Nameless traduction Turc
459 traduction parallèle
Then I met the nameless saint.
Sonra isimsiz aziz ile karşılaştım.
I took my darling to the nameless isle and I let the thing save her.
Kızımı isimsiz adaya götürüp, o şeyin onu kurtarmasına izin verdim.
Thy father condemned me to the nameless death.
Baban beni büyük ölçüde dehşetli bir ölüme mahkum etti.
You mean to say that you left the prospect of a beautiful woman's loving arms for some nameless brats?
Güzel bir bayanın sevgi dolu kollarının beklentisini birkaç velet için mi terk ettiğinizi söylüyorsunuz?
I don't think you should be asked to meet a person who's a nameless aquaintance of your brother's.
Ağabeyinin ismini bile bilmediği bir tanıdığıyla tanışman gerektiğini sanmıyorum.
I've read the report on the nameless prisoner.
İsimsiz tutuklunun raporunu okudum.
It gives Sargent temporary custody of a nameless boy, parents dead.
Sargent'a isimsiz ve ailesi ölmüş bir çocuğun geçici velayetini veriyor.
Unhappy victim of a nameless murderer, you shall be avenged!
İsimsiz bir caninin şanssız kurbanları intikamınız alınmalı!
Even that of being only a merciless, nameless shadow.
Sadece acımasız, isimsiz bir gölge olma avantajı bile.
For years I've been afraid of something nameless... ever since she died.
Yıllarca bilmediğim bir şeyden korktum... o öldüğünden beri.
- We spoke of some nameless creature who has no reality.
- İsimsiz bir yaratıktan söz ettik.
Let me introduce my seconds, who, for political reasons, shall remain nameless.
İzninizle, politik sebeplerle isimlerini söyleyemeyeceğim şahitlerimi tanıtayım.
My soul and mind have been seized by some nameless horror, a lust which changes me into the thing that killed Siegfried tonight.
Ruhumu ve aklımı adını koyamadığım bir korku ele geçirdi Seigfried'i bu gece öldüren şeye dönüştüren bir şehvet.
Sibyl vane was dead, and now her brother would be hidden in a nameless grave.
Sibyl Vane ölmüştü, ve kardeşi... Kimsesizler mezarlığına gömülecekti.
Why should people accept a nameless physician, as their Pharaoh?
İnsanlar nasıl isimsiz bir doktoru, Firavun olarak kabul edebilir?
They are the nameless ones who kill people for the great whatsit.
Her ne ise, o değerli şey için insanları öldüren isimsiz kişiler.
Defeated by a nameless back-country fencer!
Taşralı bir kılıç ustası tarafından mağlup edildiler.
The girl you thought you knew was quite nameless and without reality.
Tanidigini sandigin kiz isimsizdi ve gerçek degildi.
What nameless, inscrutable, unearthly thing... commands me against all human lovings and longings... to keep pushing and crowding and jamming myself on all the time... making me do what in my own natural heart... I dare not dream of doing?
Hangi bilinmeyen, gizemli, doğaüstü güç bana içimdeki bütün aşk ve isteğe rağmen yapmayı hayal bile edemeyeceğim şeyleri yaptırıyor?
They'll catch up to you and they'll cut you to pieces, you nameless, fatherless scum!
Sizi yakalayacaklar ve parçalarınıza ayıracaklar. Seni isimsiz, topraksız korsan!
And at the source of Nameless Brook?
İsimsiz Su kaynağında da mı?
A nameless face, that's what you see.
Geminin doktoru iğne yaptı.
Do you happen to know what happened to this nameless betrayer?
Bu isimsiz haine ne olduğunu biliyor musunuz?
Nameless here forevermore.
O burada adı anılmayanın artık.
A nameless number on a list that was afterwards mislaid.
Sonradan kaybolan bir listede adsız bir sayı.
Between Suez and the China Sea are many nameless men who prefer to live and die unknown.
Süvey ş ile Çin Denizi arasında meçhul yaşamayı ve ölmeyi tercih eden pek çok isimsiz adam var.
He beat his way from port to port trying to lose himself among the nameless.
Limandan limana gidip isimsizler arasına karışarak kaybolmaya çalıştı.
He wanted, finally, to become one of the nameless flotsam he formerly had scorned and pitied.
En sonunda eskiden hor görüp acıdığı adsız ayaktakımından biri olmak istiyordu.
The cemetery of nameless men.
İsimsiz adamların mezarlığı.
Ask those in the cemetery of nameless men.
Mezarlıktaki o isimsiz adamlara sor.
And she had two very good friends, who shall remain nameless.
Ve ismini vermeyeceğim iki iyi arkadaşı vardı.
- A nameless exile?
- Sürgünün adı yok mu?
Oh, God... we pass on to You the body and soul... of this nameless peckerhead.
Tanrım, senin yanına bu isimsiz sefilin vücudu ve ruhunu gönderiyoruz.
We're not after a few nameless people.
inançlarından dönmesini istediklerimiz isimsiz insanlar değil.
He was the sender of all the nameless roses coming everyday.
Aylar böyle sürüp gitti.
Now you are the nameless master of the world, the one on whom history has lost its hold, the one who no longer feels the rain falling, who does not see the approach of night.
İşte şimdi, dünyanın isimsiz kahramanı tarihin, üzerindeki etkisini yitirdiği yağan yağmuru, gecenin gelişini sezemeyen kişisin.
No, you are not the nameless master of the world, the one on whom history had lost its hold, the one who no longer felt the rain falling, who did not see the approach of night.
Hayır dünyanın isimsiz kahramanı değilsin sen tarihin, üzerinde hükmünü yitirdiği kişi yağmurun yağışını artık hissetmeyen gecenin gelişini göremeyen adam değilsin.
Now I don't carry swords and am a only a nameless wood cutter
Artık kılıç taşımıyorum! ve silahşörlüğü bıraktım şimdi sadece sıradan bir oduncuyum!
Many in this world are nameless
Dünyada ismi olmayan bir çok insan yaşar
I'm a nameless man
Benim ismim yok
You nameless upstart, causing a stir Want to become King of swords
"Kılıçların Kralı" olma hevesinde ki seni "adsız" zıpçıktı!
Nameless, sort of
Adsız
The Nameless with no credentials or affinity
Akrabası ve kimliği olmayan "Adsız"
You remain nameless even in my presence?
Huzurumda bile mi "Adsız" olacaksın?
To entertain the Nameless Swordsman
"Adsız" Silahşörü iyi ağırlasınlar
He is called Nameless
O "Adsız" dır
Dear sirs, I am Nameless
Sayın Beyler, Ben "Adsız"
Your predecessor who lived here Was a young swordsman like you Also nameless?
Senden bir önceki silahşör de senin gibiydi, genç, hırslı ve "Adsız"?
I am Nameless Neither do I want to know who you are
Ben "Adsız" ım senin adınıda bilmek istemem
A nameless grave.
Adsız bir mezar.
They're just nameless bodies.
Başka bir yol mu biliyorsun?