Margarine traduction Turc
130 traduction parallèle
What, no margarine!
Ne, yağ yok mu!
The Russian sector had jam yesterday, and the Yanks had margarine.
Ruslar dün reçel yemiş, Amerikan askerlerine de margarin verilmiş.
We have nothing in the house - no bread, jam, margarine.
Evde hiçbir şeyimiz yok. Ne ekmek, ne reçel ne de margarin var.
Like margarine!
Margarin der gibi!
What will it be, Dennis, the Modern or the Metropolitan?
Neresi olsun Dennis, Margarine mi, Metropolitan müzesi mi?
Here, bread and margarine.
Al, biraz ekmek ve margarin.
For making margarine and candles.
Margarin ve mum yapmak için.
This entitles you to a basic ration per week of two ounces of butter, a half a pound of margarine, two ounces of tea, a quarter-pound of sugar, two eggs, a half a pint of milk when available,
Bu yiyecek karneniz. Bununla, 60gr tereyağı, 500gr margarin, 60gr çay, 250gr şeker... iki yumurta, varsa 250 ml süt,... 250gr et, iki somun ekmek... varsa 1kg patates... ve 60gr jambon'dan oluşan... haftalık temel istihkakınızı alabilirsiniz.
Is there any other grease or margarine oil or any oil or anything?
Hiç gres, margarin yada herhangi bir çeşit yağ kaldı mı?
I could pick up some margarine.
Biraz margarin alırım.
- That margarine's turned.
- Bu margarin bozulmuş.
She might not want stockings, she might not want cigarettes, or a bicycle, or butter, but she did want badly something, which could be provided by the appropriate, typically, British or American Gl.
Muhtemelen çoraba ihtiyacı yoktu, sigara istemiyordu ya da bisiklete veyahut margarine ancak bir şeyi çok istiyordu ki bu da uygun durumdaki, genellikle İngiliz ya da Amerkan askerince sağlanabilirdi.
Sure, that's the new margarine.
Tamam, şu yeni margarin.
Margarine.
Margarin.
My wife, she uses margarine, but I gave that up.
Karım, margari kullanıyor, fakat ben onu bıraktım.
I'm sorry. - The margarine.
- Margarin.
Were margarine
* Margarin olmuşsa *
- Margarine!
- Margarin!
It's eight ounces of flour, four ounces of margarine...
Sekiz parçalık un, dört tane de margarin
Give me the margarine.
Margarin ver bana.
For that I can only buy bread and margarine.
Bunun için sadece ekmek ve margarin satın alabiliyorum.
Only good stuff. Synthetic cacao, margarine and saccharine.
En iyi suni kakao, margarin ve sakarin kullanıldı.
And some margarine!
Ve biraz da margarin!
Margarine, not butter.
Margarin, tereyağı getirme.
They couldn't even trip me up with a trick margarine question.
Beni margarin sorusuyla bile kandıramadılar.
Butter. Margarine.
Tereyağı, aslında margarin.
It's not margarine.
Margarin bile değil.
French ticklers, Spanish fly, margarine.
Fransız içgıdıklayıcı, İspanyol sineği, margarin.
They've got spiced lard, liver paste, meatballs, chocolate shortcake... margarine, eggs, cheese.
Baharatlı domuz yağı, ciğer ezmesi, köfte, çikolatalı kurabiye... margarin, yumurta, peynir.
- Margarine.
- Margarinde, Madam.
I'll put CZT in their margarine if necessary, shove vitamins in their toilet rolls.
Gerekirse, margarinlerine dahi çip takarım tuvalet kağıtlarına, vitamin eklerim!
The cucumber sandwiches are all right, too except when they use margarine instead of butter.
Hıyarlı sandviçler de harika bir de, tereyağı yerine margarin kullanmasalar.
I really do hate margarine.
Margarinden cidden nefret ediyorum.
I'm in the middle of a commercial... for Fairlawn Margarine about Count Cholesterol.
Margarin reklamı. Ben de Kont Kolesterol'u oynuyorum.
Sinclair's grandfather made a fortune out of margarine before the First World War.
Sinclair'in dedesi Birinci Dünya Savaş'ından önce margarinden büyük servet yapmış.
Margarine?
Margarin mi?
You cook it sometimes with lovely bread crumbs, little bit of margarine.
Ekmek ve margarinle iyi gider.
Ask for margarine.
Margarin iste.
- Same with the margarine and bread.
- Ekmekle margarin de aynı durumda.
Mrs. Margarine Black.
Marvarine Black.
You need margarine to saute the mushrooms.
Mantar sote için margarine ihtiyacın var.
You're the margarine of evil.
Sen kötülüğün margarinisin.
I just want him out here on his own, and I want to spread him like margarine over that street.
Ben sadece onun kendisinin buraya gelmesini istiyorum, ve onu margarin gibi bu sokağa yaymak istiyorum.
The margarine thing's in 15 in the conference room. j.j. wants to talk to you before that.
Margarin şeyi 15 dakika sonra konferans salonunda. Daha önce J.J görüşmek istiyor.
If you eat his margarine... maybe your hips will shrink and he'll come to your door.
Onun margarinini yersen kalçaların belki küçülür ve adam kapına gelebilir.
Nice work, Mr. Margarine.
Güzel iş, Bay Margarin.
You're not exactly a margarine spokesperson.
Sen tam olarak bir margarin sunucusu değilsin.
Some margarine!
Biraz margarin!
Marie has not yet arrived with the margarine.
Marie henüz yağla gelmedi.
Is this butter or margarine? Butter.
- Yağ mı yoksa margarin mi?
It's melting like cheap margarine.
Ucuz margarin gibi eriyor.