Longing traduction Turc
826 traduction parallèle
I hope you really enjoy eating it... and that you feel a sense of longing whenever you eat another bowl of udon.
Halen tadı yerindeyken ye. Ve her udon yediğinde bu anı anımsayıp ıstırap çek.
That's what becomes love, memories and sentimental longing. That one of those things alone are the strengths that keep you alive.
Aşk olsun, anılar olsun, özlem olsun birine bile sahip olursan sana yaşama gücü verirmiş.
The poor creature has taken the affair very seriously, and has been waiting all these years with her child in tender longing for you...
Zavallı şey meseleyi çok ciddiye aldı ve bütün bu yıllar boyunca çocuğuyla birlikte güçlü bir özlem ve hassasiyetle seni bekliyor...'
Longing to see you, very soon now. Your loving cousin.
Çok yakında görüşmez üzere Sevgili kuzenin
Come and fetch me, chéri... I'm longing for you.
Hadi hayatım, aç şunu... seni çok özlüyorum.
This longing I cannot suppress.
Bu isteğimi bastıramıyorum.
Thinking of you, longing for you, waiting to hear from you.
Seni düşündüm, uzun süre haber almak için bekledim.
That this longing for you Follows wherever I go?
Seni özlüyorum Her nereye gidersen peşindeyim
"Longing for the lost Lenore"
"Yitik Lenore'un özlemi"
Their secret longing
Tatlı kavuşmalarını
You have as great a longing in your soul as I have.
Senin ruhun da benimki kadar hasret çekiyor.
You and your Hitlerism... are like the microbes of some filthy disease... filled with a longing to multiply yourselves... until you destroy everything healthy in the world.
Siz ve sizin Hitler inançlarınız... dünyadaki sağlıklı olan her şeyi yok edinceye kadar... kendinizi çoğaltma arzusuyla dolu... pis bir hastalığın mikropları gibisiniz.
When all longing is through
O harika günde bulduğun
No, in longing.
Hayır, özlemle eğiyor.
I'm longing to talk things over.
Konuşmayı dört gözle bekliyorum.
Resist it, and the soul grows sick with longing for the things it has forbidden to itself.
Eğer direnirsek, ruh sahip olduğu fakat yasaklı olan şeyler yüzünden hastalanır.
For everything created in the bounds of earth and sky... has such longing to be mated.
Toprağın ve gökyüzünün birleştiği yerde yaratılan herşey her zaman kavuşmayı özler.
She's happy, and she's not longing to come back.
O mutlu ve geri dönmeye can atmıyor.
When I told you about my longing to have a nice home, you looked happy.
Sana şirin bir ev istediğimi söylediğimde mutlu göründün.
Men who've been good too long get a longing for the mud and want to wallow in it.
Uzun süre iyi olan adamlar, çamurun içinde yuvarlanmak ister.
I've been longing to have that body for six years!
Altı yıl boyunca o bedene sahip olmayı tutkuyla bekledim!
I was passing through. I was longing for a chance to see you again.
Buradan geçiyordum ve seni tekrar görebilmek için bir fırsat kolluyordum.
That's something very deep They are longing for virtue.
Bu çok hassas bir şeydir. Ve erdem yoksunluğundadırlar.
- I have no longing for the land.
- karaya inmek istemiyorum.
There are beautiful ladies longing to meet you
Seninle tanışmak için bekleyen güzel bayanlar var.
She fulfills the dream, answers the longing...
O kadın rüyalarını gerçekleştirir, özlemlerine cevap verir...
I've been longing for one!
- Bunun için can atıyordum.
And I'm Golo the Giant : Cowardly, stupid, longing to be loved, clumsy, and in need of comforting.
Ve Dev Goal'ım, korkak, aptal, sevilme özlemi çeken, beceriksiz ve arkadaşsız...
And you're longing'for a fond embrace?
And you're longin'for a fond embrace?
People are longing for a message of hope.
İnsanlar bir umut mesajının yolunu gözlüyor.
All those months of loss and longing, and all I could say was, "You."
Hüsranla ve hasretle geçen onca aydan sonra... tek diyebildiğim "Sensin." idi.
I don't know how I'm going to live in this pain and longing, and I'm praying to God all the time that he won't be hard.
Bu acıyla ve hasretle nasıl yaşarım bilmiyorum... ve Tanrı'ya bana karşı acımasız olmaması için sürekli dua ediyorum.
Yours is the longing for death.
Seninki ölüme özlem.
My respect for her collided in my thoughts with a longing to stroke her hair.
Ona olan saygım, saçlarını okşama arzusuyla zihnimde çatışıyordu.
I've been longing to meet you
Ben de seninle tanışmayı arzuluyordum.
I hear other women longing to be married and I laugh!
Evliliğe can atan kadınları duyunca gülüyorum!
I'm longing to sit down.
Lütfen oturun.
I'm longing to see my son.
Oğlumu görmeyi çok özledim.
In our boundless longing to make a home here...
Burada yuva kurmak için duyduğumuz sonsuz arzumuzla.
I was always daydreaming, longing for victory and renown.
Ve hayaller kurardım hep. Ünlü ve başarılı olmak isterdim.
I'm longing for my homeland's sun And for the Isar banks Shall I read on?
Memleketimin güneşini ve Isar nehri yamaçlarını özlüyorum.
I'll be gone in a minute, but I was longing for you!
Hemen gitmem gerek ama seni görmeden yapamadım!
Oh, well! " My longing for you and our mountains is growing from day to day.
" Sizlere ve dağlarımıza özlemim gün be gün artıyor.
Heartbreak, longing, tragedy.
Acı, özlem, trajedi.
A year it went on like that, and I, longing for her.
Bir yılböyle geçti, ve ben, onu arzulayarak.
I'm sure Inspector Davidson is longing for the good old days, when on investigating a robin's death, he simply went out and arrested the first sparrow he saw carrying a bow and an empty quiver.
Eminim Müfettiş Davidson eski güzel günleri arzuluyor, bir kekliğin ölümünü araştırırken, gidip, gördüğü bir yayla boş bir ok mahfazası taşıyan ilk serçeyi tutukladığı günleri.
They're trembling and longing to kiss me.
Titriyorlar ve beni öpmek istiyorlar.
The longing to end a stale affair
Yıpranmış ilişkiyi bitirme arzusu
Mr. Mackay, I've been longing to meet you.
Bay Mackay, sizinle tanışmak için sabırsızlanıyorum.
Oh, I've been longing for these holidays.
Tatili ne kadarda özlemişim.
Longing to see Bly and Mrs. Grose and Flora.
Bly'ı özlüyordum, Bayan Grose'u, Flora'yı.