No time like the present traduction Turc
129 traduction parallèle
- No time like the present.
- Hemen şu andan daha iyi bir zaman olamaz.
No time like the present.
Şu an tam sırası.
- No time like the present.
- Bu fırsat bir daha ele geçmez.
No time like the present.
Şu andan iyisi olamaz.
There's no time like the present.
Şu andan daha iyi bir zaman olamaz.
Well, there's no time like the present.
Dedikleri gibi, daha iyi bir zaman olamazdı.
- Go on, Bart. No time like the present.
- Hadi Bart, şimdiki gibi zaman yoktur.
No time like the present.
En iyisi şimdi anlatman.
No time like the present.
En iyisi şimdi.
There's no time like the present, man.
Şu andan daha iyi bir zaman yoktur, evlat.
No time like the present.
Tam zamanı şimdi.
There's no time like the present.
Şu andan daha iyisi yoktur.
If there's one thing that this experience has taught me, Captain, it's that there's no time like the present.
Bu yaşadığım tecrübeler bana bir şeyler öğrettiyse, Kaptan, o da şu anki gibi bir zaman olmadığıdır.
There's no time like the present.
Herz amanki gibi, zaman yok.
Um, eh, no time like the present.
Şu anın tadını çıkartalım.
No time like the present.
Şu an gibisi yok.
No time like the present.
Şu an gayet iyi bir zaman.
No time like the present.
Şimdi zamanı geldi.
You're my 3 : 00. Well, no time like the present. - Oh, boy.
Şu an hiçbir ana benzemez.
There's no time like the present, Hasan.
Bugünün işini yarına bırakma Hasan.
"There's no time like the present."
"Şu anki zaman gibisi yoktur."
No time like the present. Come on, everybody.
Haydi, hep beraber.
No time like the present.
Şimdiki gibi bir zaman yok.
No time like the present, right?
Hiçbirşey şimdiki gibi değil demi?
Yes, yes, there's no time like the present, come on.
Evet. Bundan daha iyi bir vakit olamaz.
No time like the present to find out.
- Bunu hemen öğrenebilirsin.
No time like the present, Angel.
Takdim için zaman kalmadı Angel.
No time like the present, go.
Şimdiki zaman gibisi yoktur, git hadi.
No time like the present.
Şu an en uygunu.
No time like the present, as Nanny used to say.
Ninem, "Bugünün işini yarına bırakma." derdi.
- No time like the present.
- Daha iyi olamazdı.
There's no time like the present.
Şimdiden daha iyi bir zaman yok.
- No time like the present.
- Şimdiden daha iyi bir zaman olamaz.
No time like the present.
- En iyi zaman, şuandır. Mari!
No time like the present, I guess.
Bugünün işini yarına bırakmıyorsun, sanırım.
I mean, no time like the present.
Yani hiçbir zaman şu ana benzemez.
There's no time like the present.
Şu an en uygun zaman.
No time like the present, Tommy.
Bugünün işini yarına bırakma, Tommy.
well, no time like the present, eh?
En iyi zaman şimdiki zamandır.
No time like the present.
Hiçbir zaman şimdi gibi olmaz.
- There's no time like the present.
- Bundan daha iyi bir fırsat olamaz. - Hayır.
No time like the present.
- Şimdiki zaman gibisi yok.
There's no time like the present, as that swami called it.
Hocanın dediği gibi, şimdiki zamandan güzeli yoktur.
No time like the present.
Ama şimdi olamıyor yani.
- No time like the present.
- En iyi zaman şimdi.
No time like the present. Oh, my god.
- Bugünün işini yarına bırakılmaz.
No time like the present, Sharon, Pete, let's give it up for your Beacon street pizza all stars meet our out field, Madeline, Jennifer, and Michelle, our third baseman Liane the riffle, and this... is...
Şimdi bunun tam zamanı. Sharon. Pete, hazır olun.
Hey, Tom, no time like the Present, huh?
Tom, bugünden iyi zaman yoktur.
Righty-ho, no time like the old present.
Haydi bakalım, fazla vaktimiz yok.
I'd like to emphasize that while we are vigorously investigating the disappearance of these men and their vehicle, at the present time there is no definitive proof that they've actually met with foul play.
Belirtmek isterim ki şu anda bu adamları ve aracı ortaya çıkarmak için etkili bir araştırma yürütülüyor. Aslında denildiği gibi cinayet olduğuna dair kesin bir kanıtımız yok.
No time like the present.
- Hemen başlayalım.