Needn't traduction Turc
1,459 traduction parallèle
Just because we're Tsuchigumo, we needn't hide in the mountains.
Kabilemiz ebediyyen dağlarda kalamaz!
But human beings needn't.
Ama insanın ihtiyacı yoktur.
The others needn't hear.
Diğerlerinin duyması gerekmez.
You really needn't be so glum, Herr Doctor.
Bu kadar somurtmanıza gerek yok doktor.
There needn't be a "next time".
"Bir dahaki sefer" olmayacak.
Janet needn't know.
Janet'in bilmesine gerek yok.
You needn't be afraid.
Korkmanıza gerek yok.
You needn't be afraid.
Korkmana gerek yok.
Well, we needn't quarrel about it.
Bu konuda tartışmamıza gerek yok.
You needn't worry about the crowds.
İmparatorluk Muhafızları yarın Senato'ya dek size eşlik edecekler.
You know that you needn't sleep with me.
Biliyorsun benimle yatmak zorunda değilsin.
I mean, there's a moment when you needn't, and then there's another moment when you know that nothing in the world can keep it from happening.
Yani, öyle bir an olur ki ihtiyacın olmaz sonra da dünyadaki hiç birşeyi engelleyemediğini anladığın başka bir an daha olur.
You needn't worry.
Endişeniz olmasın.
You needn't bother to read them.
Okumana gerek yok.
You needn't worry about me, you know.
Benim hakkımda endişelenmenize gerek yok.
You needn't explain now.
Açıklama yapmana gerek yok.
You needn't be.
Utanman gerekmez.
I mean just because you said he's Zhao Wuji... he needn't necessarily be the real Zhao Wuji
Ama sırf sen öyle dedin diye Gerçek Zhao Wuji olmak zorunda değil
I needn't tell you that, need I?
Gerçi bunları sana anlatmam gereksiz, değil mi?
If you didn't love my mother at least you needn't to destroyed her.
Annemi sevmediysen onu mahvetmenin lüzumu da yoktu.
You needn't worry.
Endişelenmenize gerek yok.
Then I needn't feel ashamed, alive or dead
Artık utanmayacağım
You needn't worry about your reward.
Ödül konusunda endişelenme.
She needn't hide in the dark.
Karanlıkta saklanmaya ihtiyacı yok.
You needn't come to that conclusion so quickly!
Bu kadar çabuk karar vermeniz gerekmez!
- You needn't.
- Hissetmemelisin.
I think you needn't teach anymore
Bence artık emekli olsan iyi olur
You needn't plea for them
Onlara merhamet etmen boşuna
You needn't worry about them.
Onlar hakkında endişe etme. İyi olacaklar.
Oh God! a spinster with a stranger man. Why didn't I die so that I needn't see this day?
Allah'ım yabancı bir erkek ile evlenmiş keşke ölseydimde bu günleri görmeseydim
You needn't bother, Officer.
Hiç zahmet etmeyin, memur bey.
" But anyway, you needn't worry As soon as you finish law school, I'm sure our firm will hire you in a second.'"Hey! " You will make a beautiful addition to the firm of... Snodgrass, Shilling and Wallop "
Hukuk fakültesini bitirir bitirmez sizi büromuzda işe alacağımızı taahhüt eder firmamıza faydalı olacağınızı düşündüğümüzü belirtiriz.
You needn't shout, Mr. Harker.
Bağırmanıza gerek yok Bay Harker.
You needn't I can manage.
Gerek yok, idare ederim.
You needn't look it up.
Bakmanıza gerek yok.
Needn't use knife to kill a dog, this grass sprig is ok
Köpek öldürmek için bıçağa bile gerek yok,
Then I needn't ask... because it's not important to me.
Öyleyse sormam gerekmez çünkü benim için önemli değil.
But perhaps you needn't do so again.
Ama belki bir daha yapmanız gerekmez.
Take my advice, you needn't call her.
Kılıbık. Beni dinle.
You needn't say a word.
- İnan bana, onu iyi tanıyorum.
And you needn't take sides with Rohit.
- Ben de Rohit'e yapabilirim.
To America You needn't inform anyone.
Kimseye haber vermen gerekmez.
- You needn't tell me anything
- Bana bir şey söylemeye gerek görmedin ki.
You needn't worry.
{ \ fnCooper Black \ fs36 } Bu konuda endişelenmenize gerek yok.
You needn't worry,
- Merhaba Franz.
Brother Luo, be very careful you needn't worry as long as I am here
Birader Luo, dikkatli ol! Ben burda olduğum sürece endişeye gerek yok!
It's all over, you needn't be afraid.
Hepsi geçti, artık korkmana gerek yok.
He needn't be scared of me.
Benden korkmasına gerek yok ki.
You needn't worry ;
Endişelenmene gerek yok.
I needn't always be with someone.
Sürekli biriyle birlikte olmaya ihtiyacım yok.
Still, you needn't have said it.
Yine de söylemen gerekmiyor.