Like i said on the phone traduction Turc
52 traduction parallèle
like I said on the phone I don't want to seem biased here.
Telefonda söylediğim gibi, önyargılı görünmek istemiyorum.
- Like I said on the phone I talked to Andrew, and I'm real sorry about what happened.
Telefonda da anlattığım gibi, Andrew ile konuştum, ve ben olanlar yüzünden gerçekten üzgünüm.
Like I said on the phone... we wanted to ask you some questions about your husband's death.
Telefonda da dediğim gibi eşinizin ölümü hakkında bazı sorular sormak istiyoruz.
Like i said on the phone i saw them head out last night at 8 : 30.
Telefonda da söylediğim gibi onları dün gece saat 20 : 30 gibi açılırken gördüm.
Like I said on the phone, she said either we pull back or she'd give us a slip.
"Ya gidersiniz ya da kaçar giderim" dedi.
Well, like I said on the phone, picked up a girl scoring dope on the boardwalk.
Kızın birini kaldırımda uyuşturucu satın alırken yakaladım.
Like I said on the phone, I picked her up before dawn.
Telefonda dediğim gibi, onu gün ağarmadan önce çektim.
Like I said on the phone, we're not gonna charge her.
Telefonda da söylediğim gibi, onu tutuklamayacağız.
So like I said on the phone, we're no longer trying, so... There's no reason for us to be here.
Telefonda da söylediğim gibi, artık çocuk yapmaya çalışmıyoruz ve burada olmamız için de bir sebep yok artık.
Like I said on the phone, your sweet Uncle Enrique lived a colorful life.
Telefonda dediğim gibi Enrique Amca'nın çok renkli bir hayatı oldu.
Like I said on the phone.
Telefonda da dediğim gibi.
Like I said on the phone.
Telefonda söylediğim gibi.
And like I said on the phone, I only got one other girl.
Telefonda da bahsettiğim gibi yalnızca bir kişi daha ilgilendi.
Like I said on the phone, this is definitely my patient.
Telefonda dediğim gibi, kesinlikle benim hastam.
Like I said on the phone, I mean, I'm not looking for representation.
Telefonda dediğim gibi temsilci aramıyorum.
Like I said on the phone.
Telefonda dediğim gibi.
You work and I don't, and like I said on the phone,
Telefonda da söylediğim gibi,
Like I said on the phone,
Telefonda dediğim gibi...
No... no, like I said on the phone,
Hayır... hayır, telefonda söylediğim gibi,
Well, like I said on the phone, all you did was pick out the template, and we've got to get a little more specific.
Telefonda dediğim gibi, ayırdıklarınız şablonda var biraz daha belirgin bir hâle getirmelisiniz.
Like I said on the phone, I just have a few questions about the night Boyd crowder was shot.
Telefonda da söylediğim gibi Boyd Crowder'ın vurulduğu geceyle ilgili birkaç sorum var.
LIKE I SAID ON THE PHONE, YOU GOTTA TRUST ME.
Telefonda da söylediğim gibi, bana güvenmelisiniz.
Like I said on the phone... you're gonna be mighty proud.
Like I said on the phone... Telefonda dediğim gibi. Kendinizle gurur duyabilirsiniz.
Like I said on the phone, I've been blown out of my last five tourneys on day one.
Telefonda da dediğim gibi son 5 turnuvada ilk oyunda elendim.
Like I said on the phone, he can help.
Telefonda dediğim gibi yardım edebilir.
Well, like I said on the phone, um, I'm with the CBI.
Telefonda da dediğim gibi, CBI'danım.
Actually, like I said on the phone, Detective... we were hoping that you could give us some facts... about how he died.
Telefonda da dediğim gibi Dedektif nasıl öldüğüyle ilgili birkaç detayı söyleyebileceğinizi umuyorduk.
Like I said on the phone... something weird happened during last week's bout.
Telefonda dediğim gibi geçen haftaki maçta garip bir şey oldu.
Like I said on the phone, Commander Roberts was my finest officer.
Telefonda da anlattığım gibi, Yarbay Roberts... -... en iyi subayımdı.
Yeah, well, like I said on the phone all the MSG and sodium in all the restaurants these days.
Telefonda da söylediğim gibi dışarda yediğin yemeklerir içinde ne olduğunu bilemiyorsun ki.
It's like I said on the phone, Manny.
Telefonda dediğim gibi, Manny.
So, like I said on the phone,
Telefonda dediğim gibi,
So the reason I, uh... I mean, like I said on the phone, I want to ask you about those cops.
Gelme nedenim telefonda da dediğim gibi, şu polisleri sormak istiyorum.
But like I said on the phone, I have proof this time.
Ama telefonda da söylediğim gibi, bu sefer kanıtım var.
- Boom! - Like I said on the phone, we've been shopping for schools for our son Joshie.
Telefonda dediğim gibi oğlumuz Joshie'nin okulu için alış veriş yapıyoruz.
Like I said on the phone, unless you have answers for me, Darius, I'm not sure there's much to discuss.
Telefonda söylediğim gibi Darius cevaplar olmayacaksa, daha fazla münazarının olacağını düşünmüyorum
Like I said on the phone, we collared the guy who killed Shelby.
Telefonda söylediğim gibi, Shelby'i öldüren kişiyi yakaladık.
It's like I said on the phone, he just won't stop.
Telefonda söylediğim gibi durmak bilmiyor.
It's like I said on the phone, I can't do this any more.
Telefonda dediğim gibi artık yapamam.
Yes, we have your car. As I said on the phone, we'd like to keep it a day or two, if you don't mind.
Telefonda da dediğim gibi, onu bir ya da iki gün burada tutacağız, sakıncası yoksa.
One thing I like : She said on the phone she hates being stoop up.
Çok ilginç, bana bekletilmekten hoşlanmadığını söylemişti.
- Now, wait a minute. - I thought you said you didn't like the way he sounded on the phone.
Telefondaki konuşma tarzını beğenmediğini söylemiştin.
He knew things I never said on the phone, like where I Rollerbladed.
Çünkü telefonda hiç konuşmadığım şeyleri biliyordu. Mesela parkta nerede paten kaydığımı.
All right, you guys, like I said on the phone it was a big party and it's a huge house so we're going to divide and conquer.
Evet çocuklar, telefonda dediği gibi kalabalık bir parti ve kocaman bir ev.
And I remember my wife answered the phone, and then she said something like, "Oh, it's your brother. He's got cancer or something", like he was making a joke or something, and I got on the phone and, "What's up?"
Eşimin telefona baktığını hatırlıyorum, "Oh, kardeşin, kanser olmak ya da ona benzer bir şey zırvalıyor." gibi şeyler söylemişti, sanırım Bill şaka yapıyordu.
But I don't see Henry Bergen. Yeah, well, like you said on the phone...
Ama Henry Bergen'i göremiyorum.
She's got- - like I said, she's shot in the head, her fingers are dangling, she's got blood all over her, she's watching her mom on the floor, she doesn't know if her mom's alive or dead, there's five other people in there that she doesn't know if they're alive or dead, and she has the wherewithal to get on the phone and call 911... first of all, and then to be able to provide the dispatcher with the quality information that she provided,
O'nun... dediğim gibi, başından vuruldu... parmakları sallanıyor, her yeri kan içinde yerde yatan annesini seyrediyor annesinin ölüp ölmediğini bilmiyor içerde beş kişi daha var onların ölüp ölmediğini bilmiyor telefona ulaşacak imkanı var ve 911'i arıyor ilk olarak ve telefondaki memur için gereken sağlıklı bilgiyi O veriyor.
I said, " Dude, I can't be on the phone like that.
" Dostum, şimdi konuşamam.
Like I said earlier on the phone, we found... something that no one's ever seen before.
Telefonda da dediğim gibi daha önce kimsenin görmediği bir şey bulduk.
Yeah, it's like you said earlier on the phone, Mom, about me saying I hate you.
Telefonda senden nefret ettiğimi söylememe salladın ya...