Nitty traduction Turc
47 traduction parallèle
You really go for the nitty-gritty nowadays, don't you, dear?
Bu aralar bayağı dobrasın, öyle değil mi canım?
And when it comes down to the real nitty-gritty... that's all a man has. His family.
Ve konu asıl meseleye gelince bir adamın sahip olduğu tek şey, ailesidir.
Get on with it, Pope. Okay, pal, if that's the game you want to play, we'll get right down to the nitty-gritty.
Tamam, eğer öyle istiyorsan sadede gelelim.
Mmm-hmm. So we'll cut through the proverbial crap and get right to the nitty-gritty. Hughes.
O yüzden laf salatasını bırakıp işimize bakalım.
Real-life human drama at its nitty-gritty best.
Tam kıvamında bir dram.
You're closer to the nitty gritty...
Hedefe yakın sayılırsın..
So why don't we roll up our sleeves and get to the nitty-gritty?
Kollarımızı sıvayıp asıl meseleye geçelim mi? Tamam.
The city's nitty gritty
Şehir karmakarışık
The city's nitty-gritty
Şehir karmakarışık
In terms of the nitty-gritty, the cause of death is either the mouth wound here or she was beaten to death with something like a baseball bat.
İşin esası şu... Ölüm sebebi, ya ağızdaki yara... ya da beyzbol sopası benzeri birşeyle ölene kadar dövülmüş.
So anyways, let's get down to the nitty-gritty.
Her neyse, en önemli konuya gelelim.
I can't stand your nitty weaving, your goats and vegetable patch.
Dokuma işinizi de keçilerinizi de, sebze bahçenizi de!
I just love the nitty-gritty of relationships.
Sadece karmaşık ilişkileri seviyorum.
It's the maintenance of a marriage, the nuts and bolts, the nitty-gritty, the reality.
Evliliğin yürümesi denir buna somunlar, vidalar asıl olay, gerçekler yani.
I mean, sure, i'm used to combat, The nitty-gritty, extreme danger.
Güya kendimi cesur korkusuz, iyi bir savaşçı sanırdım.
Nitty Gritty Dirt Band.
- Nitty Gritty Dirt Band. *
It's going to be a documentary film about the nitty-gritty police work.
Film, polis işinin gerçek yüzü hakkında belgesel olacak.
Before we get down to the nitty-gritty and kick you all out, I just wanted to make a toast to our donor, Roland. - Yeah!
Herkesi kapı dışarı etmeden önce donörümüz Roland'ın şerefine kadeh kaldırmak istiyorum.
♪ anything but loud and nitty-gritty dirty little freaks. ♪
♪ ama yüksek sesle ve küçük ucubelerim. ♪
♪ anything but loud and nitty-gritty dirty little freaks. ♪
♪ ama yüksek sesle ve siz küçük ucubeler ♪
All my underdogs We wil / never be, never be Anything but loud And nitty gritty Dirty little freaks
Bütün zavallılar Asla, asla olmayacağız, gürültülü, detay meraklısı ahlaksız, küçük ucubelerden başka biri
Let's get down to the nitty gritty.
Hadi asıl meseleye gelelim.
This doesn't really get to the nitty gritty of a relationship, you know?
Aslında bunlar bir ilişkiyi dayanıklı mayanıklı yapmaz, biliyor musunuz?
After John speaks, we'll cover the basics, have his birthday cake, then we'll get into the nitty-gritty.
John konuştuktan sonra esas korumayı sağlayacağız, doğum günü pastasını vereceğiz. Sonra da işin zor kısmına geçeceğiz.
The nitty-gritty, morally bankrupt, back-alley-brawling rest of the game... that's me.
Konunun özü, morali bozuk, oyunun geri kalanındaki sokak kavgacısı ise benim.
- They've just got started and now we're going to get to the nitty-gritty of how things are actually going.
- Yeni başlattılar ve işin aslında nasıl gittiğine dair asıl meseleye şimdi varacağız.
You let me handle the nitty gritty.
Bu konuyla ben ilgilenirim.
A man of your station would hardly be familiar with the nitty-gritty. I should think not.
Sizin itibarınıza sahip olan biri elini taşın altına koymaz tabii ki.
It's the first week that that has happened, and I think that means. We're getting down to the nitty gritty.
İlk defa böyle oluyor, iş gittikçe zorlaşıyor.
Tuesdays are when we get down to the nitty-gritty, and we actually get it up on its feet, and we show the producers and the writers how we've staged it and how the director has staged it.
Salı günü geldiğinde işin özüne girişiyoruz ve onu ayakları yere basar hale getiriyoruz. Yapımcılara ve yazarlara nasıl çektiğimizi ve ve yönetmenin nasıl çektiğini gösteriyoruz.
Looks like you two need some time in the'nitty gritty'room.
Sizin "işin gerçek yüzü" odasına ihtiyacınız var.
But when the moment comes to roll up the sleeves and get down to the nitty-gritty, no one works harder for a living, and that hard work has turned Defiance into a bonafide boomtown.
Ama kolları sıvayıp işin zor tarafıyla yüzleşince kimsenin buradaki kadar sıkı çalışmadığını görüyorsunuz. Bu zorlu çalışmalar da Defiance'ın hızla gelişmesini sağlıyor.
Uh, let your campaign manager deal with all the nitty-gritty.
Bırak kampanya menajerin konunun özüyle ilgilensin.
♪ And nitty gritty dirty little freaks ♪
Ve kirlenmiş küçük ucubeler
♪ And nitty gritty ♪
Ve kirlenmiş
We're gonna sit forward and take it hard. - There's a lot of nitty-gritty left to do, Ben. - Um, what?
İşin önünde olacağız ve zor yolu seçeceğiz.
I spoke to grant about the national parks job, and he mentioned that's mostly big picture planning and delegating, and not very much nitty-gritty, hands-on stuff that I love to do.
Grant ile konuştum, ulusal park işleri hakkında, ve bana daha çok büyük resme bakmamı, planlama ve karar vermeyi, asıl meselelerle ilgilenmemi söyledi. Direk işi halletmek, benim yapmayı sevdiğim şey.
Okay, here's where we get down to the nitty-gritty.
Onlar da çıktı. Tamam, işte şimdi önemli noktaya geliyoruz.
All nitty children back in the bathroom.
Bütün bitli çocuklar banyoya.
But before we get to the nitty-gritty, I think we should chat about your deal.
Ama meselenin özüne gelmeden önce anlaşmanız üzerine konuşmamızda fayda var.
Now as many of you will realize, I am not exactly the science guy, so... tell us a little bit more about the nitty-gritty, the detail, my brother...
Hepinizin far ettiği üzere, tam olarak bilim adamı sayılmam, Bu yüzden... bize biraz daha bilimsel detayları anlatmak üzere, kardeşim- -
It's the Nitty Gritty Committee.
Bu Nitty Gritty komitesi.
It's, uh... It's Nitty Gritty.
O Nitty Gritty.
I don't get how me sitting in a cell, getting my bio realigned, telling the nitty-gritty of my life is going to make it better.
Bir hücrenin içinde oturup biyografimi yeniden sıralamak ve hayatımın gerçek yüzünü anlatmak bunu nasıl düzeltecek anlamıyorum.
- I'm not asking for the nitty-gritty, Steven.
Senden meselenin özünü istemiyorum Steven.
They've left much of the nitty-gritty to the two of us.
İşin zor tarafının çoğu bize kaldı.