Obtuse traduction Turc
117 traduction parallèle
Come now, mr. Leyden, surely you are not as obtuse as all this.
Bay Leyden, göründüğünüz kadar anlayışsız olamazsınız.
- You're not that obtuse.
- Bu kadar dangalak olamazsın.
You're obtuse, no feel.
Çekmemesi kalın kafalılık olur.
You are being obtuse, Captain.
Kalın kafalı olmayın, Kaptan.
That mentality more obtuse!
Kalın kafalı zihniyet!
And, Lieutenant, as for you, you have an obtuse manner which some people find ingratiating.
Ve, Komiser, sana gelince, senin, bazılarının şirin bulduğu duygusuz bir tarzınız var.
And, Lieutenant, as for you, you have an obtuse manner which some people find ingratiating.
Komser, bazı insanların herkesçe sevildiğini anlayabilirsiniz.
Remove the furniture. It's rigid, obtuse It's masculine!
Bu mobilyalar sert, duygusuz aynı erkekler gibi!
You ain't that obtuse, are you?
O kadar kalın kafalı değilsin, değil mi?
You keep on bein'obtuse.
Kalın kafalı gibi davranıyorsun.
I may be very obtuse, Holmes, but I fail to see what this suggests.
Duygusuz olabilirim, Holmes, fakat bunu ne anlama geldiğini çözemedim.
He's just acting obtuse.
Sadece ahmak rolü yapiyor.
Are you being obtuse on purpose?
Kasıtlı olarak mı aptal rolü yapıyorsun?
Probable cause, repeated blows to the back of the head... by a blunt, obtuse-angled object.
Muhtemel sebebi, başın arkasına indirilen seri darbeler. Küt, geniş, köşeli bir nesneyle vurulmuş.
- Incinerate your carcass in the tradition of Ovahdar the Obtuse and put it in a clean, dry place.
- Dikkafalı Ovahdar'ın geleneği uyarınca cesedini ateşe verir ve temiz, kuru bir yere koyarım.
- You mortals are so obtuse.
- Siz ölümlüler, öyle kalın kafalısınız ki.
How? We'll be obscure and obtuse.
Muğlakta bırakıp, anlamamış gibi yapacağız.
How can you be so obtuse?
Nasıl bu kadar kalın kafalı olabilirsin?
Obtuse.
Kalın kafalı.
Or am I being obtuse?
Yoksa Taş kafalı mı oluyorum?
You obtuse piece of flotsam.
Seni kalın kafalı küçük serseri.
And in the meantime if people become the scabrous, obtuse, jealous greedy, nasty bunch of prepubescents they are anyway well, then, all the better then?
Ve bu arada eğer insanlar kontrolsüz, anlayışsız, kıskanç, açgözlü, bir avuç çocuk olurlarsa her şekilde o zaman her şey daha iyi olur, değil mi?
Please! ... degraded, fallen, sinful, and obtuse...
Düşmüş aşağılanmış ve küskün.
It's so obtuse.
Çok saçma.
People find the Bible obtuse... even hokey.
İnsanlar İncil'i hokeyden bile daha sert buluyorlar.
Fault, if there is one, lies in my obtuse decision to write the thing in the first place.
Eğer bu kararımın altında yatan bir kusur varsa o da en başta bu şarkıyı yazmış bulunmamdır.
- I think it's dark. It's obtuse.
- Bence karanlık. duygusuz.
You may call it obtuse... but the plain and simple fact is that we got close to... 3 days before they... Dam that river.
Ancak basit bir gerçek var ki nehri kapatmadan 3 gün önce çok yaklaştık.
And that's when I called Xander obtuse.
Ben o sırada Xander'a geniş açı dedim.
My obtuse little friend, if they had needed our help... they would have asked for it.
İnatçı küçük dostum. Yardım isteseler söylemezler miydi?
I want readouts that even the most... stupid, sarcastic, obtuse member of this so-called scientific department will have to accept.
Bu bilimsel departmanın en aptal, alaycı ve kalın kafalı üyesinin bile kabul etmek zorunda kalacağı sonuçlar istiyorum.
- Don't be deliberately obtuse!
- Kalın kafalı olma!
- Obtuse? What a dreadfully big word for a college dropout.
Üniversiteden terk etmiş birisine göre ne kadar iddialı laf.
What does obtuse mean?
Ah, evet öyle mi? Peki, mongol ne demek?
- Yes, obtuse.
- Mongol?
Obtuse.
- Evet, mongol.
They weren't being educated before. There's no point in being obtuse.
Daha önce eğitilmemişler işte, kalın kafalılık yapmayın.
You know, it's amazing to me that in this day and age, you could be so... obtuse about sexual orientation.
Biliyor musun, günümüzde hala cinsel tercihler konusunda bu kadar kalın kafalı olman, şaşırtıcı bir şey.
You've been obtuse, it's been fun but, you know, we're getting a little freaked out now.
Aptalca davrandın, eğlendin, ama bilirsin, endişelenmeye başladık.
Yes, presented in the most obtuse way.
En anlaşılmayacak şekilde sunuş yapıyorsun.
I could do a fan dance with a lettuce leaf... and you would remain completely obtuse.
Marul yaprağıyla öyle bir dans ederim ki sen de 90 derece kalırsın.
Obtuse.
90 derece?
Yes, obtuse.
Evet, 90 derece.
Are you obtuse?
Kalın kafalı mısın?
Capitalism at its most infuriating and obtuse.
Kapitalizm, en kızgın ve duygusuz döneminde.
I would never be so obtuse.
Ben hiç bu kadar kalın kafalı olmazdım.
Different vectors, velocity, a far more obtuse angle.
Farklı vektörler farklı hızlar, daha geniş açı.
Are you so obtuse, Mr Bennet, that you do not see what is the matter here?
Sorunun ne olduğunu görmeyecek kadar kör müsünüz, Bay Bennet?
- John, please, don't be obtuse.
- John, lütfen, sakın bunu uzatma.
How obtuse.
Ne kadar da zekice!
They're just obtuse.
Yalnızca iki geri zekalı.