Natter traduction Turc
29 traduction parallèle
- Oh, don't natter!
- Gevezeliği bırak.
Natter, natter.
Ama Bayan Baines konuşup durdu.
That's typical- - talk, talk, talk, natter, natter, natter.
- Ama tek repliğim. - Tipik. Vıdı vıdı, vıdı vıdı.
Right, it's time for a natter with our very special guest,
Şimdi özel bir konuğumuzla gevezelik etme zamanı.
The adjustments to the Natter-Valgo are complete.
Natter-Valgo üzerindeki ayarlamalar tamamlandı.
The beauty of three as one!
Natter-Balgo!
Beauty of formation!
Hiçkimse bu Natter-Balgo engeli aşamaz.
I " m just having a natter with him, Iike I do.
OnunIa sadece sohbet ediyoruz.
You can't come in for a natter.
Buraya öylesine gelemezsin.
Roy, can I have a natter with you?
Roy, seninle konuşacaklarım var?
Then we can have a natter.
Hem de biraz laflarız.
I've promised to do it, but you natter on.
Tamam ben yapacağım.
They... they natter.
Gevezelik ederler.
They'll natter endlessly on the phone, like in those Mexican TV soaps.
Meksika pembe dizilerindeki gibi telefonda durmaksızın gevezelik edecekler.
I popped out to have a natter with Mrs Stubbs at Laburnum's.
Bayan Stubbs'la çene çalmak için Laburnum'a uğradım.
Oh, and, um, if Philip ever picks up, just um, just ask for me in a sort of friendly tone, you know, like, "Oh, hello, is your mum about for a natter?"
Ve şey, eğer Philip uğrarsa benim için arkadaşça bir tonda "Merhaba, annen bir ara sohbet etmeye gelir mi?" diye sor.
To bed when it got dark, then, up in the middle of the night for a cup of tea and a natter.
Karanlık çöktüğünde yatağa giderdi sonra gece yarısında bir fincan çay içip laflamak amacıyla kalkardı.
He used to call it a "natter" when he told me about it because it was a woman's word.
Bana anlattığında ona "laflamak" diyordu çünkü kadınlara ait kelimeydi.
- Natter Weekly?
- Geveze Bülten mi?
- Yes, Natter Weekly.
- Evet, Geveze Bülten.
Okay. The Count is in Luxembourg. And Natter says that he is "quite chummy"
Tamam, kont Luxembourg'da ve Geveze diyor ki zengin bir düşes ile çok sıkı fıkılarmış.
with an incredibly rich duchess. According to Natter, the Duchess is throwing an elaborate dinner party. So dust off your formal wear, and off to Luxembourg you go.
Geveze'ye göre düşes bir yemek veriyormuş bu yüzden, takımlarınızı çıkartın Luxembourg'a gidiyorsunuz.
Not one for a wee natter.
Küçük bir konuşma için güzel bir zaman değil demek.
We'd have a smoke in the dining room, uh, now and again, bit of a natter,.
Zaman zaman kafeteryada sigara içerdik, hasbihal ederdik.
Then we can have a natter about the press conference.
Sonra da basın konferansı hakkında konuşabiliriz.
And we'd meet up every few months in town for a coffee and a natter.
Bir kaç ayda bir buluşup kahve içtik sohbet ettik.
It'd be good to have a natter about your plans for the future.
Gelecek ile elgili planların hakkında sohbet etmek güzel olur.
- Let them have a natter.
- Bırak çene çalsınlar.
Natter-Valgo!
Bana nihai tekniğimi kullandıracaksın!