Nurture traduction Turc
362 traduction parallèle
I shall tenderly nurture this new era of mankind, guiding them into a world of peerless potential.
İnsanlığın bu yeni çağıyla nazikçe ilgilenebilir, emsalsiz bir potansiyele sahip bir dünyaya rehberlik edebilirim.
And this is where the pleasure comes in, to nurture that little thread of hope and then... at the moment when the victim is under the fond delusion that her life is saved...
Ve oradaki küçük umut parçasını beslemek için, zevk devreye girer ve o zaman kurbanın, .. şu anda olduğu gibi kuruntuları.. hayatını kurtarır....
That's the passion that'll nurture the dandelions above your grave.
Mezarının üzerini süsleyecek tutku o.
"... in the fear and nurture of the Lord, and to the praise of His holy name.
" O'nun kutsal adını överek yetişmesi için buyurulmuştur.
At Bunker Hill our goal is not only to educate the boy, it is to develop the man, to plumb potential, to nurture it in an atmosphere of strict discipline and intensive training.
Bunker Hill'de, hedefimiz çocuğu sadece eğitmek değildir... adamı geliştirmek, potansiyelini ölçmek, katı bir disiplin ve yoğun bir eğitim atmosferi içinde geliştirmektir.
Dear Lord bless this food to our use that it may nurture us and give us strength for our journey and for thy holy work among the heathens in Jesus'name, Amen.
Tanrım... Kafirler arasında Sen'in kutsal vazifeni yerine getirirken ve yolculuğumuz süresince, bu yiyeceğin bize güç, kuvvet ve sağlık vermesini nasip et... -...
That's why... it's very, very important... that we nurture and protect... our Latin brother's major cash crops.
İşte bu yüzden... Bu çok, çok önemli... Beslemeli ve kollamalı...
Tell me something. Did we mutually nurture each other?
Söylesene... ikimiz de birbirimizi yetiştirmedik mi?
For Victory, we shall groom the strongest and nurture them, the same applies for the Youth Corps.
Zafer için en güçlüleri seçip, onları eğitip yetiştirmeliyiz. Aynı şey birliğin gençlik kolundaki çocuklar için de geçerli.
And be there to nurture her when she needs love and attention.
Sevgi ve ilgiye ihtiyacı olduğunda da yanında ol.
They understand and nurture us.
Bizi bakıp büyüttüler.
Women just naturally want to pull you to their breast and nurture you.
Kadınlar doğal olarak seni memelerine doğru çekip emzirmek isterler.
The old nature versus nurture conundrum.
Eski doğaya karşı terbiye. Yetiştirme bilmecesi.
The stars of the universe keep moving as they nurture lives.
Evrenin yıldızları devamlı hareket edip adeta yaşamları besliyorlar.
But we want to nurture these precious lives that we were given...
Fakat bize verilen bu değerli hayatları geliştirmek istiyoruz...
I'd love, protect and nurture that miracle with everything I have.
Ve o mucizeyi, sahip olduğum herşeyle sever, korur ve büyütürüm.
What we gotta do is develop a, a basic, simple, inexpensive toy... that will nurture a child's creative thinking.
Çocuğun yaratıcılığını geliştirecek basit, ucuz bir oyuncak yapmalıyız.
They carry the ideals, nurture our young and set an example to us men.
İdealleri var, terbiyeliler eve erkeklerimize örnek teşkil ediyorlar.
All I want to do is curl up into a ball. Yet, somehow I'm compelled to nurture you. God, what a cruel disease.
Biliyorum ama anlayamıyorum yatıp dinlenmek istiyorum ama yine de size bakmak zorunda hissediyorum.
Until that time, I know I can count on you and your X-Men, Charles, to help nurture those whom society would attack or abandon.
O zamana kadar,... toplumun saldırdığı ya da dışladıklarına yardım konusunda sana ve X-Man'lerine güvenebileceğimi biliyorum Charles.
But if Americans can continue to nurture the expression of differing opinions, what's happening over there will never happen here.
Ayrıca bir yanım da aptalca bir hata yüzünden kariyerin mahvolsun istemedi. Mahvolurdu da. Hani, sırf o maddeyi bulundurmak bile.
If you nurture her gift now, there's no telling what she can do.
Eğer onun yeteneğini beslerseniz, neler yapabileceğini düşünemezsiniz bile.
A place to explore... to nurture and develop free thought... uncharacterized by a man's influences and convention.
Orası düşüncelerini araştırıp serbestçe geliştirebileceği bir yerdi. Bir erkeğin etkisi altında kalmamış bir yer,
He doesn't nurture my emotions.
Benim duygularımı önemsemiyor.
I will love you, cherish you and nurture you.
Seni seveceğim, bağrıma basacağım ve sana bakacağım.
My parents forbade me to sing... but he has all he needs, a good violin... a teacher, to nurture his talent.
Ailem beni şarkı söylemekten korudu... ama onun yeteneklerini geliştirmesi için.. iyi bir keman, bir öğretmen hepsine ihtiyacı var.
She has no idea how to nurture you.
Sana nasıl bakması gerektiğini bilmiyor.
And neither of you... can nurture the other's self esteem... because you've both been damaged by past criticism and shame.
Her ikinizde diğerinin kendine saygı duymasını sağlayamadınız. Çünkü ikinizde eleştirerek ve utanç duyarak zarar gördünüz.
You've come to the wrong place to argue Nature vs. Nurture, Mr. Hunt.
BU tartışmaya başlamak için yalnış yerdesiniz Mr. Hunt.
Lois, our son has been blessed with a great gift, and I'm gonna do everything I can to nurture that talent and help him succeed.
Lois, oğlumuza bu müthiş yetenek bahşedilmiş. ve ben de bu yeteneği geliştirmek ve oğlumu başarıya ulaştırmak için herşeyi yapacağım.
You sit here in your snotty little school... in desperate need of some extra heating vents... and you nurture horrible kids who treat each other like mortal enemies.
Bu küçük sümüklü okulunuzda fazladan ısıtıcı fanlarına çaresizce ihtiyacınız olarak oturuyorsunuz birbirlerine ölümcül düşman gibi davranan korkunç çocuklar yetiştiriyorsunuz.
Here on the equator high rainfall, tropical heat and fertile soil nurture a jungle unrivaled in its luxuries
Burada, ekvatorda yüksek yağış, tropikal ısı ve verimli topraklar çeşitliliğinde emsali bulunmayan bir ormanı besler.
Nature, nurture, ad nauseum.
Doğanın iğrençliği.
Nobody knows if it's nature or nurture, being gay.
Hiç kimse eşcinselliğin, doğuştan mı yoksa çevreden mi geldiğini bilmez.
Your parents can nurture you in ways this crew can't.
Ailen, bu mürettebatın yapamayacağı şekilde, seni yetiştirebilir.
So, in your opinion, doctor, were my actions triggered by nature or nurture?
Senin görüşünce, doktor, Davranışlarımın sebebi doğa mı yoksa yetiştirilme tarzım mı?
I will nurture her, I will love her and when she's 16, I'll boot her out.
... Onu beslerim, severim ve 16 yaşına girince kapının önüne koyarım.
I feel unable to nurture the artistic temperament or virtuosity of Mr. Klemmer.
Bay Klemmer'in artistik yeteneğini veya virtüözlüğünü öveceğimi sanmıyorum.
Artin general, and music in particular, has forme mystical powers which nurture man's spiritual needs.
Ancak safça davrandığımı da itiraf etmeliyim.
... they encourage the older one to nurture the younger one as a baby... ... so they get to love them.
Ablası... birbirlerini sevmeleri için büyük çocuğu küçüğe bir bebek gibi bakmaya teşvik eder.
... and that continued to nurture the relationship...
Bu ilişkiyi beslemeyi ve değerini... ... artırmayı sağlardı.
Given the capacity for change, for love, to grow, to nurture change.
Ona, sevmek, büyümek, büyütmek için, değişim gücü verilmiştir.
He was engineered, by nature and by nurture, to be exactly what he turned out to be.
Hem yapısı hem de yetiştirilişi itibariyle. Sonuçta o da böyle oldu.
Nurture the defenses they were born with using the natural body defense system in pedigree.
Savunma sistemlerini besleyin. Pedigree'nin doğal vücut savunma sistemini kullanın.
Nurture their defenses using the natural body defense system in Pedigree.
Savunma sistemlerini besleyin. Pedigree'nin doğal vücut savunma sistemini kullanın.
I was really able to sense the eternal struggle of nature versus. um. nurture,
Doğaya karşı, gerçekten bir çaba sarf ettiğinizi fark ettim.
They are not interested in knowing how to nurture the tree of culture.
Ağaç kültürünün nasıl yetiştiğini öğrenme gibi bir ilgileri yok.
Nurture.
Besin.
And you should find it, you should nurture it.
Ve hemen onu bulman gerekiyor, ona bakıp büyütmen gerekiyor.
let Robert know we're here for him. nurture him a little bit today.
Robert'a destek olduğumuzu gösteriyoruz.
Nurture it, okay, Kiffer?
Ona göz kulak ol, olur mu, Kiffer?