Nickel traduction Turc
1,579 traduction parallèle
It's a nickel someone flattened on the railroad track.
Birinin demiryolu raylarında düzlettiği bir beş sentlik.
- Yep, four-foot hole. Found a nickel.
Bir metre kazdı, bozuk para buldu.
YEAH, THAT'S HER LITTLE "NICKEL" NAME FOR ME. YEAH.
Evet, bana verdiği takma isimdi.
You guys keep talking about the old times, how everything used to cost a nickel and whatnot.
Siz de eski günlerden falan bahsetmeye devam edin.
I'll see your nickel and raise you a quarter.
5 sentini görüyorum ve 25 sente yükeltiyorum.
# When you find a nickel in the snow # # Don't just blow it on a picture show #
Karda bozuk para bulduğunda onu çarçur etme.
Beansie Gaeta would still sell nickel bags on Jefferson Avenue if it wasn't for Jackie.
Jackie olmasaydı, Beansie hâlâ Jefferson Caddesi'nde uyuşturucu satıyordu.
Coming off the lam, every nickel counts.
İşler sıkışık, paraya ihtiyacım var.
This is no nickel-and-dime shit.
Burada bozuk paradan bahsetmiyoruz.
I gettin'my nickel's worth.
Emeğimin karşılığını alıyorum.
Well, now, Claude... you-your bill's pretty darn high right now as it is... and you ain't paid so much as a nickel on it as long as I can remember.
Claude, faturan şu anda yeterince yüksek zaten. Hatırladığım kadarıyla uzun süredir hiçbir şey ödemiyorsun.
Now, I figured this down to the last nickel.
Şimdi, her şeyi son kuruşuna kadar hesapladım.
Now - and here's the important part - every nickel that we spend is a nickel that we have to steal.
Şimdi, önemli nokta şu : Harcadığımız her kuruşu... daha sonra yeniden çalmak zorunda kalacağız.
I don't nickel-and-dime.
Cimrilik yapmam.
Elevator music, a nigger in a kilt, and a chick with a nickel-plated nine.
Asansör müziği, etekli bir zenci ve platin kaplama 9'luklu bir piliç.
He who has the nickel plating makes the rules.
Nikel kaplamaya sahip olan kişi kuralları yapar.
- It's a nickel.
- Bu bir nikel
The cowboy who gave me the singing nickel in Pudding Town?
Pudding Kasabası'nda bana şarkı söyleyen beş sentlik veren kovboy?
Let me have a nickel bag.
Bana bir torba versene.
How come everybody else around the table got $ 1,000 chips, and the black man got a nickel?
Neden herkes 1.000 dolarlık fiş alırken, siyah adam 500 alıyor?
Hey, I found a buffalo nickel!
Bir 5 sent buldum!
- Name's Lee Nickel.
- Adım Lee Nickel.
- Wayne Nickel.
- Wayne Nickel.
Repeatedly. It's Mr. Nickel, right?
Tekrar soracağım, Bay Nickel'dı değil mi?
So then, it's just back to the station house, huh? Sheriff Nickel.
Demek karakola geri döneceksin, Şerif Nickel.
I bet you don't find one other Nickel in that book.
Bahse varım o defterde bir Nickel daha bulamazsın.
Would have got away with it too, until the getaway driver put a nickel in the guy's jukebox.
Kaçış aracının sürücüsü onu kafasından vurmamış olsa 2000 doları alıp giderdi.
Why is a guy trafficking in big-pay drugs wasting his time on some nickel-and-dime chip scam?
Bu miktarda uyuşturucu taşıyan biri niye birkaç kuruşluk fiş numarası çeksin ki?
And still get change back from the nickel.
Hatta üstüne 5 centin de artardı.
I wish. It's a nickel.
O burnumun kendi eğriliği.
I got some refrigerator magnets shaped like sushi for a nickel.
- Evet. Beş sente suşi şeklinde buzdolabı mıknatısı buldum.
I don't think Harvard would nickel-and-dime people like that.
Harvard'ın insanlardan öyle para koparmaya çalıştığını sanmıyorum.
Oh, sure, once in a while he'd stumble on a winner and toss a nickel my way.
Evet, arada bir kazandığı ve bana bir 5 Sent verdiği olurdu.
Oh, God, I can't get that image out of my mind of little Arthur in his beanie hat running down to that Gabe's pizzeria with a nickel in his hand.
O sahneyi aklımdan çıkaramıyorum. Küçük Arthur, kafasında kasketi elinde 5 Sentiyle Gabe's Pizzeria'ya koşuyor.
Burlwood and nickel accents.
Meşe ve nikel vurgulu.
So the core must be made of something a lot heavier than nickel and iron.
Yani çekirdek nikel ve demirden çok daha ağır bir şeyden oluşuyor olmalı.
Every once in a while, do you ever get an American nickel in your change?
Arada sırada, para üstü olarak Amerikan parası alıyor musunuz?
I see trespassers. Irish, who do jobs for a nickel that niggers do for a dime and a white man used to get a quarter for.
İrlandalılar, beyaz adamın çeyrek dolara zencilerin on sente yaptığı işi beş sente yaparlar.
No more nickel-and-dime bullshit on the corner.
Artık köşede küçük işler yapmak yok.
She and Randall are on their way to sunny Orlando... on my nickel, of course.
O ve Randall şu anda güneşli Orlando'ya doğru yol alıyorlar. Tabii benim paramla.
And I'll throw in the fabulous Nickel Holder!
Ve ceza kutusunun içine atacağım.
If you want to spend your life chasing nickel and dime papers you go right ahead.
Hayatını basit işler yaparak geçirmek istiyorsan bu senin bileceğin iş.
Make sure you leave a nickel in the ashtray.
Kül tablasında bir nikel bıraktığından emin ol.
If you still wanna kill me, I'll be at the nickel factory on St. Clair.
Eğer beni öldürmek istersen St. Claire'daki nikel fabrikasında olacağım.
He's a nickel-bagger.
O bir dilenci.
'Cause you're a nickel and dime hustler... looking for the five-finger discount... and I have to keep my eyes on you.
Çünkü sen indirimleri bekleyen bir bozuk para dolandırıcısısın ve ben gözlerimi üzerinde tutmak zorundayım.
Sell a fucking nickel bag of weed, bitch, same thing.
İki gram ot satıyorsan, o da aynı.
And it ain't some nickel-and-dime convict... beating up on fools in prison!
Hapishanedeki sersemleri döven biri değilim!
He's got ever fuckin nickel he ever made.
O kazandığı her cent için savaştı.
I'll see your nickel and raise a nickel. So what'd you do when he said he wasn't interested, Mr. Quince?
Peki daha sonra ne söyledi dostum?
I'm playing nickel slots.
Sence nasıl gitmiştir?