Let me just say this traduction Turc
190 traduction parallèle
Well, let me just say this, Mr Hocker, I think that if...
Pekala, o zaman şunu diyecektim bay Hocker, Bence eğer...
Let me just say this.
Şunu söylememe izin ver,
Let me just say this because this has been bothering me.
- Bırak da söyleyeyim. Çünkü canımı sıkıyordu.
- All right. Let me just say this much.
- Şunu söylememe izin ver.
And let me just say this there's something inside this box that's so amazing so incredible, so astounding, it will take your breath away.
Söylemeliyim ki bu kutunun içindeki şey çok inanılmaz akıl almaz, hayret verici, nefesinizi kesecek.
But let me just say this :
Yalnızca şunu söylememe izin ver :
Let me just say this in parting :
Ayrılmadan önce şunu söyleyeyim :
Well, let me just say this.
O zaman şöyle sorayım :
I told you twice already. Dora, let me just say this. That is precisely the kind of attitude... that's landed this country in the mess that it's in today.
Dora, işte bu görüş yüzünden bu ülke bu hale geldi zaten.
And let me just say this :
Ve şunu da söyleyeyim :
Let me just say this out loud,'cause I wanna get this straight.
Pekala, şunu baştan alalım, çünkü tam olarak anlamak istiyorum.
Let me just say this.
Şunu diyeyim o zaman :
Well, in her defense let me just say this... she was brainwashed by SCRUM.
Pekala, onu savunmak adına söylüyorum, D.I.B.Y.T tarafından beyni yıkandı.
Now, let me just say this.
Şimdi, lsadece bunu söylememe izin ver- -
Let me just say this.
Sana şunu söyleyeyim.
Now, look, Niles. Before you start gloating, let me just say this.
Zafer çığlığı atmadan önce söyleyeyim Niles.
Let me just say this- -
Sadece şunu söyleyeceğim ;
Well, let me just say this about that.
Sadece şunun hakkında bunu söylemek istiyorum.
And let me just say this, okay?
Ve şunu söylememe izin ver, olur mu?
Before I go, please let me just say this.
Gitmeden önce, şunu söyleyeyim...
Let me just say this about Bristow - -
Bristow hakkında şunu söyleyeyim....
Let me just say this :
Ondan iyi yapacak kişi : Ruth.
You know what? As long as we're saying all the things we never said, let me just say this.
Madem daha önce söylemediğimiz her şeyi döküyoruz, şunu söylememe de izin ver.
- No. I just- - Let me just say this :
Hayır. Sadece şunu söyleyeceğim.
But let me just say this- - when we are all in that Big Bed... I'll be the only one able to sleep through the night.
Ama inanın bana, hepimiz o büyük yatağa girdiğimiz zaman gece boyunca deliksiz uyuyan tek kişi ben olacağım.
Let me just say this one last thing, and then i'll shut up.
Son bir şey söylememe izin ver sonra çenemi kapatacağım.
Okay. Let me just say this.
Sana bir şey söyleyeyim mi?
Well, let's just say in this case it means... your health and thank you for inviting me to dinner.
"Sağlığınıza ve beni yemeğe davet etmenize teşekkürler", demek diyelim.
- No, just let me say this as head of this commission.
- Hayır, komisyon başkanı olarak şunu söyleyeyim :
In that case, let me just say... of all the cheap, small-minded, creepy, sophomoric pranks you have perpetrated in your long, arrested adolescence, this is far and away the worst.
Bu durumda belirtmek isterim ki takılı kaldığın uzun ergenliğin boyunca yaptığın ucuz, bencil, pis ve çocukça şakaların içinde bu en ama en kötüsüydü.
"Let me tell you something" and "I just wanna say this."
"Bak sana ne diyeceğim", "Söylemek istediğim şey şu".
You say, "Just let me get this foot moving... and I'll make it to this fuckin'bed."
Durmadan şöyle dersiniz. "Hele şu ayağım bir hareket etsin. O kahrolası yatağa varırım."
Let me just say that we've invested a Iot of money in this and I've invested a Iot of trust in you guys.
Şunu söylemeliyim, bu filme çok para yatırdık ve size de oldukça güvendik.
Before we assume our respective roles in this enduring drama just let me say that when these frail shadows we inhabit now have quit the stage, we'll meet and raise a glass again together in Valhalla.
Bu süregelen dramda üzerimize düşen görevleri... yerine getirmeye başlamadan önce, şunları söylememe izin verin. İçinde yaşadığımız bu narin gölgeler... sahneden ayrıldığında... beraber buluşacağız... ve Valhalla'da... yeniden bir sınıf yetiştireceğiz.
I'm sure your defender explained the basics to you, but let me just say even though this feels like a trial, it isn't.
Bay Miller, savunucunuz size temel noktaları anlatmıştır ama şunu da ekleyelim : Öyle görüldüğü halde bu bir yargılama değildir.
Let me just say it before this rain stops and we go back.
Yağmur durmadan ve biz geri dönmeden önce, söylememe izin ver.
Let me just say something, sir. This is where I've always wanted to be.
Şunu söylemek isterim ki efendim, hep burada olmayı düşlemişimdir.
All right. Let me just get my head around this.
Durun da biraz bunu anlamaya çalışayım.
LET ME JUST SAY THAT ABE GARFIELD WAS A GOOD MAN AND A GOOD MAYOR, AND FOR THIS, HE WILL BE MISSED.
Şunu söylememe izin verin, Abe Garfield iyi bir adamdı ve iyi bir Başkandı, bu nedenle özlettirecek kendisini.
Oh, I can't be too forthcoming right now, but if I find what I think I'm going to, well, let me just say that this ship will be stunned.
Oh, şu an için bir şey açıklayamam ama aradığım şeyi bulacak olursam gemide bulanan herkesin, ağzı açık kalacak.
Let me just say this about that.
Size sadece şunu söyleyeceğim.
Let me just... - No, no, just let me say this.
Önce beni dinle.
So let's just say I'm drivin'this buggy and you fix your attitude and you can ride along with me.
Diyelim ki bu arabayı ben sürüyorum ve sen de davranışını düzeltirsen benimle gelebilirsin.
Let me just say, if he hadn't have washed his hands, this investigation would be over right here.
Eğer ellerini yıkamadıysa, bu araştırma burada biter.
Or not even to me, but let's just say I bring this thing back, and then she thinks she's always right.
Sadece bana da değil. Bunu geri götürürsem daima o haklı olacak.
Let me just take this moment and say one thing.
Birşey söylememe izin ver.
0h, well, just let me say this. l`m a big believer in that, but...
Evet, tabii, ben de bunu savunurum ama iş sırasında değil.
Mr. Pinciotti, sir, let me just say that you're making a lot of sense here... and I think that when I bring Donna home tonight... you two ought to sit down and really hammer this thing out.
Bay Pinciotti, efendim, bu konuda çok haklı olduğunuzu söylemeliyim... ve Donna'yı bu akşam geri getirdiğimde... siz ikiniz oturup bu konuyu masaya koymalısınız.
I will bust everyone's tables if I lose this, but let me just say...
Eğer bunu kaybedersem, iflas edeceğim.
Exactly. This is everything. Let's just say that this is me, all right?
Diyelim ki bu benim.
Because this admissions essay is open record... let me just say that our transportation into the United States was... economy class.
Bu yazı, her türlü incelemeye açık bir belge olduğu için... Amerika'ya yaptığımız yolculuğun ekonomi sınıfı... olduğunu belirteyim.