Necessity traduction Turc
809 traduction parallèle
Oh, well. No necessity to have quarrels among friends.
Dostlar arasında tartışmaya gerek yok.
It's not an absolute necessity ;
Kesinlikle gerekli bir şey değil.
Furthermore, upon detection, you attempted to escape... which would, of necessity, increase the seriousness of your offence.
Ayrıca, yakalanacağını anladığında kaçmaya kalkıştın ki bu da suçunun ciddiyetini doğal olarak arttırmaktadır.
I'm a ship's carpenter when the painful necessity arises.
Ben bir gemi marangozuyum.
I hated to part with it but... necessity often gets the better of sentiment.
Onu elden çıkardığım için çok üzülmüştüm. Ama zorunluluklar çoğunlukla duygulara galebe çalıyor.
Cruelly, beyond duty, beyond necessity.
Acımasızca, gereksiz yere.
24 hours later I found it again in the same spot... to which I had returned out of necessity.
24 saat sonra, onu koyduğum yerde bulmuştum oraya dönmemin sebebi sadece ihtiyaçtandı zaten.
A car's no longer a luxury. It's, uh... it's a necessity.
Araba artık bir Iüks değil, ihtiyaç.
Our commonwealth has been saved the necessity of shedding blood.
Eyaletimiz kan dökme gerekliliğinden kurtuldu.
A lot of calls upon his time, and... ... well, I didn't see the necessity of showering him with invitations.
Davetler, onun çok zamanını alıyordu ve ben de onu davetiye yağmuruna tutmaya gerek duymadım.
It's horrible to admit, but Evil is a necessity.
Kabul etmek korkutucu, ama musibet kaçınılmazdır.
I would kill the sentry, considering the necessity of the bridge.
Tabi ki, öldürebilirim onu, köprü bizim için çok önemli.
In this case, the obligation carried the necessity of dying if one betrayed that secret.
Bunlardan biri de ihanetin cezasının ölüm olduğudur.
I see the necessity of going, but it's like looking on the necessity of death.
Gitmem gerektiğini biliyorum ama bu bana ölüme gitmek gibi geliyor.
Where do you see that necessity?
Nedenmiş o?
People do such things under the strain of necessity.
İnsanlar zaruri durumlarda böyle şeyler yapar.
It's been torturing me - the necessity of making a decision one way or the other.
Şu veya bu şekilde bir karar verme gerekliliği bana işkence ediyor.
They followed a preordained plan, where as this murder was actuated by some necessity and could not have been anticipated.
Katiller önceden yapıImış bir planı uyguladılar, oysa bu cinayet bir zorunluluk sonucu ortaya çıktı ve hiç beklemmedik bir şeydi. Bir daha söyle, Bay Holmes, İngilizce olarak.
We see no necessity for a financial settlement of any kind.
Tazminata gerek olduğunu düşünmüyoruz.
I absolve you from the necessity of defending me.
Beni savunmana gerek yok. Görmezden gelemezsin.
With the day came the cruel necessity to dissemble to gladys and to his guests.
Gün doğunca Gladys ve konuklardan gerçeği gizlemenin zorluğuyla yüzleşiyordu.
I see no particular necessity for that.
Ben buna gerek duymuyorum.
There's no necessity to be vulgar.
Kabalığa gerek yok.
If you mean his personal story, I'd agree, but haven't you overlooked the necessity of finding him?
Kişisel öyküsü ise mutabık olurum. Ama önce onu bulmamız gerektiğini unuttun mu?
So there's no necessity for the money now.
O yüzden artık paraya ihtiyaç yok.
But should the necessity arise, you can be produced alive, at any moment.
Ama zorunluluk olursa, her an hayata döndürülebilirsin.
Quote : "the rocket is an absolute necessity."
Senden alıntı yapıyorum : "Roket, kesin bir gerekliliktir."
An economic necessity, you know.
Ekonomik gereklilik yüzünden.
Let us pray such a necessity never arises.
Böyle bir şeye gerek kalmamasına dua edelim.
I regret this, but you must see the necessity for it.
Bundan pişmanım ama gerekli olduğunu anlamalısın
The führer has already explained the necessity for leaving them there.
Führer o ordunun oradan ayrılmasının imkansız olduğunu daha önce söyledi.
Some of them, of necessity, will be violent.
Bazıları kaçınılmaz bir biçimde sert olacak.
Look, Mr. Emery, with me there is no necessity to shoot in the dark.
Bakın Bay Emery, beni boşuna suçlamanıza gerek yok.
And now, the preparations for the ceremony of necessity are going to be many and elaborate.
Ve şimdi, gereken tören hazırlıkları tamamlanacak.
You realize that with Myra's income as a playwright, there's no real necessity for you to work at all.
Myra'nın bir piyes yazarı olarak kazandığı paranın farkındasın ki çalışmanın hiçbir gereği yok.
There's a very real necessity for my going to work, Steve.
- Çalışmamın pekâlâ gereği var Steve.
And confidence, Billy, is the most important necessity in an undertaking of our kind.
Güven Billy, bizim işimizde en gerekli şeydir.
Or of necessity.
Veya nedensizce.
Snowball felt that education was the animals next necessity.
Kartopu hayvanların eğitim almaları gerektiğini düşünüyordu.
- A doll is a necessity.
Kadın şart.
I was going to point out as much... But since you relieved me of the unpleasant necessity...
Ben de bu konuya gelecektim... ama beni bu tatsız mecburiyetten kurtardığına göre...
Agents in Singapore have found copies of letters to British government which describe king as barbarian and suggest necessity of making Siam a protectorate.
Singapur elçilerimiz, İngiltere hükümetine ait mektuplar bulmuş kral barbar gibi gösteriliyor ve Siyam'ın güçlü bir devlet koruması altına alınması talep ediliyormuş.
Madame Prescott, I regret the necessity of inconveniencing you.
Madam Prescott sizi rahatsız ettiğimiz için özür dileriz.
Yet, others of us eager to feel adult... or, out of necessity, begin ourwork early.
Diğerlerimiz, yetiş. kin olma arzusuyla ya da ihtiyaçtan işe erken girişti.
But I do it by necessity, I assure you, and not by vanity.
Ama bunu zaruretten yapıyorum kibirden değil.
I fail to see the necessity for analyzing my actions.
Eylemlerimi çözümlemeyi gerekli görmüyorum.
This paper will stand for the necessity of the conferences to work.
Bu gazete konferansların gerekliliğini savunacak.
And to you students, again I emphasize the absolute necessity... for speed.
Ve öğrenciler, bir kez daha yineliyorum, en önemli gereklilik hızdır.
Well. I ain't exactly crazy about it but I can see the necessity for it.
Şey, Tam olarak bu konuda bir çılgınlık yapmayı bile gerekli görebilirim.
I wish I could be classed as a necessity.
Keşke ben de ihtiyaçtan sayılsaydım.
Why deny the obvious necessity of remembering?
Neden yadsımalı apaçık gerekliliğini belleğin?