English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ M ] / Mellow

Mellow traduction Turc

548 traduction parallèle
I wanted to look mellow and I look brittle.
Hoş olmak istiyorum ama soğuk görünüyorum.
It shines with a light That's so mellow and bright
Işıldar tatlı ve parlak
Then when we're mellow And feeling alive
Bulalım k eyfimizi Yaşayalım doya doya
They might even mellow you a little.
Hatta bir parça olgunluk da katabilir.
I walked in and said, "Mellow greetings, ukie-dukie."
İçeri girdim ve herkese "kocaman selamlar, ahbab" dedim.
Sure. "Mellow greetings, ukie...."
Tabii ki. "Kocaman selamlar, ahbab.."
- Hi! Mellow greetings, ukie-dukie.
- Selam, kocaman selamlar, ahbab.
- Mellow-man McGee and the missus.
- Çakırkeyif McGee ve karısı.
- Mellow in my old age, I guess.
- Yaş ilerledikçe olgunlaşıyorsun.
Boy, is this stuff mellow.
Çocuk, bu yıllanmış bir şey.
- Mellow, mellow...
- Sevgilim, sevgilim...
IT'S A PRETTY MELLOW HORN. I GOT SOME NICE MUSIC IN HERE.
Sen de biliyorsun, bir üfledim mi ağlatırım.
I think I'II start the punch and let it mellow for a while.
- Bence kokteylleri hazırlayıp, bir süre dinlenmeye bırakmalıyım
Something mellow.
Bir olgunluk.
- True, not mellow.
- Gerçekten, yumuşak değil.
no longer do we have to be content with keats's "seasons of mists and mellow fruitfulness" wordsworth's "i wandered lonely as a cloud"
Artık yetinmemiz gerekmiyor Keats'in "Sis Mevsimleri ve Olgun Verim" Wordsworth'un "Bulut gibi tek başıma gezindim..."
But at first it was very rough. Now they, you know, they're beginning to mellow about it.
Ama ilk başlarda oldukça zordu, şimdi... onlar... biraz daha hoşgörülü olmaya başladılar.
Dave, people, is gonna bring you five hours of mellow groove.
Dave'le birlikte çok keyifli beş saat geçireceksiniz.
My pranks become mellow.
Espri yeteneğim köreliyor.
~ In the mellow rays
~ Tatlı şualarında
I wanna see Lena Horne at the Cotton Club... hear Billie Holiday sing Fine and Mellow.
Cotton Club'da Lena Horne'u izlemek istiyorum. Billie Holiday'den Fine and Mellow'u dinlemek istiyorum.
Choir of former prisoners will perform a mellow song Evening Bells.
Eski tutuklular korosu "Akşam Çanları" adlı eski bir şarkıyı icra edecek.
MAN : ( ON RADIO ) All right. That is so bad, super smash number three with a bullet to slow the pace to taste. Here's a bit of mellow funk.
İşte 3 numaralı hitimiz... biraz ağır, sakinleşmek için.
When life was slow And oh so mellow
# Hayat yavaşken # olgun da olduğunu
Just relax, be very mellow.
Rahat olun!
I don't think I could take a mellow evening. I don't respond well to mellow.
Ben fazla "rahat" bir gece geçirmeyi sevmem.
If I get too mellow, I ripen and rot.
Çok rahatlayınca mayışıveririm.
- To the mellow voice, the tender tones the coruscating consonants of His Majesty, King Bruno.
... yumuşak sesi, müşfik tonu ışık saçan kelimeleri ile Majesteleri Kral Bruno.
When the mellow moon begins to beam
# Ay ışık saçmaya başladığında...
I got something that will mellow you out, man.
Seni kendine getirecek bir şeyim var,
These will mellow you out.
Seni kendine getirir.
Mellow out, man!
Kendine gel, ahbap!
- Mellow?
- Kendine geldin mi?
If she's mellow... then I can just walk into that attic... pick up Candy, tuck her under my arm and walk out.
Eğer mutlu kalırsa, o tavan arasına girip Candice'i alır kolumun altında dışarı çıkarabilirim.
Music in a mellow mood.
"Hafif müzik".
It'll be so fine and laid-back and mellow and profitable.
Öylesine güzel, rahat, keyifli ve kazançlı olacak ki!
Mellow and profitable.
Keyifli ve kazançlı.
Just getting mellow, man.
- Çok iyi. Daha yeni kafayı buldum.
Okay, let's just all mellow out, okay?
Tamam herkes rahatlasın olur mu?
It would be better if we let it mellow.
Yıllanmasını beklesek daha iyi olurdu.
About their little work weekends in Armonk about his goddamn beach shack in Gloucester about his simpatico eyes about his laid-back, mellow, goddamn constant smile!
Armonk'daki küçük iş hafta sonlarını Larry'nin Gloucester'daki lanet olası sahil kulübesinde onun sevimli gözlerini onun kaygısız, tatlı, lanet olası sürekli gülümsemesini!
It's not gonna make you crazy, B.A. It's just gonna make you mellow.
Bu seni delirtmeyecek B.A. Bu sadece seni olgunlaştıracak.
michael, I've been thinking. If I adjusted my bass an octave or so, perhaps it might sound more mellow.
Michael, düşünüyordum da, eğer sesimin bas derecesini iki kat arttırmaya ayarlarsam, belki daha olgun görünebilirim.
Heady, but with just a touch of mellow smoothness.
Kafa yapıyordu ama çakırkeyif yapacak düzeyde.
They should mellow, become more worldly.
Olgunlaşmalı, daha dünyevi olmalılar.
In fact, her specialty was making old scumbags mellow and worldly.
Yaşlı pislikleri olgun ve dünyevi yapmak uzmanlık alanıydı.
Oh, nothing like a good night's sleep to mellow you out, right?
İyi bir gece uygkusu gibisi yoktur, yataktan dinç kalkarsın, değil mi?
The music must be soft and mellow.
Müzik yumuşak ve romantik olmalı.
( mellow theme playing ) Yes.
Evet.
( MURMURING ) It's a mellow afternoon, and I know you're out there grooving, you're funing and suning with your brother Rod McGrew on the big KGYS, playing the sounds that you want to hear on your Soul Support Station MAN ON RADIO :
Sıcak bir öğle sonrası, sizler de iyisiniz.
He's extremely mellow.
Çok yumuşaktır.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]