Lambert traduction Turc
883 traduction parallèle
Hello, Lambert.
Merhaba Lambert.
Say, the numbers business is doing all right, Lambert.
Loto işi iyi gidiyor Lambert.
And if your town is lucky, you may have a minister... who is as familiar to you as Father Lambert was to this town - a man known and loved by all.
Ve kasabanız şanslıysa, Peder Lambert gibi bu kasaba için olduğu kadar size tanıdık gelen, herkes tarafından tanınan ve sevilen bir papazınız olabilir.
- It's poor old Father Lambert.
- Bu zavallı Peder Lambert.
Yes, the death of a man like Father Lambert... leaves a gap in any community... for unfortunately, there are too few like him.
Evet, Peder Lambert gibi bir adamın ölümü herhangi bir toplulukta bir boşluk bırakır, ne yazık ki onun gibi çok az insan var.
- Father Lambert?
- Peder Lambert?
- Mr. Harvey, I was a rookie patrolman on this beat... when Father Lambert first came to town.
- Bay Harvey, Peder Lambert bu kasabaya geldiğinde ben çaylak bir polistim.
This morning's editorial tells us that the police... are still at sea in the Lambert case.
Bu sabahın yazı işleri, polisin Lambert davasında hala kafasının karışık olduğunu söylüyor.
Tom says they think the fellow must have known Father Lambert pretty well.
Tom, adam Peder Lambert'i iyi tanıyor olmalı diye düşündüklerini söylüyor.
- What's new with the Lambert case?
- Lambert davasıyla ilgili yeni neler var?
- The Lambert case, talk to White.
- Lambert davası, White'la konuş.
Seven witnesses identified you as the man who shot Father Lambert... on the night of September 29 on Main Street.
Yedi tanık, seni 29 Eylül gecesi Ana Cadde'de Peder Lambert'ı vuran adam olarak teşhis etti.
And you never saw Father Lambert in your life?
Peder Lambert'i hayatında hiç görmüş müydün?
- Before Father Lambert was killed?
- Peder Lambert öldürülmeden önce mi?
The night Father Lambert was shot, shortly before the shooting... this man walked by your restaurant, right?
Peder Lambert'in vurulduğu gece, vurulmadan kısa süre önce bu adam senin restoranın yanından geçti, öyle mi?
When you saw Lambert on the street, you made him the personification... of every handout, every word of advice, and in a rage you shot him.
Lambert'i caddede gördüğünde, onun her sadakasını, her öğüdünü kişileştirdin ve öfke içinde onu vurdun.
You were going away from Father Lambert, Mr. Cary.
Peder Lambert'ten uzaklaşıyordunuz, Bay Cary.
Then as we started to cross the street toward Father Lambert -
Sonra Peder Lambert'e doğru karşıya geçmeye başladık...
On the 22nd day of October of this year... the accused was bound over to this court... by the city court on a charge of murder in the first degree... growing out of the death of the Reverend George A. Lambert... the pastor of the St. Christopher's Protestant Episcopal Church... of this city.
Bu yılın 22 Ekim'inde sanık, bu şehrin St. Christopher Protestan Episkopal Kilisesi Rahip George A. Lambert'ın ölümünden birinci derece cinayet suçlamasıyla bölge mahkemesi tarafından tutuklanıp bu mahkemeye sevk edilmişti.
And the facts in the case disclose that... on the evening of 29th of September... Father Lambert was taking his usual walk along here.
Ve dosyadaki olgular Peder Lambert'in 29 Eylül akşamı her zamanki yürüyüşünü burada yaptığını ortaya koyuyor.
Under the circumstances, there was no alternative for Coroner Ryan... except to make the finding which he did... holding the accused for the murder of Father Lambert.
Bu şartlar altında, sorgu yargıcı Ryan'ın, sanığın Peder Lambert'i öldürdüğünü ispatlanmasını sağlamaktan başka alternatifi yoktu.
- You knew Father Lambert, Whitey.
- Peder Lambert'i tanırdın, Whitey.
We're friends of Father Lambert's.
Biz Peder Lambert'in dostlarıyız.
I don't think Lambert would have liked it this way.
Lambert böyle olsun istemezdi.
Through examination of the powder burns... we found that Father Lambert must have been within six inches of the gun... or about here.
Barut yanıklarının incelenmesiyle Peder Lambert'in silahın 15 cm ötesinde veya bu civarda olduğunu öğrendik.
Lambert doesn't live here anymore?
Lambert artık burda kalmıyor mu?
My name's Lambert.
Adım Lambert.
Lambert's getting a plumber.
Lambert tesisatçı getirecek.
I'll send Morgan or Lambert.
Morgan'ı ya da Lambert'i yollarım.
Morgan or Lambert. That's fine.
- Morgan ya da Lambert.
Ted Lambert.
Ted Lambert.
Bernard Dubois-Lambert.
Bernard Dubois-Lambert.
I know a Dubois-Lambert who plays golf at St Cloud.
St. Cloud'da golf oynayan bir Dubois-Lambert tanıyorum.
When Delia Lambert had a heart attack in Buffalo right on the stage, that was the spot.
Delia Lambert Buffalo'da kalp krizi geçirdiğinde de böyle yapmıştım.
Englishmen. Improved "D" class of Lambert and Holt.
İngiliz. "D" sınıfı geliştirilmiş Lambert ve Holt.
- Mr. Lambert?
- Bay Lambert?
Mr. Lambert, I think is high time we met.
Bay Lambert, birbirimizi tanıma zamanı geldi.
- Goodbye, Mr. Lambert.
- İyi günler Bay Lambert.
Well, do sit down, Mr. Lambert.
Oturun Bay Lambert.
Did you have it in mind to marry my niece, Mr. Lambert?
Bay Lambert niyetiniz yeğenimle evlenmek mi?
- Leaving so soon, Mr. Lambert?
- Bay Lambert, gidiyor musunuz?
Excuse me, Mr. Lambert.
Affedersiniz Bay Lambert.
- Are you Guy Lambert?
- Adınız Guy Lambert mi?
- Help Mr. Lambert to sit down, please.
- Bay Lambert'e yardımcı olun.
- To begin with, Mr. Lambert would you tell us where we could find Jillian Conway?
- Bay Lambert Jillian Conway'in nerede olduğunu söyler misiniz?
But did she run away, or was she kidnapped, Mr. Lambert?
Bay Lambert, Jill kaçtı mı yoksa kaçırıldı mı?
- Then, Mr. Lambert, where is she?
- Öyleyse Bay Lambert, o nerede?
Mr. Lambert has decided to be cooperative.
Bay Lambert işbirliğine karar verdi.
Right here, Lambert.
Tam burada Lambert.
Miss Conway has left the address you gave us, Mr. Lambert.
Bayan Conway verdiğiniz adresten ayrılmış Bay Lambert.
Yes, well, I hope for your sake nothing happens to Jillian, Lambert.
Lambert, Jillian'a bir şey olursa yandın.