Museums traduction Turc
525 traduction parallèle
Only foreign museums.
Yalnızca yabancı müzeler.
All museums look alike.
Tüm müzeler birbirine benziyor.
You said you didn't like museums.
Müzeleri sevmediğini söylemiştin.
Enough for 10 museums, the loot of the world.
On müzeyi doldurmaya yeter. Bütün dünyanın ganimedi.
"She is studying painting at the museums and dancing at Symphonic Hall."
"Müzelerde resim Senfoni Sarayı'nda dans okuyor."
It says she's studying painting in the museums...
Müzelerde resim okuyormuş.
Museums?
Müzeler mi?
Let's try all the other museums.
Diğer müzeleri deneyelim.
Do you happen to know another sailor, a fellow who goes to museums?
- Eğleniyor musunuz çocuklar? - Evet. Manzara harika.
Museums? Please. Sailors got other ways of studying natural history.
Müzelere giden başka bir denizci tanıyor musunuz?
The witch must have sent out Indian Runners, snatching critics out of bars, steam rooms and museums or wherever they hole up.
Cadı casuslarını gönderip eleştirmenleri barlardan.. .. müzelerden veya her nerede yuvalanmışlarsa oralardan toplatmıştır.
The figure of Joan of Arc is a traditional exhibit in wax museums.
Joan of Arc'ın figürü balmumu müzelerinde ticari bir sergidir.
- No. Museums I can do without.
Müzesiz yapabilirim.
There's far more passionate beauty and strength in his work... than there is in half the stuff you see in the museums today.
Bugünlerde müzede gördüğün tablolardan çok daha güzellik ve kuvvet var onun çizdikleri şeylerde.
I hope you made out better with the museums and stuff.
Müze gibi yerlerden ayarlamak daha kolay oluyor sanırım.
Naturalists, pet shops, medical schools, and museums supplied.
Doğabilimciler, evcil hayvan dükkanları, tıp okulları ve de müzelere malzeme sağlanır.
I walked through museums, thinking that man was the pride of creation
Müzelerde gezdim, yaratılış gururu o adamı düşündüm..
- Any museums around here?
- Buralarda hiç müze var mı?
Museums, art galleries, concerts.
Müzelere, sanat galerilerine, konserlere.
There are many beautiful things to see in the old part of town, museums we're trying to rebuild.
Şehrin eski kısımlarında görülmesi gereken yerler vardır. Mesela restore etmeye çalıştığımız müzemiz.
Says she's been going to operas, concerts, museums.
Operalara, konserlere, müzelere gittiğini yazıyor.
I take you to concerts, to museums, to movies.
Seni konserlere, müzelere, filmlere götürüyorum.
I'm sure you have fine libraries and museums.
İyi kütüphaneleriniz ve müzeleriniz vardır.
Her smile and her small, pointed teeth reminded me of the old vampire films the sort they used to show at cinerama museums
Tebessümü ve sivri uçlu dişleri bana eski vampir filmlerini hatırlatmıştı. ... Sinerama ( 3 boyutlu, sesli sinema tekniği ) müzelerinde gösterilen cinsten.
Today, new museums replace former concentration camps in Europe.
Şimdilerde Avrupada yeni müzeler oluştu. Toplama kampları yerine oluşan müzeler.
Today, introduction to baseball and a visit to the museums.
Bugün, beysbol ile tanışacağız ve bir müze ziyaret edeceğiz.
If only they had exit signs like they do in ordinary museums.
Keşke sıradan müzelerdeki gibi çıkış tabelaları olsaydı.
You are of no further use to me and would make a perfect specimen for our museums.
Müze için mükemmel bir uzaylı numunesi olmaktan daha fazla işime yaramazsın.
I am also an authority on museum security being a special consultant to principal museums in London, New York, Chicago, Madrid.
Ayrıca, müze güvenliği konusunda bir uzman olarak Londra, New York, Chicago ve Madrid'de önemli müzelere özel danışmanlık yapıyorum. Bir de Leningrad'ta.
She wants to visit museums, attend seminars, go to good concerts discover French culture.
O sadece müzeyi gezecek, Seminere gidecek. İyi müzik dinlemek ve Fransız kültürünü keşfetmek için geldi.
Yes, museums, seminars, cinemas... You'll take her everywhere.
Müzeler, konferanslar, konserler her yere sen götüreceksin.
Did the museums make you look like this?
Müze ziyaretleri nasıl gitti?
- We don't want to be visiting parks and museums. - Mr Clark, sir.
Müze ve parkları ziyaret etmek istemezsin sanırım.
- The botanical gardens and museums...
Büyüleyici bir yer. Özelikle, botanik bahçesi ve müzeleri.
I've seen them in museums.
Bunları müzede görmüştüm.
But suddenly in Baltimore, MD, she's running up streets, down streets, museums, racetracks, graveyards yet.
Ama birden Baltimore'da caddelerde bir aşağı, bir yukarı koşuyor. Müzeler, hipodromlar, mezarlar.
Hang around the museums.
- Ted, beni etkilemeye çalışma.
First we go over the traffic, through the museums.
Önce müzelerden geçip trafiği aşacağız.
There's diamonds and jewellery that they loan to museums.
Müzeye ödünç verdikleri elmaslar ve takılar.
Gee, I thought they only hung this stuff on museums.
Vay canına, bu türlü şeyleri müzelere astıklarını sanırdım.
He decided to give them all away - to schools, museums...
Hepsini müzelere, okullara bağışlamaya karar verdi.
Museums, opera, mountains, hotels.
Müzeler. Operalar. Dağlar.
Museums aren't always open!
Biliyorsunuz müzeler her zaman açık değildir.
Begin the operations of the gas chambers, gas schools, gas universities, gas libraries, gas museums, gas dance halls and gas whore houses, et cetera.
Gaz odaları, gaz okulları, gaz üniversiteleri, gaz müzeleri, gaz kütüphaneleri, gaz sınıflar, gaz diskoları ve gaz genelevleri, hepsini gazlayın.
" And for all time, the galleries and museums will be haunted with my works.
" Ve galerilerde, müzelerde varlığımı daima sürdüreceğim.
You walked round and round near the entrance to the Catacombs, you went and stood beneath the Eiffel Tower, you went up a few monuments, you crossed all the bridges, walked along the embankments, visited all the museums, the Palais de la Decouverte and the Aquarium du Trocadero, you saw the rose gardens of Bagatelle, Montmartre by night, les Halles at first light, Saint-Lazare station in the rush-hour,
Yer altı mezarlarının önünde dolanıp duruyorsun gidip Eyfel Kulesi'nin önünde dikiliyorsun birkaç anıtı ziyaret ediyorsun tüm köprülerden geçiyor, rıhtımın önünde yürüyor, Keşif Sarayı'nı Trocadero Akvaryumunu, tüm müzeleri ziyaret ediyor Bagatelle'in Gül Bahçesi'ni, geceleyin Montmartre'ı günün ilk ışıklarında Les Halles'ı en yoğun saatlerinde Saint-Lazare garını 15 Ağustos'un gün ortasında Concorde Meydanı'nı izliyorsun.
the local cinema which stinks of disinfectant, the public gardens, the museums, the cares, the stations, the metro, the covered markets.
Dezenfektan kokulu mahalle sinemaları meydanlar, müzeler, kafeler, istasyonlar, metro, sebze-meyve halleri.
MUSEUMS TO GO TO, CONCERTS- -
Gidilecek müzeler, konserler...
We've been in plenty of museums.
Bir sürü müzeye gittik.
The piazzas, the churches, the museums...
Meydanları, kiliseleri, Forum'u.
We could go to the Odeon and see that picture you was talking about, the, the space one. Or, um, go to the zoo, the museums, anywhere!
yada hayvanat bahçesi, müze, neresi olursa!