Oblique traduction Turc
85 traduction parallèle
Left oblique!
Sola meyilli!
Right oblique!
Sağa meyilli!
This another one of your oblique jokes?
Bu senin dolaylı şakalarından bir tanesi mi?
Now, take a look at this. This oblique rampart here...
Şuna bir bak, burada karşılayacağız.
That refracts the ray, splits the colors, defuses them at an oblique angle and bends it out into a dispersed color band.
Işık kırılıyor, ve renklere bölünüyor, eğik açıyla birlikte dağınık renk süzmeleri ortaya çıkıyor.
This spells oblique blackmail to me.
Bana şantaj gibi geliyor.
They invented the oblique drill.
Meyilli sondajı onlar buldu.
Trajectory : ascending, slightly oblique, touching the intestine, stomach, diaphragm, right ventricle and the aorta.
izlediği yol, Hafifçe eğimli, Bağırsağı etkilemiş, mide, diyafram, kalp, Düz karıncık, aort.
"Wide... with distorted legs, oblique he goes."
"Yayvan... eğri bacaklarıyla, çarpık çurpuk yürür."
A PA, a lateral and oblique.
Periapikal, lateral ve oblik.
Perhaps my instructions were a bit oblique.
Belki de talimatlarım biraz dolaylıydı.
They're, uh, oblique strategies.
Onlar, ah, Dolaylı Stratejiler.
Oblique strategies.
Dolaylı Stratejiler.
Right oblique? Right face?
Yumuşak viraj mı, doksan derece mi?
Somewhere about the Emmitsburg Road you will execute your first left oblique.
Emmitsburgh Yolu yakınlarında... ilk dönemeci alacaksınız.
Mulder here found a print on the TV... a partial oblique... and it's not the victim's.
- Mulder TV'de bir parmak izi buldu. Kısmen eğimli ve kurbana ait değil.
John Barnett's left index oblique is on the underside of this unit.
John Barnett'in sol eline ait bazı izler, bu aletin altında bulundu.
This oblique approach perfectly defines the smuggler " s strategy.
Bu dolambaçlı yaklaşım tamamen kaçakçının stratejisini ifade ediyor.
Haleh, lateral AP and oblique views, please.
Haleh, yan AP'nin ve meyilli kemiklerin röntgeni lütfen.
A partial index and a full oblique burned right onto the skin.
Şuna bir bak. Deri üstünde yakarak kalmış parmak izleri.
There are non-displaced oblique fractures of the third and fourth metatarsal shafts with no significant angulation or comminution.
Yerinden çıkmamış eğik kırıklar ayak tarağının 3. ve 4. şaftında belirgin bükülme ve parçalanma yok.
Retracted the internal oblique, clamped that sucker.
İç meyili çektim ve anında klempledim.
- Expose the internal oblique.
- İç obliki ortaya çıkar.
Now take us in at oblique angle, keep the scanners on the maximum.
Şimdi bizi uygun açıya getir ve tarayıcıları en üst seviyeye çıkar.
Oblique but intriguing.
Müphem ama davetkar.
D'Oblique.
D'Oblique.
Missing since late last month, the 24-year-old paralegal vanished after leaving D'Oblique. "
24 yaşındaki hukuk sekreteri geçen aydan beri kayıp. D'Oblique'ten ayrıldıktan sonra kayıplara karıştı. "
Last seen with an unidentified female at D'Oblique, a singles bar. "
En son kimliği belirsiz bir kadınla D'Oblique'ten ayrılırken görüldü. "
Now, there was something in a sacred prophecy. Some oblique reference to you.
Şimdi bir bakalım, kutsal kehanette bir şey vardı dolaylı olarak senden söz eden.
Last one I recovered entered through his abdominals, pierced the liver, lodged in the oblique.
En son çıkardığım karnına girmiş, karaciğeri delinmiş, yatay bir şekilde içine gömülmüş.
Then Evelyn's Punch and Judy show included some none too oblique references to the husband and the next day she walked into Causton nick and pressed charges.
Sonra Evelyn'in Punch ve Judy şovu başladı ve dolaylı yoldan dayak atan o kocayı anlatıyordu ertesi gün o kadın Causton polisine geldi ve kocasını dava etti.
Oblique.
Meyilli.
Enemy ship moved away on an oblique angle.
Düşman gemileri bilinmeyen bir yönde kayboldu.
How do you spell "oblique"?
"Eğimli" kelimesini nasıl heceliyorsun?
OKAY, OBLIQUE V-UPS.
Tamam, Sırada "OBLIQUE V-UPS." var.
But maybe I was being too oblique.
Belki de kendimi fazla kaptırıyordum.
Discreet, man, oblique, meaning never in their face, playing it cooler than cool.
Dikkat çekmeden. Yani... gizlice, asla yüz yüze gelmeden, sogukkanlılığını yitirmeden.
Projectile lodged in his right external abdominal oblique muscle.
Mermi, sağ dış abdominal oblik kasına takılmış.
Oblique.
Eğilim.
STAY ON THE OBLIQUE, PREACHER.
Çapraz geçmeye devam et, vaiz!
It's kind of oblique.
Bu da bir düşünce.
Now, I couldn't make it out at first, until I used oblique lighting.
Yatık ışıklandırma kullanana kadar ne olduğunu çıkaramamıştım.
Sun rays are once again oblique in the evening.
Güneş ışınları akşam vakti tekrar dünyaya eğik olarak gelir.
Light at an oblique angle causes the cover to reflect and refract.
Üst tabaka yatık açıdan gelen ışığın yansımasına ve kırılmasına yol açıyor.
If you stand at an extreme oblique angle to the picture plane, A second image, often contradicting the first will appear.
Yüzeye tamamen eğik açıdan bakarsan çoğu kez ikinci bir şekil belirir.
Well, if this choir's supposed to give me a clue as to how to help them, then God needs to be a little less oblique.
Ama eğer koronun bana onlara nasıl yardım edeceğime dair bir ipucu vermesi gerekiyorsa... Tanrının biraz daha açıklayıcı olması gerekirdi.
I took a photo of Baxter's head wound, using an oblique-angled light source.
Baxter'ın başındaki yaranın resmini eğik ışıkla çizdim.
Always stand oblique to the river flow.
Her zaman akışa meyilli dur.
I was being oblique.
Dolaylı yoldan.
- oblique eyebrows.
- Eğik kaşlardı.
Do an oblique interview with that husband.
Dolaylı yoldan sorgulayabilirsin.