Not for a long time traduction Turc
540 traduction parallèle
Not for a long time.
Uzun zamandır.
Not for a long time.
Uzun zaman görmeyeceksin.
Not for a long time.
Yakın zamana kadar.
Not for a long time, anyway.
Hiç değilse uzun bir süre için.
Not for a long time, Uncle Akiva.
Kurtulacaksın, Akiva amca.
Oh, not yet. Not for a long time!
Uzun bir süre bu olmayacak!
Not for a long time now.
Uzun bir süre önce bitti.
Not for a long time.
Uzun bir süre için değil.
But there won't be money for tuition, not for a long time.
Ama okul uzun bir süre daha para kazandırmayacak.
- Not for a long time yet.
- Daha uzun bir zaman var.
He don't come around here, not for a long time.
Uzun zamandır buralara gelmiyor.
That's why if you're in the dark for a long time, you forget what you were looking at in the beginning, and when everything became dark, it's not love nor obsession nor desire, it just became the evil monster itself.
Bu yüzden uzun süre karanlıkta kalırsan aslında ne istediğini unutursun. Her şey karanlığa bürününce artık ne aşk kalır, ne hırs ne de tutku. Kendi kendine canavara dönüşürsün.
We're not going to see each other for a long time.
Uzun bir süre birbirimizi görmeyeceğiz.
Although for a long time we've heard about your beauty, Your Highness... I must confess, I was not prepared to see such a vision of loveliness.
Ekselansları, güzelliğinizden uzunca bir süredir haberimiz olmasına karşın itiraf etmeliyim ki bu derece bir güzelliği görmeye kesinlikle hazır değildim.
I've waited a long time for this chance and you're not going to stop me now.
Bu fırsatı uzun zamandır bekliyordum ve siz beni durduramayacaksınız.
You've not dodged them for a long time either.
Onlarla da birlikte olmadınız.
Unfortunately, the four of us are not going anyplace for a long time.
Ne yazıkki, dördümüz daha uzun bir süre hiçbir yere gidemez.
I shall leave england and not return for a long time.
İngiltere'yi terk edeceğim ve uzun süre dönmeyeceğim.
For a long time, I do not understand, and then I know.
Uzun zaman, anlayamadım, ama sonra anladım.
I may not hear it again for a long time.
Uzun bir süre bunu dinleyemeyebilirim.
For a long time you've wanted to bump me off at the first opportunity... and bury me out here in the bush like a dog... so you could take not only the old man's goods but mine in the bargain.
Uzun zamandır beni ilk fırsatta öldürmek... bir köpek gibi çalılara gömmek istiyorsun... böylece sadece yaşlı adamınkini değil, benim payımı da alacaksın.
I might not see you again for a long time.
Seni uzun süre göremeyebilirim.
Perhaps not for a very long time.
Fazla uzun sürmeyebilir.
I've not had any relations with Miyoharu for a long time now... and she was no more than a geisha to me.
Miyoharu'yla uzun zamandır hiç münasebetim olmadı... ve benim için bir geyşadan fazlası değildi.
I look for you a long time. I think maybe you not come.
Seni uzun zaman aradım, sandım ki gelmezsin.
You have been unreal to me for so long it is hard to believe that all of this is not something I dreamed a long time ago
Seni o kadar çok hayal ettimki, bunların uzun zaman önce kurduğum bir düş olmadığına inanmak çok zor.
I fully agree with you, madame... but for a long time that was not our policy.
Size kesinlikle katılıyorum, madam ama uzun bir süre önce bizim politikamız böyle değildi.
I've not had any for a very long time.
Çok uzun zamandır yememiştim.
I will not do another play for a long, long time.
Uzun, uzun bir süre başka bir oyun oynamayacağım.
There isn't going to be any funeral, not for a long, long time.
Uzun bir süre cenaze töreni falan olmayacak.
Not for a long, long time.
Çok uzun zamandır hissetmedim.
What am I, crazy or something? Even talking to you after not hearing from you for such a long time!
Senden bu kadar haber almamama rağmen konuştuğum için deli miyim?
But you may not get anywhere for a long time.
Ancak uzunca bir süre bir adım atabileceğinizi sanmıyorum.
He aimed for a long time then shot. He was afraid that he'd miss but he did not.
"Kaçırmış olmaktan korkuyordu, ama olmadı."
Something I wanted to tell you for a long time and I dare not put it off any longer.
Uzun zamandır anlatmak istediğim ve artık saklayamadığım bir şey bu.
And if there's a borehole party and I pray there will be, I'm going to ask to lead it and I'm personally going to shove you down, but not too fast because I want to hear you scream for a long, long time before you die.
Ve bir kuyu partisi düzenlenirse umarım düzenlenir, partiyi ben yöneteceğim ve ellerimle sizi içine sokacağım ama yavaş yavaş çünkü ölmeden önce uzun uzun çığlık attığınızı duymak istiyorum.
My fellow Austrians... ... I shall not be seeing you again, perhaps for a very long time.
Sevgili Avusturyalılar sizi bir daha göremeyeceğim.
I have... I have not been there for a long time.
Ben-- - ben uzun zamandır oraya gitmedim.
This long-lost masterpiece will not be for sale for a long time.
Bu uzun zamandır gün ışığına çıkmamış tablolar bir süreliğine satılık olmayacak.
And soon, of course, the laughter became less general but it did not subside entirely for a very long time.
Biraz sonra da, doğal olarak, gülüşler yatışmaya başladı ama tam olarak sona ermedi, uzunca bir süre.
I do not want the nation to waste a lot of time mourning that pathetic old fool who for so long has kept Svardia from taking her rightful place among the great nations of Europe.
Svardia'nın yasal hakkı olan Avrupa'nın güçlü devletleri arasında yerini almak yerine zavallı ihtiyar bunağın matemiyle zaman kaybetmesini istemiyorum.
It will not be dawn for a long time
Şafağın sökmesine daha çok var.
A woman who lives with a man for a long time, does she not end up like the man?
Bir erkekle uzun süre yaşayan bir kadın, ona benzemez mi?
I learned a long time ago it is much easier to explain too much caution than to bleed for not enough.
Uzun zaman önce öğrendim ki yeterince kan dökmekten çok dikkatli olmayı açıklamak daha kolay.
But lately, Ephraim... I've begun to realize that... for a long time... I have not shed one tear.
Ama, son zamanlarda, Ephraim, farkına varmaya başladım ki... uzun zamandır hiç ağlamamışım.
I'm not a lawyer, and maybe my theories are not that great but, Mrs Williams, I've been a cop for a long time and after a few years, the old nose gets to be pretty good.
Biliyorum. Avukat değilim. Belki teorilerim olması gerektiği kadar iyi değil.
I haven't been there for a long time and I'm not sure I'm ready to go back yet.
Uzun zamandır yoktum. ve geri dönmeye açıkçası emin değilim.
Not everyone ought to get a doctorate I mean, Mankind has existed for such a long time
herkes aynı yoldan gitmek zorunda değil! Kimseyle kıyaslanmak istemem!
I cannot quite prove anything, but for a very long time she has not wanted to make love to me.
Elimde bir kanıt yok... ama uzun zamandır birlikte olma konusunda çok isteksiz.
I've not seen you for a long time.
Uzun süredir seni görmedim.
My boy, I have not had you on the couch for a long time.
Seni bir divana uzanmış görmeyeli çok uzun zaman oluyor.