Lost traduction Turc
87,620 traduction parallèle
She's completely lost her mind.
Aklını tamamen kaçırdı.
George Wendt lost an eyebrow.
George Wendt bir kaşını kaybetti.
I lost my house, my clothes, everything.
Evimi, elbiselerimi, her şeyimi kaybettim.
lost my insurance and now I'm mentally ill.
Sigortamı kaybettim ve şimdi zihinsel sorunlarım var.
Get lost.
Kaybol.
Davina, the girl who was like a daughter to me, was lost forever, and the only thing that you could say was
Davina, Kızım gibi sevdiğim birisi, sonsuza dek yok artık. Ve söylediğin tek şey, "Yapmaları gerekeni yaptılar" demekti.
You lost your son once.
Oğlunuzu bir kere kaybettiniz.
I lost it.
Kaybettim.
The more I put in, the more I lost.
Ne kadar koyduysam o kadar kaybettim.
I lost our son...
Çocuğumuzu kaybettim...
And then I lost the money...
Sonra da paramızı kaybettim...
Anything left behind... - goes in the lost and found. - There we go.
Unutulan her şey kayıp kutusuna konur.
I stuck to my guns and as a result, we now have 20 grand we would have otherwise lost if I had listened to you delicate little snowflakes and settled.
Silahlarımı sıktım. Sonuç olarak, Siz kırılgan, narin kar tanelerini dinleseydim kaybetmiş olacağımız yirmi binimiz de cebimizde.
We've lost the port engine!
- Sol motoru kaybettik!
We lost contact approximately seven minutes ago.
Yaklaşık olarak yedi dakika önce iletişimi kaybettik.
She's too busy fighting some fight she's already lost in her past long enough to enjoy...
Bir dövüşle meşgul durumda. Çoktan geçmişinde kayboldu bile. Zevk alacak kadar uzun zaman...
But once I remembered that she was fighting a fight she'd already lost...
Kazanması gerekiyordu. Ama çoktan kaybettiği bir dövüşle dövüştüğünü hatırladığım zaman...
- I know. But I've lost too much lately.
Ama son zamanlarda çok şey kaybettim.
I've lost my temper.
Kontrolümü kaybettim.
I think you lost yours a long time ago.
Bence sen insanlığını uzun zaman önce kaybetmişsin.
That's why we lost time.
Bu yüzden kayıp zaman yaşadık.
I completely lost track of time.
Zaman kavramını tamamen yitirmişim.
I could've lost my grip on reality!
Gerçeklik algımı yitirebilirdim!
I must have lost it back there.
Orada düşürmüşüm olmalıyım.
I must have lost it in the fall, I guess.
- Düştüğüm sırada kaybettim galiba.
I told you, I lost my I.D.
Söyledim ya, kimliğimi kaybettim.
You lost control of your prisoner.
Tutsağını elinden kaçırdın.
The others lost the vehicle in Bethesda.
Diğerleri Bethesda'da aracın izini kaybetti.
You have lost your mind.
- Aklını kaçırmışsın sen.
And, uh... we lost Agent Cook.
Ajan Cook'u kaybettik.
Hydra lost.
Hydra kaybetti.
To be honest, he lost me there, too.
Dürüst olmak gerekirse ben de anlamadım.
I'm just bummed i lost my granddad's camera.
Yıkıldım resmen, dedemin kamerasını kaybettim.
We lost seven agents.
Yedi ajanı kaybettik.
- We've lost him.
- Onu kaybettik.
We lost good people, too.
Biz de iyi insanlar kaybettik.
But in truth, I kind of just lost myself.
Aslında bakarsan sadece kendimi kaybettim.
We all lost ourselves in there.
Orada hepimiz kendimizi kaybettik.
His boy lost a leg in the shootout.
Oğlu çatışmada bacağından olmuştu.
I'm more concerned with the man who lost an ear in our goddamn shed.
Ben barakamızda kulağından olan adamı daha çok dert ediniyorum.
In fact, I hear that you all lost a drilling rig to a greaser attack just the other day.
Geçen günkü saldırıyla tüm kuyuları kaybettiğinizi duydum.
Looks like the driver, lost control, crashed into the ravine.
Şoför kontrolü kaybedip şarampole yuvarlanmış gibi. Anlaşıldı.
I have lost everybody Nobody has lost me
Orhan : Herkesi kaybeden benim Beni ılse Idmse kaybetmedi
I'm lost here, but shall I come with you?
Ne yaptığının anlamadım ama ben de sizinle geleyim mi?
The cowboy lost his wife and daughter to disease.
Kovboy, karısını ve kızını hastalığa verdi.
- He lost his family.
Ailesini kaybetmiş.
Get lost.
Kaybolun!
And that's, that's when I lost it.
- İşte o zaman dağıldım.
And Sir Walter Raleigh, although he lost and was publicly beheaded.
Sör Walter Raleigh de.
- You're the Hope that he lost.
- Sen onun kaybettiği Hope'sun.
We lost one.
- Bir kişiyi kaybettik.