English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ M ] / Marvellous

Marvellous traduction Turc

1,102 traduction parallèle
Isn't it marvellous?
Bu harika değil mi?
It's absolutely marvellous.
Bunu okudunuz mu? Gerçekten harika.
Why, Pongo, that's marvellous!
Pongo, bu olağanüstü!
How marvellous.
Ne kadar da harika.
How marvellous, how perfectly...
Ne kadar harika, ne kadar...
- It's sort of marvellous, actually.
Bu bir çeşit... Bilmiyorum muhteşem, gerçekten.
- Marvellous!
Olağan üstüydünüz.
We're bloody marvellous!
Biz Tanrının cezası mükemmelleriz!
- Yes, marvellous, in't he?
- Evet, mükemmel görünüyor.
'Ey, look at that, in't it marvellous?
Hey, şuna bak, ne kadar nefis, değil mi?
'Ey, in't it marvellous?
Hey, çok muhteşem, değil mi?
That's marvellous.
Harika bir şey.
For Stroud, that microscope was the lantern he had been waiting for to light his way into the marvellous and exacting truth of scientific research.
"Stroud için bu mikroskop, bilimsel araştırmanın meşakkatli..." "... ama harikulade yoluna ışık tutması için beklediği fenerdi. "
Won't that be marvellous?
Bu harika olur, değil mi?
I consider it marvellous!
Bence bu harika!
Her body was painted with marvellous images.
Vücudu harikulade şekillerle boyanmıştı.
It's marvellous!
Bu harika!
I know a restaurant in Paris where you can get some marvellous French food.
İnanılmaz Fransız yemekleri tadabileceğin bir restoran biliyorum Paris'te.
Can you imagine the marvellous view when they mix?
Onların birbirine karıştığında ki muhteşem manzarayı tahmin edebiliyor musun?
Marvellous, fabulous.
Harika, şahane.
If China is a cow, she is indeed a marvellous animal that gives both meat and milk, but at the same time grows stronger.
Eğer Çin bir inekse, aslında muhteşem bir hayvan hem et hem de süt veren, ama aynı zamanda gittikçe güçlenen.
That was a marvellous sermon this morning, Father.
Sabahki ayin çok güzeldi Padre.
- Gave the villagers a marvellous titbit.
- Köylülere güzel dedikodu malzemesi çıktı.
- A marvellous idea!
- Müthiş bir fikir!
Who speaks with matchless eloquence, and has a marvellous memory
Eşsiz bir belagatle konuşan ayrıca fevkalade bir belleğe sahip olan biri.
Darrin is a marvellous human being.
Darrin mükemmel bir koca.
It's marvellous, Samantha, marvellous.
Harikulade, Samantha, harikulade.
It's a marvellous house and Mother loves it too.
Harikulade bir ev ve annem de bayıldı.
He's a dear, sweet, wonderful, perfectly marvellous man.
O çok iyi, tatlı, harika ve son derece mükemmel bir erkek.
It's marvellous, but the workaday world is over.
Harika, ama bu gece Cuma gecesi. Ve iş günü sona erdi.
- Oh, marvellous.
- Oh, harika.
It's marvellous, isn't it?
Bu fevkalade, değil mi?
- Marvellous.
- Fevkalade.
You look marvellous.
Harika görünüyorsun.
Marvellous.
Şahane.
- Marvellous scent.
- Harika kokuyor.
I can't imagine a more marvellous lunch.
Daha güzel bir öğle yemeği düşleyemiyorum.
The studio is particularly marvellous on a holiday like this.
Stüdyo böyle tatil günlerinde özellikle şahane olur.
Through all that marvellous traffic.
O görkemli trafikten geçmişlerdir.
That's marvellous!
Bu mucizevi bir şey!
Of course, it'd be a marvellous opportunity not to have her back.
Tabii onun geri gelmemesi harika bir fırsat olurdu.
Sounds marvellous.
- Muhteşem görünüyor.
- Oh, marvellous!
- Ne güzel!
It's marvellous tax-wise.
Vergi bakımından müthiş.
- He's marvellous!
- O, dansta olağanüstü!
He must be a marvellous dancer.
Olağanüstü dans ediyor olmalı.
- Oh, marvellous!
- Bu müthiş işte!
It's marvellous, marvellous...
- Bu, harika.
No, no, it's marvellous.
Hayır.
May I trouble you to collect the pop-guns? How marvellous he is!
Şu mantar tabancalarını toplasanız sorun olur mu?
- But that's marvellous! - Yes.
- Fakat, bu müthiş birşey!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]