English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ O ] / Oddities

Oddities traduction Turc

48 traduction parallèle
- Its oddities.
- Gariplik mesela.
This house does have its little oddities.
Bu evin böyle kendi çapında tuhaflıkları var.
The platypus and the echidna are isolated oddities.
Platipus ve ekidne izole olmuş tuhaf canlılardır.
I realize your majesty is a great collector of - oddities, but -
Majestelerinizin muhteşem bir garabet koleksiyoncusu olmasını anlıyorum ama...
The Museum of Barnyard Oddities! - No, Bart!
- O zaman onu besle.
By all accounts, his oddities are of an entirely different order from those of his sister.
Her açıdan, onun kızkardeşine nazaran kendine has gariplikleri vardı.
The Museum of Barnyard Oddities!
büyük boşluk. Barnyard Oddities'in müzesi - Hayır Bart!
You have all kinds of oddities clattering around in your brain.
Aklından bin türlü gariplik geçiyor.
Well, I've got to admit, there are some oddities to her story.
İtiraf etmeliyim ki, anlattıklarında bir gariplik var.
What do you mean, oddities?
"Gariplik" le neyi kastettin?
- Oddities, Bob. Freak oddities of nature.
Antikalar Bob, doğal antikalar.
She was one of the oddities employed by Perlman.
Perlman'ın yanında çalışanlardan biriydi.
I know a man who pays well for oddities like that.
Böyle gariplikler için iyi para ödeyen bir adam tanıyorum.
Curious events, inexplicable mysteries, human oddities.
Tuhaf olaylar, anlaşılmayan gizemler, insan acayiplikleri.
Oddities thrive here like Doedicurus, a spiky-tailed relative of the armadillo - the size of a car.
Burada acayip tipler gelişmişti, Didikirus gibi, sivriuçlu-kuyruğuyla Armadillo'ya akraba, bedeni de bir araba kadardır.
But in truth these are rare oddities... there are perhaps only four or five hundred mountain gorillas... left in the wild. And we know about them mainly... because they've been habituated to human presence.
Gerçekte bunlar nadir karşılaşılan türlerdir belki de vahşi doğada dört beş yüz kadar... dağ gorili kalmıştır ve bu türler hakkında fazla bilgiye sahibiz çünkü bu tür insan varlığına fazlasıyla alışmıştır.
We got real used to number oddities like that.
Numaraların böyle garip özelliklerine gerçekten alışmıştık.
I hope you`re not planning to dwell on sexual oddities and perversions.
Umarım cinsel tuhaflıklar ve sapkınlıklar üzerinde durmayı da planlamıyorsunuzdur.
You may examine my curios, but do not touch my oddities.
Süs eşyalarımı inceleyebilirsiniz, ama antikalarıma dokunmayın.
We are oddities of nature, you and I.
Sen ve ben, doğanın garipliğiyiz.
Because I knew that somewhere in your museum of oddities... I would find the ones I was looking for.
Çünkü kurduğun o acayiplikler müzesinde, aradığım insanları bulacağımı biliyordum.
They're one Of the most mysterious and potentially dangerous oddities in space.
Onlar uzaydaki en gizemli ve en tehlikeli tuhaflıklardan biri.
And the oddities show.
O ve şu televizyon programı.
It's also on display at the Darrow university oddities museum.
Aynı zamanda Darrow Üniversitesi'nin Gariplikler Müzesinde duruyor.
All the sort of oddities that one keeps at one's desk... spectacles.
Birinin masasında tutabileceği bütün o garip şeyler. Gözlük...
You're gonna come across some oddities or two.
Biraz gariplikle karşılaşabilirsin.
What did he mean... oddities?
Gariplik derken neyi kastetti?
Oddities?
Gariplik?
In places, the limestone has collapsed, creating deep canyons. And in among them, have grown little oases of forest, filled with oddities.
Kireç taşının yıkılıp derin kanyonlar oluşturduğu yerlerde ise tuhaflıklarla dolu orman vahaları bulunur.
The west of the island is dotted with these fat oddities.
Bu şişman tuhaflıklar, adanın batı yakasına serpiştirilmiştir.
Tumblers, conjurers, human oddities.
Cambazlar, hokkabazlar, insan garabetleri.
And let it comment on itself, you know? But I was looking at the poetic part of what I saw, the oddities and the absurdities and things like that.
Ama gördüklerimin şairane yönüne tuhaflıklara ve saçmalıklara bakıyordum.
There are one or two oddities giving us the eye.
Bir iki tuhaf eleman bize bakıp duruyor.
Norman, you need to stop with the oddities - and start living in the real world.
Norman, tüm bu zırvalığı bir kenara bırakıp gerçek dünyaya dönmelisin.
That explains many of the oddities of the inhabitants of these islands.
Bu, ada sakinlerinin çok tuhaf durumlarını açıklıyor.
( SPEAKING IN 1978 ) In these programmes, we're going to survey the immeasurable number of animals that have been produced by natural selection, and look at them not as isolated oddities...
Bu programımızda, doğal seleksiyon yoluyla inanılmaz sayıda hayvanın üretildiği bu yeri inceliyoruz.
Gonna give it to Owen to add to his collection of medical oddities.
Tıbbi gariplikler koleksiyonuna eklemesi için bunu Owen'a vereceğim.
I can pull all relevant files, look for any mentions of yurchenko in the last 10 years... any reported behavioral oddities.
Alakalı dosyaları toplayabilir son 10 yıl içinde tuhaf davranışları var mı diye Yurchenko hakkında bahsedilenlere bakabilirim.
I put up with your oddities, your personality changes,
Bütün garipliklerine tahammül etmedim mi?
Human oddities- - the greatest on Earth.
İnsanların gariplikleri. Dünyadaki en iyi gösteri!
So I decided to start my own collection of oddities.
Böylece kendi ucube koleksiyonuma başlamaya karar verdim.
I'm talking about structural oddities.
Ben yapısal tuhaflıklardan bahsediyorum.
The town has had their fill of your mediocre oddities.
Kasaba sizin tuhaflıklarınıza doydu.
- His oddities are intrinsic, somehow bestowed upon him by nature. Yes.
- Bir şekilde doğa tarafından bahşedilmiş kendine has farklılıkları var.
There are some other oddities here.
Başka gariplikler de var.
Perhaps she likes oddities and curiosities.
Belki garipliklerden ve ilginçliklerden hoşlanıyordur.
- filled with the world's oddities. - No, no, no, no.
Hayır hayır, yavaş ol.
"oddities of the'80s"?
80'lerin acayiplikleri mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]