Notoriety traduction Turc
135 traduction parallèle
So with a scandal on top of us and a blast of dangerous notoriety that's shaken the people's confidence in our bank, what do you do?
Başımıza gelen bir skandal ve tehlikeli kötü bir şöhretin ve de insanların bankamıza olan güveninin sarsılmasından sonra, ne yapıyorsunuz?
B, that you weren't seeking notoriety to get your name in the papers.
Açıkçası, bir daha âşık olabileceğimi sanmıyorum. Hayır!
Scandal, notoriety, ruin.
Skandal, mahvoluş, adı çıkmış.
Was it just the prospect of the disgrace, the shame and notoriety?
Gitmeyiş nedeni salt rezalet, utanmak ve kötü şöhret mi idi?
The notoriety.
Kötü bir şöhrete sahip olma.
I succeeded and only failure in the particular accomplishment I'm speaking of brings notoriety.
Ben başarılı oldum, ve sözünü ettiğim özel başarıdaki bir tek başarısızlık adınızı dile düşürür.
For myself, I prefer a man of less notoriety.
Kendi adıma, daha az adı çıkmış birini tercih ederdim.
It wouldn't have done any good for us all to get mixed up in this unpleasant notoriety.
Tüm bu kötü ün üzerine konuşmak hiçbirimiz için iyi olmayacaktır.
Was he a man of some notoriety?
Kötü şöhreti olan biri miydi?
- Notoriety helps the box office.
- Kötü şöhret hasılatı artırır.
Now meet this gentleman from high society who under the lurid star of notoriety came to live with us just five years ago.
Şimdi de sosyeteden gelen bu beyefendiyle tanışın kötü şöhretinin parıldayan yıldızı altında beş yıl önce bizimle yaşamaya geldi.
It'll take your days, your dreams, your sorrows and you'll get neither gain nor notoriety in return.
Günlerine, rüyalarına, kederlerine, mal olur. Ve karşılığnda ne şöhret kazanırsın ne de bir yarar elde edersin.
Now, at the asylum... we learned that your husband was a doctor... who achieved a certain notoriety about five years ago.
Akıl hastanesinde ; kocanızın 5 yıl önce adı kötüye çıkmış bir doktor olduğunu öğrendik.
To hell with notoriety!
Olayın canı cehenneme.
Across town, located in the teeming metropolis... known as downtown Baltimore... live Connie and Raymond Marble, two jealous perverts... that hate Divine's fame and notoriety... more than anything in the whole world.
Kasabayı geçince, Baltimore diye bilinen bereketli topraklara kurulmuş yerde... Divine'ın şöhreti ve pisliğinden... başka hiçbir şeyden olmadığı kadar nefret eden... iki kıskanç sapık, Connie ve Raymond Marble yaşamaktadır.
'"and their unquenchable thirst for notoriety." "
'"ve onların şöhrete karşı bitmek bilmeyen susuzluğu." "
This young man has had a very trying rookie season, what with the litigation, the notoriety, his subsequent deportation to Canada, and that country's refusal to accept him.
Bu genç adam çok zor bir ilk sezon geçirmişti, davalar, kötü şöhret ve ardından Kanada'ya sınır dışı edilmesi ve o ülkenin sınırdan çevirmesinden sonra.
You know, ladies and gentlemen, one of the compensations of achieving a certain notoriety - if only as a rugby player - is that occasionally you're asked to come along and give things away.
Bayanlar ve baylar, bir futbol oyuncusu olarak kazanılan kötü şöhretin de bir iyi tarafı var ; ara sıra bir şeyler vermeniz istenir.
But it's quickly gaining notoriety as a major crime center.
Ne yazık ki son zamanlarda ismi bir suç cenneti olarak anılmaya başlandı.
Is it not the truth of the matter that you have milked the notoriety this sorry affair has given you for every penny piece you can get without a care in the world for the only man who ever stood by you, the man who picked you up every time you fell, a man whose only crime, if crime it was, was to be your friend?
Bu acıklı hikayenin size kazandırdığı her peniyi dünyada yanınızda duran tek kişinin yere düştüğünüzde sizi kaldıran bir adamın ve tek suçu, sizin dostunuz olması olan bu kişiyi üzerinden kazandığınız doğru değil mi?
You'll be the man who gets all the glory, the notoriety, the cover of "Time."
Tüm zaferi elde eden adam sen olacaksın şöhreti, Time'ın kapağını.
Well, notoriety doesn't mean very much to me.
Şey bu bana pek bir şey ifade etmiyor.
Nobody sought notoriety except you!
Bir tek siz adınızı duyurmak sevdasındaydınız!
You've achieved a certain notoriety, a national reputation, for your sermons and your leadership of the Moral Majority.
Belirli bir namınız var. Ülke çapında bir ün bu. Törenleriniz ve "Ahlakçı Çoğunluk"'un başkanı olmanız bunu sağladı.
The name carries some notoriety in certain circles.
Bazı gruplarda kötü şöhreti olan bir isim.
Niles, you were punishing me for my notoriety.
Niles, beni ünlü olduğum için cezalandırdın.
And I could use Malkovich's existing notoriety to launch my own puppeteering career.
Hem Malkovich'in sahip olduğu şöhreti kuklacılık kariyerim için kullanabilirim.
I think the word is "notoriety."
Bence "kötü şöhret" desek, daha doğru.
- Notoriety can be a curse sometimes.
Şöhret bazen bir lanet halini alabiliyor.
A man of his notoriety?
Onun şöhretine sahip bir adam mı?
Tbat's probably wbere be started getting notoriety as a director and a better actor.
Muhtemelen o gün bir yönetmen ve iyi bir oyuncu... olarak nam salmaya başladı.
But some incident or other, some bad decision or bad behavior, which maybe gained him a moment of notoriety, that'll be the headline in his obit when he dies.
Ama bu olayda, belki kötü bir karar veya kötü bir davranış, ona bir ün kazandırmıştır, ve bu öldüğünde ilanın başyazısı olur.
When he got a little bit of notoriety women started coming to him and he had the opportunity to sort of take his pick and just sort of have experiences and uh like a child almost.
Şunu demek istiyorum onu ilk okuduğumda ; "Vay be, bu adam günümüzün Whitman'ı." dedim. Bu adam sokakların adamıydı. Sokaktaki insanlara hitap ediyordu.
In spite of your precautions, it's risky given your new level of notoriety.
Tedbirlerinize rağmen arandığınızı düşünürsek çok büyük bir risk olacak.
Once you get a bit of notoriety, James, people watch you and they will look for ways to drag you down.
Bir kere adın çıkarsa, James, insanlar seni kollar ve süründürmenin yollarını ararlar.
I later gained notoriety from bringing those responsible to justice.
Sonra bu işle ilgili adı kötüye çıkanlar adalete teslim edildi.
Johns Hopkins doesn't need the notoriety.
Johns Hopkins'in şana şöhrete ihtiyacı yok.
My employers aren't interested in fame or notoriety.
İşverenlerim ün peşinde değil.
It earned me a sickening notoriety which my intuition had neither sought or imagined when it drove me to this film.
Bu filmi yapmama sebep olan sezgimin peşinde olmadığı ve düşünemediği, mide bulandıran kötü bir ün kazanmıştım.
the name Haruhi Suzumiya had transcended mere notoriety and became common knowledge for all students.
Ertesi gün, Haruhi Suzumiya'nın kötü şöhreti bir anda tüm okula yayılmıştı.
Basically it's erratic tendencies, and delusions, brought on by excessive notoriety.
Büyük şöhretin getirdiği dengesizlik ve sanrılar.
- What do you mean? - Well, what she brings to this sorority in notoriety pales in comparison to all we're going to have to do to manage our reputation.
- Kız öğrenci birliğimize Well, getirdiği bu kötü ün, şanımızı korumak için yaptığımız onca şeyle mukayese edilecek.
What I can't afford is the notoriety.
Ama adım kötüye çıkarsa tüm gücümü kaybederim.
You'd think the Nobel Prize alone would ensure you that kind of notoriety. I...
Sadece Nobel Ödülü de böyle bir şöhret kazanmama yeterdi.
Supreme Court-bound cases of national notoriety?
Üst mahkeme davaların herkese açık olmasını sınırlar.
A few video blogs in the school's web site, And I'll be on my way to world-wide notoriety.
Okulun internet sitesinde birkaç video ardından dünya çapında adım çıkacak.
Their notoriety has reached the highest levels of government
Kötü şöhretleri hükümetin en yüksek isimlerinin bile ilgisini çekti.
People called Alphonse Gangitano the Black Prince of Lygon Street, and he loved the notoriety.
İnsanlar, Alphonse Gangitano'ya Lygon Sokağı'nın "Kara Prensi" diyorlardı. O da saygınlığı seviyordu.
Perhaps no character in or out of fiction has had as much notoriety or publicity as the so-called grim reaper.
YaşIı bir avcı ve köpeğinin ölümüyle ilgili.
- The notoriety.
- Kötü şöhret.
Notoriety has its upside I guess.
Kötü şöhretin de faydaları oluyormuş galiba.