Lawkeeper traduction Turc
99 traduction parallèle
I demand to know what actions you're taking against the lawkeeper.
Polise karşı ne kararlar aldığınızı bilmek istiyorum.
The lawkeeper never asked him to drop the weapon.
Polis ondan silahı atmasını istemedi.
I wonder if the lawkeeper would've pulled the trigger if Kupak Kurr's skin was a few shades darker.
Merak ediyorum acaba polis Kupack Kurr'un derisi o kadar beyaz olmasa yine de vurur muydu?
- As long as I am Mayor, I stand by Lawkeeper Nolan 100 %.
Ben başkan olduğum sürece polis Nolan'ın tamamen arkasındayım.
Let the record show that the lawkeeper has the unwavering support of Mayor Rosewater.
Başkan Rosewater'ın, polise sarsılmaz bir destek verdiği kayıtlara geçsin.
When you asked me to get one of my friends to paintball Amanda, you knew that the lawkeeper was gonna be there.
Arkadaşımdan Amanda'ya paintball silahı doğrultmasını istediğinde polisin orada olacağını biliyordun.
As a town council member who cares deeply about the safety and well-being of our citizens, I felt compelled to share information I've just discovered - about our lawkeeper, Joshua Nolan.
Vatandaşlarımızın güvenliğini ve iyiliğini dileyen bir şehir konseyi üyesi olarak, Joshua Nolan hakkında yeni edindiğim bir bilgiyi paylaşmak zorunda hissettim.
Our lawkeeper participated in a series of war time atrocities including the Yosemite massacre, where 98 human and 112 Votan civilians were slaughtered.
Polisimiz savaş zamanı birçok acımasız ölüme karışmış. 98 insan ve 112 Votan sivilin katledildiği Yosemite Katliamı dahil.
"I stand behind Lawkeeper Nolan 100 %."
"Polis Nolan'ın tamamen arkasındayım".
A lawkeeper whom she never vetted, yet happily gave a gun and badge to. A decision that ended up in the killing of an innocent boy.
Araştırmadığı ama bir silah ve rozet verdiği bir polis ve bu karar da masum bir çocuğun öldürülmesiyle sonuçlanıyor.
Hello, Lawkeeper.
Merhaba, polis.
Your new lawkeeper intercepted a delivery of Vo-Tech rifles, intending to send me a message over the unfortunate death of that poor fellow, Elah Bandik.
Yeni polisin vo-tech tüfeği ikmalini zavallı Elah Bandik'in talihsiz ölümünü bana bir mesaj vermek için kullanarak engelledi.
I'm looking for the lawkeeper.
Polisi arıyorum.
- Do you think I enjoy - seeing my lawkeeper paying you for sex?
- Polisimin para karşılığında seks yaptığını görmek hoşuma gidiyor mu sanıyorsun?
And you, if I catch you selling to my people, I'm gonna have my lawkeeper trip your off switch again.
Ve sen, seni bir daha elemanlarıma mal satarken yakalarsam yine o polise düğmeni kapattırırım.
This lawkeeper is completely beyond your control.
Bu polis tamamen kontrolün altından çıkmış.
Not your concern, lawkeeper.
Seni ilgilendirmez polis.
Lawkeeper Nolan has a few questions about your good friend, Ulysses.
Polis Nolan uslu arkadaşın Ulysses hakkında birkaç soru soracak.
I'm the town lawkeeper.
Kasabanın polisiyim.
Now, your lawkeeper, he took away my weapon.
Sizin polisiniz silahımı aldı.
The lawkeeper's dead.
Ölmüş. Polis ölmüş.
I'm no lawkeeper.
- Ben polis değilim.
So, my lawkeeper told me that he found you and the Irathient girl in the Badlands.
Polisim seni ve Irathient kızı çorak topraklarda bulduğunu söyledi.
I hope you've come to put a muzzle on your new lawkeeper.
Başkan Hanım. İnşallah yeni polisinize bir tasma takmaya gelmişsinizdir.
- Lawkeeper.
- Polis.
What kind of lawkeeper are you?
Sen ne tür bir polissin?
Well, commander, lawkeeper's been turning the town upside down looking for you.
Eh, Binbaşı polis seni bulmak için şehrin altını üstüne getirdi.
- Your lawkeeper's incompetence.
- Senin polisin beceriksizliği.
When my lawkeeper finds him, which he will, we can negotiate the terms of his extradition.
Polisim onu bulunca, ki emin ol bulacaktır geri iadesinin şartlarını konuşuruz.
Lawkeeper Nolan.
- Polis Nolan.
Sir, I'm the lawkeeper at Defiance.
Ben Defiance'da polisim efendim.
This is Lawkeeper Nolan.
- Ben polis Nolan.
I need to call the lawkeeper.
Polisi aramam gerek.
- Hey, lawkeeper.
- Polis.
Not now, lawkeeper.
- Bekleyemez.
I realize it's only a matter of time before the lawkeeper discovers the truth.
Polisin gerçeği öğrenmesinin an meselesi olduğunun farkındayım.
The lawkeeper never asked him to drop the weapon. He just fired.
Polis ondan silahı atmasını istemedi.
I wonder if the lawkeeper would have pulled the trigger if... if Kupack Kurr's skin was a few shades darker.
Merak ediyorum acaba polis Kupack Kurr'un derisi o kadar beyaz olmasa yine de vurur muydu?
As long as I am mayor, I stand by lawkeeper Nolan 100 %.
Ben başkan olduğum sürece polis Nolan'ın tamamen arkasındayım.
When you asked me to get one of my friends to paintball Amanda, you... you knew that the lawkeeper was gonna be there.
Arkadaşımdan Amanda'ya paintball silahı doğrultmasını istediğinde polisin orada olacağını biliyordun.
Our lawkeeper participated in a series of wartime atrocities, including the Yosemite Massacre, where 98 human and 112 Votan civilians were slaughtered.
Polisimiz savaş zamanı birçok acımasız ölüme karışmış. 98 insan ve 112 Votan sivilin katledildiği Yosemite Katliamı dahil.
"I stand behind lawkeeper Nolan 100 %."
"Polis Nolan'ın tamamen arkasındayım".
A lawkeeper whom she never vetted, yet happily gave a gun and badge to, a decision that ended up in the killing of an innocent boy.
Araştırmadığı ama bir silah ve rozet verdiği bir polis ve bu karar da masum bir çocuğun öldürülmesiyle sonuçlanıyor.
Hello, lawkeeper.
Merhaba, polis.
Mr McCawley, I'm so sorry to bother you, but the lawkeeper's on the Mayor's hailer.
Bay McCawley, rahatsız ettiğim için üzgünüm ama polis, başkanın megafonunda.
What's the status, Lawkeeper?
Durum nedir, polis?
Lawkeeper Nolan and Connor Lang, who braved the Badlands to bring the cure to us all.
Polis Nolan ve Connor Lang. Bu iki adam bize ilacı getirmek için çorak arazilere yolculuk ettiler.
So my lawkeeper told me that he found you and the irathient girl in the Badlands.
Polisim seni ve Irathient kızı çorak topraklarda bulduğunu söyledi.
I hope you've come to put a muzzle on your new lawkeeper.
İnşallah yeni polisinize bir tasma takmaya gelmişsinizdir.
Lawkeeper, arrest these people.
- Polis, tutukla bunları.
It's the lady mayor and the lawkeeper.
- Başkan ve polis gelmiş!