Maybe it's a good thing traduction Turc
102 traduction parallèle
I Mean, If It's So Hard To Be A Good Person In This Place, Well, Then Maybe It's A Good Thing We're Leaving.
Yani burada iyi bir insan olmak bu kadar zorsa, o zaman belki de gittiğimiz iyi oluyordur.
Maybe it's a good thing about us leaving.
Belki de gitmemiz iyi bir şey.
Well, maybe it's a good thing it's happening fast, then.
Belki hızlı olması iyi bir şeydir, o zaman.
Maybe it's a good thing sometimes.
Belki bazen iyi bir şeydir.
Maybe it's a good thing that I talk too much.
Belki bu kadar geveze biri olmam iyi bir şeydir.
Maybe it's a good thing that you met Gijs today.
Gijs'le bugün konuşmuş olman belki de iyi olmuştur.
Well, I think that maybe it would be a good thing If she's not sure what she wants to study Maybe it would be worthwhile for her to take a year off and just work
Düşünüyorum da belki de ne okumak istediğinde kararsızsa, bir sene çalışması daha doğru olabilir, biraz para kazanması...
This is the first time the O'Haras have ever been over for dinner and I think, maybe, it's not such a good idea that, you know, they think this kind of thing happens all the time.
O'Hara'lar evimize ilk kez yemeğe geldi ve bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum, bunu her zaman yaptığını düşünecekler.
If someone could, I don't know, maybe explain it to me this would be a good thing for my limited and admittedly subjective point of view.
Biri bana olanları açıklarsa kısıtlı ve kesinlikle öznel bakış açım bayram edecek?
- Well, maybe it's a good thing.
- Eee, belki iyi birşeydir.
Then maybe it's a good thing she's here.
Hah! - Tabii.
Maybe it's not a good thing
Yani bebeğe yazık...
I don't know. Maybe it's a good thing.
- Bilmiyorum, iyi bir şey yapmanı.
If Crais is right about this dampening net being non - lethal, then maybe it's a good thing for Talyn.
Crais bu gölgeleme ağının ölümcül olmadığı konusunda haklıysa, o halde bu Talyn için yararlı olabilir.
Maybe it's a good thing that you didn't get comfortable after all.
- Belki de rahatlamaman iyi oldu.
Rommie, it's a good thing I love trashy ladies, otherwise I'd be tempted to trade you in for a newer model, maybe a supermodel.
Rommie, değersiz kadınlardan hoşlanmam iyi bir şey yoksa seni yeni bir modelle takas edebilirdim. Hatta bir süper modelle.
It feels good, but maybe he's trying to tell me throwing a ball isn't the only thing important in life.
Hoşuna gider, ama belki bana bir top savurmanın hayattaki en önemli şey olmadığını söylüyor.
But it's a good thing. Maybe.
Gene de iyi bir şeyler oldu.
So for example if a public steel industry runs at a loss it's providing cheap steel to other industries. Maybe that's a good thing.
Örneğin bir çelik endüstrisi zararına çalışıyorsa diğer endüstrilere ucuz çelik sağlıyordur belki bu iyi bir şeydir.
- Maybe it's a good thing she's leaving.
- Belki ayrıldığını düşünmek iyi olur.
And you know what? Maybe it's a good thing that you're going to a different school than the rest of your family.
Belki de ailenin geri kalanından farklı bir okula gitmen iyi olacaktır.
Mom said maybe it was a spell, but it's a good thing that it's gone away now.
Annem belki de büyü olabileceğini söyledi. Ama artık bittiğini bilmek iyi bir şey.
Then maybe it's a good thing she's here.
O zaman belki de burada bulunması iyi olmuş.
- Maybe it's a good thing, because at least now, there'll be a record of me telling you to get your priorities straight
- Belki de böylesi iyidir. Çünkü en azından şimdi, sana önceliklerini hatırlatırken bunlar kaydedilmiş olacak.
Listen, maybe it's a good thing I came by.
Belki de gelmem iyi oldu.
You know, maybe it's a good thing that you won't be cooking in the competition.
Biliyor musun, yarışmaya katılmayacak olman isabet olmuş.
And it's a little bit bigger than I initially planned, but you know, hey, maybe that's a good thing.
Planladığımdan biraz daha büyük... ama bu iyi bir şey.
Maybe it's a good thing.
Belki de bu daha iyi olur.
Maybe it's a good thing that the only place I've ever been comfortable is inside my shell.
Belki de sadece kendi kabuğumun içinde rahat hissetmem iyi birşeydir.
Maybe it's a good thing that you talked to him.
Belki onunla konuşman iyi olmuştur.
maybe it's a good thing.
Belki de bu iyi bir şeydir.
Maybe it's a good thing this happened for us now.
Belki de bunun olması iyi oldu.
Is it a good thing or a bad thing that it's becoming harder maybe impossible to encapsulate information in discrete units and sell them?
Bilginin farklı biçimlerde paketlenerek satılmasının zorlaşması hatta imkansız hale gelmesi iyi bir şey mi kötü bir şey mi?
Well, maybe it's a good thing.
Belki de bu iyi bir şeydir.
If Ojai goes down, maybe it's a good thing. Maybe it's time to let it go.
Eğer Ojai batarsa belki de bu iyi bir şeydir.
Well, it's funny, maybe it's a girl thing, but after we did it, when he would give me those coupons, I just felt good about myself.
Aslında bu eğlenceli oluyor. Belki de kadınlara özel bir şey, o işi bitirdikten sonra bana kuponları veriyor ve ben de kendimi iyi hissediyorum.
Maybe it's a good thing that they're here.
Belki de burada olmaları iyi bir şeydir.
- Maybe it's a good thing you are here.
- Belki de burada olman iyi bir şeydir.
I know it feels scary, but maybe that's a good thing.
Korkutucu geldiğini biliyorum ama bu iyi bir şey olabilir.
It's a terrible thing. But, um... if John realizes what the metal is... what it really does... maybe some good can come of it.
Berbat bir durum ama eğer John metalin gerçekte nasıl olduğunu ve ne yaptığını fark ederse belki de bu durumdan iyi bir sonuç çıkarılabilir.
naomi : Well, maybe it's a good thing.
Şey, belki iyi bir şeydir.
Maybe it's a good thing.
Belki bu iyi bir şeydir.
But, you know, maybe it's a good thing That he has the two of us.
Ama ikimize birden sahip olması iyi bir şey belki de.
And maybe it's a good thing.
- Hatta iyi bir şeydir belki de.
Maybe it's a good thing he didn't show up for the reunion.
Belki bu toplantıya gelmemesi daha iyi oldu.
Alicia, here's the thing : You like to think you're a good person, and maybe at one time you were, but we both know you'll do whatever it takes.
Alicia, olay şu iyi biri olduğuna inanıyorsun ve belki bir zamanlar öyleydin ama ikimizde ne gerekiyorsa her şeyi yapacağını biliyoruz.
Maybe it's a good thing I missed high school.
Belki de liseye gitmemem daha iyi olmuştur.
Maybe it's a good thing I didn't make PM then.
Başbakan olamamam iyi oldu öyleyse.
Maybe it's a good thing.
Belki de bu iyiye işarettir.
Maybe it's a good thing.
Belki de bu iyi bir şeydir.
Maybe it's a good thing you turned us back.
Aslında dönmemiz iyi oldu herhalde.