Luncheon traduction Turc
618 traduction parallèle
You know, i must confess, i find it difficult sometimes to wait to a reasonable hour for my luncheon.
Öğle yemeğimi bir saat kadar beklemekte bazen zorlandığımı itiraf etmeliyim.
Besides, I have a luncheon engagement.
Ayrıca, öğlen yemeği için bir randevum var.
10 and 20 for luncheon, cocktails.
Öğle yemeğinde 10, kokteylde 20 kişi.
And then I had a restful, nice luncheon with four lawyers.
Sonra dört avukatla sakin, güzel bir yemek yedim.
- Your luncheon.
- Öğle yemeğiniz.
Luncheon's at one, and it's one now!
Öğle yemeği saat birdedir, ve şu an saat bir!
I didn't eat a bite at luncheon.
- Ben de. - Düğünde hiçbir şey yiyemedim.
Whoever eats anything at a wedding luncheon?
Düğün yemeklerini kimin yediği görülmüş ki zaten?
- I was very late for a luncheon appointment.
- Yemek davetine geç kalmıştım.
By the way, did you make your luncheon appointment?
Yemek davetinize gittiniz mi?
Then there's the ladies'luncheon and bridge, always the same ladies.
Sonra bayanların öğle yemeği ve briç partisi, tabii bayanlar hep aynı kişiler.
I most certainly shall not have luncheon with you in London tomorrow... and I shall say good night now.
Kesinlikle yarın Londra'da seninle öğle yemeği yemeyeceğim ve şimdi de iyi geceler dileyeceğim.
We were discussing down at the Chamber of Commerce luncheon...
Ticaret Odasının yemeğinde...
We were discussing at the luncheon about what a great publicity break...
Yemekte, şu Chicago'lu adamın yakalanmasının kasabamıza...
You must have luncheon with us tomorrow, promise?
Yarın bizimle öğle yemeği yemeye söz ver!
"Restaurant Poulain, fish dishes a speciality parties catered for, swings, luncheon 2Fr 50"
"Restoran Poulain, özel balık servisi, salıncaklar ve ikramlarla birlikte 2Fr 50"
Pleasant luncheon?
Öğlen yemeği daveti hoşunuza gitti mi?
Have a nice luncheon?
Davet güzel miydi?
Well, we're at luncheon.
Öğle yemeği servisindeyiz.
- Luncheon, sir.
- Yemek efendim.
- Luncheon, Mr. Chase.
- Masaya buyurun Bay Chase.
You had luncheon with Johnny.
Johnny'yle buluştunuz.
It's luncheon time, and he is between courses.
Öğle yemeği vakti ve servis arasında gelmiş.
For luncheon?
Öğle yemeği için mi?
I'm just on my way to the Van Meer luncheon.
Van Meer'in öğle yemeğine gidiyordum.
And I just happen to be on my way to your luncheon.
Tam da sizin adınıza düzenlenen öğle yemeğine gidiyordum.
- Luncheon is served.
- Öğle yemeği servise hazır.
Although this removes one of our star attractions of the luncheon... we may, as a result, have more time to tell you from the inside... just what this party has stood for and why we've asked you here today.
Bu durum, öğle yemeğimizin en önemli cazibelerinden birini götürse de sonuç itibariyle size toplantımızın amacı ve neden sizleri bugün burada topladığımızı anlatmak için daha fazla zamanımız var.
We met at the luncheon.
Öğle yemeğinde tanışmıştık.
We shared the same cab together on the way to the luncheon.
Öğle yemeğine giderken aynı taksiyi paylaşmıştık.
Let's get out of here. I have a luncheon date and plenty to do before.
Öğle yemeği randevum ve öncesinde yapacak bir dolu işim var.
- Another place for luncheon, Edward.
- Yemek için bir servis daha, Edward.
Luncheon is served, madam.
Yemek hazır, madam.
Mr. de Winter informed me that his sister Mrs. Lacy... and Major Lacy are expected for luncheon.
Bay de Winter, bana, kız kardeşi Bayan Lacy ile vali Lacy'nin öğle yemeğine geleceklerini söylemişti.
And put my luncheon sandwich in the pocket.
Ayrıca cebine öğle yemeği olarak sandviç koyun.
We've been working on it ever since luncheon.
Öğle yemeğinden beri bunun üzerinde çalışıyoruz.
I must go now or I'll be late to luncheon.
Gitmeliyim artık, yoksa öğlen yemeğine geç kalacağım.
Gentlemen, the Field Marshall requests the honour of your company at luncheon before you leave.
Beyler, Mareşal ayrılmadan önce sizi yemekte ağırlamak istiyor.
Hope you enjoyed your luncheon.
Umarım yemek hoşunuza gitmiştir.
Or have you joined the Army since luncheon?
Yoksa öğle yemeğinin akabinde mi orduya katıldınız?
I wonder if you could have luncheon with me one day this week. Yes! Ahem.
-... bu hafta birlikte yemek yiyebilir miyiz?
Put the piano over there with shelves for music... plenty of space to walk up and down, manuscripts all over the floor... hot pincers to tear the flesh from people who keep telling me luncheon is ready... stacks of checks from my publishers, and...
Piyanoyu müzik çalışmalarını koyacağım raflarla birlikte şuraya yerleştiririm. Aşağı yukarı yürümek ve taslakları sermek için bol yer yemeğin hazır olduğunu söyleyip duranları dağlamak için kızgın kerpetenler yayıncılarımdan gelen çek yığınları ve...
Well, I see it's time for our luncheon.
Öğle yemeği zamanımız gelmiş.
It can wait until luncheon is over.
Yemek bitinceye dek bekleyebilir.
We went through New York. I seem to remember going to lunch somewhere. It's still a little vague about that luncheon part.
New York'tan geçtik ve öğle yemeğine gittik gibi hatırlıyorum, hala biraz bulanık.
Well, when you finished luncheon and went back to Mr. Minify's office it kind of got around.
Yemeğinizi bitirip, Bay Minify'in ofisine döndüğünüzde haber ortalığa yayılmıştı.
Sent luncheon in at 2 : 00.
- Saat 2'de öğle yemeğini gönderdim.
Skyview Luncheon Club.
Skyview Luncheon Club.
- Luncheon for three?
- Üç kişilik yemek mi?
Luncheon for two?
İki kişi için yemek mi?
Luncheon for one?
Tek kişilik yemek mi?
lunch 488
lunch box 16
lunch time 24
lunch is ready 54
lunch and dinner 24
lunchtime 59
lunch is on me 20
lunch break 22
lunch is served 17
lunch box 16
lunch time 24
lunch is ready 54
lunch and dinner 24
lunchtime 59
lunch is on me 20
lunch break 22
lunch is served 17