Meaning you traduction Turc
2,842 traduction parallèle
Meaning you didn't stop them from getting the counteragent to him.
Demek ki tersine çeviriciyi ona ulaştırmalarını engelleyemedin.
Meaning you're not capable of doing something like this alone, Raymond.
Böyle bir şeyi tek başına yapacak kapasiteye sahip değilsin, Raymond.
- Meaning you?
- Senin gibi bir tehlike mi?
Meaning you can't talk to him about any of this.
Bu da demektir ki ona bu konudan bahsedemezsin.
Thus, you have attained the age of reason, meaning you know the difference between right and wrong.
Böylelikle, akıl çağına da girdiğine göre bunun anlamı doğru ile yanlış arasındaki biliyorsun demektir.
Meaning you think you are Juliet material.
Yani sen, sende Juliet kumaşı olduğunu düşündün.
Meaning you didn't know?
Yani bilmiyor muydun?
Meaning you monitor the police radio, while everyone else sleeps.
Herkes uyurken polis telsizini takip ediyorsun yani.
Meaning you didn't smoke before.
Yani daha önce içmiyordun.
You're a hunter, meaning you're whatever the job you're doing today.
Sen bir avcısın, bu bugün yaptığın iş neyse osun demek.
Phyllis kind of freaked out on Sutton, and said everything was all your fault- - meaning you and Ted.
Phyllis, Sutton'ın sorusuyla çılgına döndü ve her şeyin sizin suçunuz olduğunu söyledi. Yani sen ve Ted'in.
Meaning you have no idea.
Yani hiçbir fikriniz yok.
Meaning make people so miserable they'll quit, and you'll save a bundle in severance.
Eğer insanları yeterince mutsuz edersen, istifa ederler... -... ve kıdem tazminatından tasarruf edersin.
You do not know the meaning of the word!
Bu kelimenin anlamını bilmiyorsun!
I've been meaning to talk to you about....
Size bundan bahsedicektim....
I've been meaning to thank you for that fashion advice.
Moda konusundaki tavsiyen için teşekkür ederim.
You will fly to the designated exchange location in Argentina, which, by the way, is gorgeous in the summer. But it's summer here now, meaning- - oh, well, you'll see.
Arjantin'deki belirlenmiş değişim noktasına uçacaksın orası yaz mevsiminde şahanedir - şimdi burda da yaz mevsimi var, demek istediğim - göreceksin.
Cherry's more my style, à la mode, if you catch my meaning.
Vişne daha çok tarzım, "à la mode", eğer anlayabilirsen.
- Okay, look, I was meaning to talk to you...
Tamam, bak. Ben de sana anlatacaktım.
- Well, I been meaning to talk to you about that.
Ben de seninle bu konu hakkında konuşmak istiyorum.
Meaning... you're gonna have to talk to someone a little further up the totem pole.
Su yaziyor, onlara daha yakin bir isimden yani baska bir dostunuzdan bilgi almaniz lazimmis.
I've been meaning to call you about a project I'm spearheading over at children's memorial- - a neurology wing.
Çocuk hastanesinde açılması için uğraştığım nöroloji bölümü hakkında sizi aramamın uygun olacağını düşünüyordum.
Well, he gets a lot of visitors but none are male, and none are over 20... if you get my meaning.
Pek çok ziyaretçisi olur. Ama... hiçbiri erkek ve 20 yaş üstü olmaz. Bilmem anlatabildim mi?
You work because you have to, then you start adding meaning into it if Soo-jin was here, you'd be pulling each other's hair out
Başka seçeneğin kalmadığı zaman hep aynısını yapıyorsun. Uzun süre çalıştıktan sonra bağlanmaya başlıyorsun. Soo Jin burada olsaydı şimdiye kavgaya tutuşmuştunuz.
Yeah, I've been meaning to talk to you about that.
Evet, ben de bunu konuşmak istiyordum.
You just learned the true meaning of publish or perish.
Yayımlanmanın ya da yok olmanın gerçek anlamını öğrendin az önce.
2848 meaning'You're fucked'.
2848'in anlamı,'Hapı yuttun'.
I've been meaning to ask you.
Sana bir şey sormaya niyetleniyordum, bir davam var.
I was meaning to call you.
Ben de sizi arayacaktım.
Meaning... you're gonna have to talk to someone a little further up the totem pole.
- Neler oluyor? Bizimkinin başı döndü biraz.
And you brought a all new meaning to getting in a guy's pants!
Bir pantolunu giymenin yeni bir yolunu buldun!
You do understand the meaning of the word "confirm."
'Doğrulama'kelimesinin anlamını bildiğine emin misin?
Meaning I'm gonna let you be responsible and no babysitter on Saturday night.
Yani cumartesi bakıcınız olmayacak sorunluluğu almanıza izin veriyorum.
I-It's something that I've been meaning to tell you and I... I don't know if I should.
Aslında sana bir süredir söylemek istediğim bir şey ama söylemeli miyim bilemedim.
You don't have a medal.. ( Meaning a martial arts medallion )
Tekvandoda bir madalyan yok.
As a matter of fact, I've been meaning to talk to you about this.
Aslında ben de seninle bunu konuşacaktım.
Boy, can you explain to me the meaning of what you just read?
Evlat, az önce okuduğun şeylerin anlamını izah edebilir misin?
There's something that I've been meaning to tell you.
Sana en başından beri söylemek istiyordum.
We were together, if you get my meaning.
Beraberdik, eminim anlarsınız.
Yeah, I've been meaning to talk to you about that.
Evet, bende o konudan bahsetmek istedim zaten.
You know, I've been meaning to tell you, you're a super fun Uncle.
Epeydir söylemek istiyordum da ; sen çok eğlenceli bir dayısın.
Don't know what those boys ever did to her, but it gives it new meaning to "you fight like a girl."
Ona ne yapmışlar bilmem ama "Karı gibi dövüşüyorsun." lafına yeni bir anlam kazandırmış oldu.
And I'm concerned that, without meaning to, you might be taking advantage of him.
Ve ben de endiseleniyorum, demiyorum ki.. .. sen ondan yararlaniyorsun.
It seems that you have lost the true meaning of Christmas.
Anlaşılan Noel'in gerçek anlamını unutmuşsun.
Okay, if you're going to question the importance of an actor's signature on a plastic helmet from a movie based on a comic book, then all of our lives have no meaning!
Tamam, çizgi romandan esinlenmiş bir filmdeki aktörün imzaladığı plastik bir başlığın önemini sorgulayacaksan hayatlarımızın bir manası yok demektir.
"everyone has his own reasons." Meaning that it's not about good and bad, future and past, you know, things with capital.
"Herkesin bir nedeni vardır." Yani mesele iyi veya kötü olması gelecek ya da geçmiş olması, büyük harflerle söylenen şeyler değil.
Um... I've been meaning to talk to you about something.
Ben de seninle bir konu hakkında konuşmayı düşünüyordum.
Gruber Pharmaceuticals is a company full of well-meaning people doing their jobs, just like you and me.
Gruber İlaç Sanayi de tıpkı seninle benim gibi işini yapmaya çalışan iyi niyetli insanlarla dolu bir şirket.
I want customers to remember the true meaning of Christmas, and get back to what you're supposed to be doing : buying stuff.
İnsanlardan Noel'in gerçek anlamını hatırlamalarını ve doğru şeyi yapmalarını istiyorum bir şeyler satın alın.
You'll come to understand, Violet, that the word "ancient" will lose all its meaning when your entire existence is one long today.
Yakında anlayacaksın, Violet. Tüm varlığın, çok uzun bir günden ibaret olunca "antika" kelimesi bütün anlamını yitirecek.
How can you allow that ghoul to take the only thing that gives your pathetic life any meaning at all?
O gulyabaninin, zavallı yaşamına anlam veren yegane şeyi almasına nasıl izin verirsin?
you know 156049
you know what 23733
you see 13602
you got this 563
you will be 199
young 1055
you got it 4932
youtube 39
you suck 398
you can do it 1412
you know what 23733
you see 13602
you got this 563
you will be 199
young 1055
you got it 4932
youtube 39
you suck 398
you can do it 1412
your 1839
you bitch 789
you okay 9168
you're cute 195
your phone 169
your honor 7894
yourself 387
your hat 64
your own 34
yours 1007
you bitch 789
you okay 9168
you're cute 195
your phone 169
your honor 7894
yourself 387
your hat 64
your own 34
yours 1007
youn 21
you know that 5741
you tell 24
younger 104
you are 6060
you're welcome 5601
you got a pen 63
your full name 16
you all right 5423
youth 73
you know that 5741
you tell 24
younger 104
you are 6060
you're welcome 5601
you got a pen 63
your full name 16
you all right 5423
youth 73