Microphone traduction Turc
1,045 traduction parallèle
He'll wheel himself up to the microphone and make the announcement.
Tekerlekli sandalyesiyle mikrofona gelip bir açıklama yapacak.
Then Harry will wheel himself up to the microphone and make the announcement.
Sonra ışıklar Harry üzerinde toplanacak. Tekerlekli sandalyesiyle gelip bir açıklama yapacak.
You've got yourself so hunched over your microphone...
Kendi "mikrofonundan" bakınca ne kadar kambur olduğunu görürsün.
The shot you just fired either broke the microphone that I believe is hidden in this room, or the eardrums of the man listening in.
Az önce yaptığın atış, Graumann bu odada var olduğuna inandığım gizli mikrofonu ya da burayı dinleyen adamın kulak zarını patlatmış olabilir.
Can you pull it off if Barney tampers with the TV camera and microphone so you don't have to make the speech?
Televizyondan konuşma yapmak zorunda kalmamak için Barney'in yerleştireceği mikrofon ve kameralar işini görür mü?
On the other side, an enclosed microphone and speaker.
Mikrofon ve kolon bağlantısı yapıldı.
This is the bow, with the microphone lead.
Bu gördüğün de, küçük bir mikrofon.
This is the arrow with the microphone.
- Bu da mikrofonla olan bağlantı.
Is the microphone ready?
Mikrofon hazır mı?
Microphone.
Mikrofon.
Move that microphone up.
Mikrofonu kaldırın.
Don't need the microphone.
Mikrofona gerek yok.
Oh, you can toss me into solitary, feed me on rice water and straw... distort my chemistry until I'll get up in front of a microphone... and freely confess that I shot Abe Lincoln.
Elbette beni hücreye atar, pirinç suyu ve samanla besler kimyamı bozabilirsiniz. Sonunda mikrofon önünde Lincoln'u vurduğumu serbest irademle itiraf ederim.
If anyone tries anything before the court... Their microphone will be turned off and they won't be heard.
Mahkeme önünde bir şey denemeye kalkanlar olursa mikrofonları derhal kapatılacak ve sesleri duyulmayacak.
A hidden microphone.
Gizli bir mikrofon.
Like this? And as far as the sound is concerned, the sound is recorded in this microphone.
Ses konusuna gelince, ses bu mikrofondan kaydediliyor.
I can't, really, standing there with the microphone.
Yapamam ki, orada durmuşsun mikrofonla.
It's just a microphone.
Sadece mikrofon bu.
Let me get that microphone.
Şu mikrofonu alayım.
Come here and talk into the microphone, come here!
Buraya gel de mikrofona konuş. Gel buraya!
Give me the microphone... tell everyone what you're going to do in there!
Mikrofonu ver bana. Söyle içeride ne yapacağını!
I leaned towards the microphone, I almost shorted myself out!
Mikrofona doğru eğildim, Az kalsın kısa devre oluyordum!
Sometimes they'd get so frightened that they'd continue to hold the microphone down, and keep hollering into the microphone.
Bazen o kadar korkuyorlardı ki mikrofonu ağızlarında tutmaya devam ediyor ve mikrofona konuşmayı sürdürüyorlardı.
Instead, the receiver... will be turned into an actual room microphone... thus enabling surveillance to take place.
Bunun yerine, alıcı... Bir oda mikrofonuna dönüşecek... ve böylece gizli takip başlayacak.
Harry one time actually put a microphone... in a little parakeet.
Harry bir seferinde bir mikrofonu... küçük bir muhabbet kuşuna yerleştirmişti.
Now, listen, I'm up there, see, and I got the microphone.
Dinle bak, ben sahneye çıkıp mikrofonu alıyorum.
- He used the microphone.
- Mikrofonu kullandı.
The ball passed about 50cm to the left of the Zardi's goal which is actually the left if you're watching from the south-west stand which is where I sit behind my microphone.
Pas Zardi'nin golüne nazaran 50cm sola atılmıştı tabi aslında burdaki sol eğer güneybatı tarafından, mikrofonun gerisinde oturduğum yerden seyretiyorsanız geçerli.
To the left of my microphone is Schimdt and to the right is Darson.
Mikrofonuma göre solda Schimdt ve sağda Darson bulunuyor.
Keep your hand off the microphone, buddy.
Elini mikrofondan uzak tut ahbap.
We'll try to get him over to the microphone to say a few words for you.
Birkaç kelime söylemesi için mikrofona getirmeye çalışacağız.
- It's the microphone.
- Problem mikrofonda. Ver bana.
Here is the microphone.
İşte mikrofon.
Let's put the microphone into the girls'tent!
Burası okul. Burası da hababam sınıfı.
First... 'When you leave the toadstool, take off the microphone.'
Birincisi telefon kulübesinden ayrılınca, mikrofonunu çıkart.
- What microphone?
- Ne mikrofonu.
By radio telephone from his plane, Premier Harbin suddenly announced that he intends to hold a press conference here at the airport and we expect to have him before our microphone.
Başkan Harbin uçağından telsiz telefonla burada havaalanında bir basın görüşmesi yapmaya niyetli olduğunu aniden duyurdu ve biz onu önce mikrofonumuza bekliyoruz.
You idiot, not out there, on the microphone.
Salak oradan değil, mikrofona.
- No, for a microphone.
- Hayir, bir mikrofona.
A microphone?
Bir mikrofona mi?
First you trade the Cadillac for a microphone.
Önce Cadillac'i bir mikrofonla takas ettin.
That's what a microphone on a sexy girl sounds like.
Bir mikrofonun seksi bir kıza verdiği tepki.
Where's that stickpin you have with the microphone in it?
İçinde mikrofon olan yaka iğnesi nerede?
I'm sending Piel into the Dolongs with a microphone
Piel'i mikrofonla Dolongs'a gönderiyorum.
- Yes, it's a microphone
- Evet, bir mikrofon.
I'm sending Piel to the Dolongs with a microphone
Piel'i mikrofonla Dolongs'a gönderiyorum.
The microphone is no longer working
Mikrofon artık çalışmıyor.
Now, before we get to our honored guest, I would like to turn the microphone over to one of my favorite people, and I'm sure one of yours,
Şimdi, sözü onur konuğumuza vermeden önce, mikrofonu en sevdiğim insanlardan birine çevirmek istiyorum, ve eminim sizin içinde öyledir.
Come up to the microphone.
Mikrofona yaklaşın sevgili Miki ve duygularınızı anlatın.
Dear viewers, I'll pass the microphone.
Değerli izleyiciler, yayınıma ara veriyorum.
We've got a new microphone.
Mikrofonumuz yeni.