O'key traduction Turc
1,354 traduction parallèle
Whoever's behind this, whoever's got this key, can go through any firewall and hack into any computer he likes.
Bunun arkasında kim varsa, o anahtara kim sahipse,... bütün güvenlik duvarlarını aşabilir ve istediği her bilgisayarı hackleyebilir.
Looks like the GJ key will die with Andrew.
Görünen o ki, GJ anahtarı, Andrew ile birlikte öldü.
Thor believes the Ancients knowledge stored in O'Neills mind, may be the key to defeating the replicators once and for all.
O'Neill'daki Eskiler'in bilgisi çoğalıcıları sonsuza dek yenmek için anahtar olabilir.
I punched the button on the elevator. It doesn't even go there,'cause you have to have some fucking special key... to even get to that special fucking floor.
Asansördeki düğmeye bastım ama yerinden kımıldamadı çünkü o kata gitmek için bile özel bir anahtara ihtiyacın varmış.
He was the key witness.
O benim ana tanığımdı.
But... that key is a very important gift.
Ama... O anahtar... değerli, hem de çok değerli bir hediye, bu yüzden...
So I thought I'd share with you a few key examples of why we've had so much success.
O halde, neden bu kadar başarılı olduğumuza dair birkaç kilit örnek vereyim.
She's the key witness, if you see what I mean.
Kilit tanık o. Anlatabiliyor muyum?
I spent twenty years looking for the key to that door!
o odaya girmek için 20 yılımı harcadım.
You know, Remy, I gave you that key for emergencies.
Biliyorsun Remy, sana o anahtarı acil durumlar için verdim.
He's the key.
Anahtar o.
Those punks have stolen a key and get in here.
O boktan çocuklar anahtarı çalmışlar ve buraya girmişler.
Und lose the key
Und kaybedebilirsiniz o anahtarı
And lose the key
Kaybedebilirsiniz o anahtarı
He picks up the phone, turns on the red light... then I take out the key, insert it... and turn.
Adam telefonu açınca, kırmızı ışık yanıyor o zaman anahtarı çıkarıyorum, sokuyorum ve çeviriyorum.
Now, at your feet you will find a key that will allow you to remove your masks... and face your fears.
İlk adım olarak anahtarı bulun. Sonra da maskelerinizi çıkarın... ve yüzünüzdeki o korkuyu.
Who's got that key?
O anahtar kimde?
I want that key later.
O anahtarı sonra vereceksin.
- She holds the key, damn you!
- Olayın anahtarı o kız, seni sersem!
If you do not locate the key in time, the mask will close.
Eğer anahtarı zamanında yerleştirmezsen... o maske, kapanacaktır.
Find Mr. AHN at all cost, he's the key.
Bay. AHN'ın bütün harcamalarını bul, Bu davada anahtar o.
give him the motorcycle key and the flat keys to him
O usta, sen de cirak. Anladin mi? Shyam gel, konusmaliyiz.
I think the key to everything is in that building...
Bence, her şeyin anahtarı o binada...
A key element of contests in general was the fact that you got media out there... and those photographers would open the eyes of millions of people.
Yarışmalarda ana öğe kısaca şu ki, aslına bakarsanız, orada medya var ve o fotoğrafçılar, milyonlarca insanın gözlerini açmayı başarabiliyor.
Don't miss the key moment and start to adlib on our own.
O an geldiğinde bize yardımcı olun.
Hiroshima was an important military base, the Headquarters of the Second General Army, with a key role in the defence against the expected invasion.
Çünkü Japon uçakları o günlerde, o yüksekliğe çıkamıyordu. Sadece tek bir uçaktı.
And with this key I unlock the door. I open it, I enter in, and what do I discover?
Ve o anahtarla kapının kilidini açtım, içeriye girdim ve ne gördüm?
With your heavenly love. The key to dance class is in the tree trunk as usual.
Ve o ilahi aşkını.
The key to surviving those tough days is to pick yourself up... and stay focused on your life's purpose.
Evet, o benim.
But if you want to stay... and you can promise me that nothing like this is ever going to happen again, then please, enjoy life as a first key.
Ama kalmak istiyorsan ve böyle bir şeyin bir daha asla olmayacağına söz verirsen, o zaman lütfen ilk anahtar olarak hayatın keyfini çıkar.
Excuse me. We all know that the coil is a key component in the Rambaldi design.
Affedersiniz ama o sarmalın bir Rambaldi aygıtı için çok önemli bir parça olduğunu biliyoruz.
I've got the only key.
Çantamın sadece 1 anahtarı var. O da bende
So our rapist has a key to the front door.
O halde tecavüzcünün elinde ön kapının anahtarı var.
He probably stole her key.
Anahtarı da o çalmıştır.
She'd give you back your stuff, and you'd give her back the key.
O sana eşyalarını verecekti, sen de ona anahtarını.
So you think those files, which are currently being protected by a police officer, are the key to Dr. Rainey's murder.
- Şu anda bir polis memurunun koruduğu o dosyalarda Dr. Rainey cinayetinin anahtarı var diyorsun yani?
Why'd you put the key there, Tommy?
- O anahtarı neden oraya koydun Tommy?
- It's not - That's not the right key.
Doğru anahtar değil o.
Um,'cause that key was for mickey's storage unit in the valley.
Mickey'nin vadideki depo evinin anahtarıydı o.
There's no way this guy could've gotten into the house without a key.
Bu adamın o eve anahtarsız girmesi mümkün değil.
Anyone touches that key, it'll be, well, zap!
Anahtara herhangi biriniz dokunursa, o gidiverir!
Paxton's the key.
O bilir.
Maybe it's time you use that key you've been wearing around your neck.
Belki de o boynunda taşıdığın anahtarı kullanmanın vakti gelmiştir.
I want that key!
O anahtarı istiyorum!
Zach, don't let me down. It's my key. Janice wanted me to have it.
Zach, Beni atlatma. o benim anahtarım Janiceonu benden almak istedi.
Why do you think they give you those little key tags they scan when you check out?
Paranızı ödedikten sonra o küçük kağıt parçalarını neden verdiklerini sanıyorsunuz?
Whatever the reason, we are grateful because that orbit took the Key Hole over Newport News.
Sebebi her neyse, onlara minnettarız. Çünkü o uydunun, Newport News'un üstünden geçmesi gerekiyordu.
She thinks he might have cracked- - is he here? Talked to the manager, he hasn't seen him, but I showed him the warrant, and he gave us the key, so...
Yöneticiyle konuştum, görmemiş, ama izni gösterdim ve o da anahtarı verdi, yani... 3. katta.
Now, he created that code by using a key.
Şimdi, o bu kodu bir anahtar kullanarak yaratmıştı.
Now, if tampering medications is our poisoner's music, then Primalect is the key he's playing it in.
Yani eğer bizim bozuk ilaçlarımız bizim zehirleyici müziğimizse, o zaman Primalect onun çaldığı portenin anahtarı demektir.
I just gotta find the key.
Sadece bunun kilidini açacak bir şey bulmalıyım, o kadar.