iyi bir dünyada, sınıflandırılırlardı.
Ironically, most of the boxes seem to be labeled "Clothes".
Komiktir, kutuların çoğunun üstünde "Giysiler" yazıyor.
Good thing they're labeled.
Kapalı paket halinde olması ne güzel.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]