Of sorts traduction Turc
2,857 traduction parallèle
- I hear you're a salesman of sorts.
- Senin bir çeşit satıcı olduğunu duydum.
It's a tribute of sorts to say that someone 16 years my junior helped me finally start acting my age.
Benden 16 yaş küçük birinin sonunda yaşıma uygun davranmama yardım ettiğini söyleyerek seni övüyorum aslında.
Done deal of sorts, I see. Between Ace and the Indian gaming lobby.
Gördüğüm kadarıyla Ace ve Kızılderili bahis lobisi ile anlaşmalar yapılmış bile.
There was still a circuit of sorts.
Ama hala bir kaç çözüm yolu vardı.
I've seen similar vessels like this... With the same structure of sorts from some of the earlier dynasties.
Buna benzer taslar görmüştüm... aynı yapıya sahip olan ve soyu bu tür eski olan.
We have a police force of sorts, even a marginally secret service.
- Neden? Devletin polis güçleri var. Hatta gizli servisimiz bile var.
I'm just really out of sorts.
Bu ben değilim.
And the evening will culminate with a game, of sorts, and the winner... will be taken care of.
Geceyi bir oyunla sonlandıracağız ve oyunda galip gelen kişiye yardım edeceğiz.
I'm a Knight myself of sorts, a champion of light and life.
Ben de kendime göre bir şövalyeyim ışığın ve yaşamın şampiyonuyum.
There's a National Health clinic at the Parish Hall tomorrow, if I still feel out of sorts by then, I'll pop in.
Parish Hall'de Milli Sağlık kliniği var, yarın hala rahatsız hissedersem, uğrarım.
'But we were all at odds - out of sorts and suffering.
Ama hepimiz huzursuzluğunun ve çektiği ıstırabın farkındaydık.
Of sorts.
O tarz bir sınıflandırma.
I've seen all sorts of knives used as murder weapons- - steak knives, Ginsu knives, Bowie knives- - but never a Scout knife.
Cinayet aleti olarak kullanılan her türlü bıçak gördüm. Yemek bıçağı, Ginsu bıçağı, av bıçağı... Ama ilk kez izci çakısı görüyorum.
And it's killing all sorts of sea life and everything like that.
Denizdeki bütün yaşam, her şey ölüyor.
- Ah, well I believe he went out with my boys so... they're probably causing all sorts of mischief.
Sanırım benim oğlanlarla dışarı çıktı, bu yüzden muhtemelen bir sürü yaramazlık yapıyorlardır.
All sorts of ugly creatures hover about a lighted candle.
Bir mumun etrafında her türlü çirkin mahlukat uçar.
They get all sorts of ideas regarding one from the other.
Biri diğeriyle alakalı her çeşit görüşleri vardır.
I let you do all sorts of things, but this is it!
Tüm bunları yapmana izin verdim ama yetti artık!
There are all sorts of useful things in that drawer over there if you guys feel like exploring.
Denemek isterseniz komidinin çekmecesinde bir sürü faydalı şey var.
Men are all sorts of fucked. They feel insecure for one second and they need to go feel powerful for a couple of hours.
Bir saniye için kendilerini güzensiz hissederler ve bir iki saat için güçlü hissetmeye ihtiyaç duyarlar.
You figured you'd leave before you ended up in all sorts of problems.
Hiçbir soruna bulaşmamak için bir an önce kaçmaya karar verdin.
No, I fuck all sorts of crazy pussy, too.
Hayır, ben de her türlü hatunu götürdüm.
- No, that is all sorts of fucked up, man.
- Hayır, bu her şekilde rezalet.
All sorts of things.
Türlü türlü şeyler.
In that environment, you'll be against all sorts of people
Bu dünyada her türden insanla karşılaşılıyor.
But last time on the island, I stumbled across a room that was full of files and boxes and all sorts of stuff I wasn't supposed to see.
Ama adaya son gidişimde görmemem gereken dosyalar, kutular ve türlü evraklarla dolu bir odaya girivermiştim.
Not to be insensitive, it's just that... we come up with all sorts of ways to get through the loss of a loved one.
Duyarsız olduğumdan değil, sadece... Sevdiğimiz birisini kaybettiğimiz zaman bununla başa çıkmak için birçok yol deniyoruz.
It's even expected that these sorts of details would begin to cross over.
Bu tarz ayrıntıların kesişeceği belliydi.
He had all sorts of mad theories about this place.
Burası hakkında deli işi teorileri vardı.
There's all sorts of gossip in the press about you.
Basında seninle ilgili her türden dedikodu var.
An amateur detective given access to all sorts of classified information.
Her türlü ayrıştırılmış bilgiye ulaşma hakkı tanınmış bir amatör dedektif.
You're around all sorts of people all the time.
Sürekli çeşit çeşit insanın çevresinde bulunursun.
I got all sorts of tips coming in from the TV thing.
Şu TV olayından bir sürü ipucu geliyor.
People make all sorts of plans.
insanlar bir sürü plan yapar.
These days people whine about all sorts of things and...
Bugünlerde insanlar her şeyden şikayet ediyor ve...
My friends had lots of American boyfriends... and they used to bring us nylon stockings and chocolates... and all sorts of things.
Arkadaşlarımın bir çok Amerikalı sevgilisi vardı... ve bize naylon çoraplar ve çikolata getirirlerdi... ve o tür şeyler.
A lady came by the other day asking all sorts of questions.
Geçen gün bir bayan gelip benzer sorular sordu.
Now if we don't clean this up in a hurry, we're gonna get into all sorts of trouble.
Şimdi aceleyle burayı temizleyemezsek, bütün sıkıntıları başımıza alacağız.
Well, if you had, you would have realized there was all sorts of dirt under them.
Bunların altındaki her şeyin orada olduğunu farkederdin.
The gym has all sorts of fancy-shieldy security stuff.
Spor salonunda hayal edilebilecek bin bir çeşit güvenlik ıvır zıvırı var.
When you're back inside, you'll be able to create all sorts of amazing things without potentially destroying the world.
İçeriye döndüğünüzde, bir çok inanılmaz şeyi dünyayı yok etme ihtimali olmadan yaratma şansına sahip olacaksınız.
Like when I was young, say, on the bus... I'd talk to myself in my head and imagine all sorts of scenarios.
Mesela gençken, diyelim ki, otobüste kafamın içinde kendimle konuşurdum ve çeşit çeşit senaryolar üretirdim.
There's all sorts of things hanging on the tree.
Ağaçta her türlü şey asılıydı.
I know, I know, but I knew the language and growing up here will open up all sorts of job opportunities for Katie.
Ama burada büyümesi dil öğrenmesi ileride iş fırsatları gibi konularda ona yol açacak.
They say all sorts of crazy things north of the wall.
Duvarın kuzeyinde saçma sapan bir sürü şey diyorlar.
I Googled him, found out all sorts of dirt.
Google'dan arattım, her türlü pislik çıktı.
I know all sorts of naughty places filled with all sorts of naughty men.
Her yer yaramaz adamlarla dolu ve her türlü yaramazlık yerlerini bilirim.
I can do all sorts of things.
- Bir sürü şeyi yaparım ben.
That apparently comes with all sorts of perks.
Belli ki bu ona, bir çeşit avantaj sağlıyor.
And he has found all sorts of problems with it because in the sky around the astronauts, he's found reflecting lights and refracting things and... kind of a junk and geometry of things that are in the sky.
Çünkü astronotların çevresindeki gökyüzünde yansıyıp kırılan ışıklarla gökyüzünde duran birtakım geometrik şekiller bulmuştu.
She had access to all sorts of medications.
Her tür ilaca erişimi vardı.