Misunderstanding traduction Turc
3,084 traduction parallèle
To, there must me some misunderstanding.
Beni yanlış anlamış olmalısınız.
There's always some kind of misunderstanding.
Her zaman bir yanlış anlama oluyor.
Look, T, if there was any impropriety or any misunderstanding...
Bak T. Uygunsuz bir şey ya da bir yanlış anlaşılma varsa... Gözlüğünü çıkarsana.
It was a tragic misunderstanding.
Korkunç bir yanlış anlama olmuş.
Ma'am, there's actually been a big misunderstanding.
Hanımefendi, ortada büyük bir yanlış anlaşılma var.
All this is a misunderstanding.
Yanlış anlaşılmaydı.
Maybe there's been some misunderstanding...
Belki ortada bir yanlış anlaşılma olmuştur...
Misunderstanding?
Yanlış anlaşılma mı?
There must be some misunderstanding
Ortada yanlış bir anlaşılma olmalı.
- Just a minor misunderstanding.
Ufak bir yanlış anlaşılma.
Sorry for the misunderstanding,
Yanlış anlaşılma için özür dileriz...
It's just a misunderstanding.
Sadece bir yanlışlık oldu.
It's a misunderstanding and we're leaving.
Bir yanlış anlaşılma ve gidiyoruz.
It was just a- - A misunderstanding, that's all.
Bu sadece bir yanlış anlamaydı, hepsi bu.
It was a misunderstanding.
Yanlış anlaşılmaydı.
Before worrying that I might misunderstand... you shouldn't be doing anything to cause any misunderstanding.
Yanlış anlayacağımdan endişelenmek yerine yanlış anlayacağım şeyleri yapmaman gerekir.
And what are you calling a misunderstanding?
Ayrıca neyi yanlış anlıyorum?
Mr. banks thinks we're in the middle of a big misunderstanding. Tao :
Bay Banks bunun koca bir yanlış anlaşılma olduğunu düşünüyor.
I'm not going to get any misunderstanding.
Yanlış anlama olsun istemiyorum.
A small misunderstanding.
Küçük bir yanlış anlaşılma.
Yeah, it was a misunderstanding.
Evet, bir yanlış anlaşılma olmuş.
Misunderstanding... my foot...
Seni yanlış anlamadım... gözüm...
See you are misunderstanding me.
Beni yanlış anladınız.
There's been a misunderstanding.
Bir yanlış anlaşılma olmuş.
Easy, it was only a little misunderstanding.
Sakin ol, bu yalnızca küçük bir yanlış anlama.
Misunderstanding?
Küçük bir yanlış anlama mı?
Let me make sure I have this right, because I don't want any margin for misunderstanding.
Bunu doğru yaptığıma emin olmamı sağla çünkü hiçbir yanlış anlaşılma payı dahi olmasını istemiyorum.
Oh, it's just a misunderstanding with OSHA.
Mesleki Güvenlik ve Sağlık İdaresi ile bir yanlış anlaşılma oldu.
Look, I think that this is all a big misunderstanding.
Bakın, bence bunların hepsi büyük bir yanlış anlama.
- You wanted me to cut him up. - Right. Misunderstanding.
Cesedi parçalamamı istediğini düşündüm.
It's a big misunderstanding.
Bu büyük bir yanlış anlaşılma.
Look, I probably should've stuck around, but Angie was okay, and this whole thing has been a big misunderstanding.
Bakın, muhtemelen ayrılmamalıydım ama Angie'nin bir şeyi yoktu ve meselenin tamamı yanlış anlaşılmaydı.
Just look, it's- - it's a fucking misunderstanding.
Bak bu... Ortada bir yanlış anlaşılma var.
That stalking was a misunderstanding, and...
Takip işi yanlış anlaşılmaydı ve...
"Dear miss Audrey, I am very sorry " about the misunderstanding,
" Sevgili Bayan Audrey, yanlış anlaşılma için çok üzgünüm.
This is all just a misunderstanding, resulting from the young Avatar's overactive imagination.
Hepsi avatarın aşırı hayal gücünden kaynaklanan Bir yanlış anlama.
The deep hatred sprung from that misunderstanding... in his family.
Bu yanlış anlaşılma Caesar'ı nefrete sürüklemişti. Ardından babası ve ailesiyle gurur duyar olmuştu.
This is all a misunderstanding.
Bunların hepsi birer yanlış anlama.
That was a misunderstanding.
- Bu bir yanlış anlamaydı.
It's all been a big misunderstanding.
Bunların hepsi bir yanlış anlaşılma.
That's a misunderstanding what happened that day was... what misunderstanding?
O gün olanlar bir yanlış anlaşılmaydı. Ne yanlışı be?
I think there's been a misunderstanding.
Ben... üzgünüm. Sanırım bir yanlış anlaşılma var.
It got heavy because we were sort of building misunderstanding on top of misunderstanding, and we both proved to be very capable in that respect.
Çünkü bir tür yanlış anlaşılmada, yanlış anlaşılmanın en üst noktasındaydık ve ikimiz de bu hususta duyarlı olduğumuzu kanıtlamıştık.
There must be a misunderstanding, no?
- Bir hata olmuş olmalı, değil mi?
Well, what happened? Well, it was just a misunderstanding is all.
- Hepsi bir yanlış anlamaymış.
It's a misunderstanding.
Yanlış anlaşılmış.
They woke up one day hoping it was all a misunderstanding.
Bir sabah bunların hepsinin yanlış anlaşılma olmasını umarak uyandılar.
'Cause that - - that, um... that was a misunderstanding.
Çünkü o olay çok büyük bir yanlış anlaşılmaydı.
Some type of misunderstanding?
Bir tür yanlış anlama mı var?
This is all such a misunderstanding.
Hepsi bir yanlış anlamadır.
It was all a big misunderstanding.
Her şey büyük bir yanlış anlaşılma.