English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ O ] / On you

On you traduction Turc

440,172 traduction parallèle
You have to learn to be a good person on your own, Titus.
İyi olmayı kendi başına öğrenmen gerek.
Hey, you on your way?
Selam, yolda mısın?
But they do understand the electrocution concept, and with each piece of debris you remove it becomes more dangerous, so stay on your toes.
Fakat elektrik çarpması kavramını anlarlar ve molozlardan çıkarttığınız her parçayla daha tehlikeli hale geliyor yani hazırlıklı olun.
Think you have too much time on your hands now that the election's over.
Bence seçimler bittiği için fazlaca bol vaktin kalmış.
If you're checking on your tomatoes instead of monitoring this monkey...
Bu maymunu takip etmek yerine domateslerine bakıyorsan...
We just want to perform some scientific tests on you.
Tek istediğimiz üstünde bazı bilimsel deneyler yapmak.
You got too much time on your hands to think of all this.
Çok boş kaldın ve bunlara kafa yordun.
I came here to drop some future knowledge on you.
Sana gelecekten birkaç bilgi vermeye geldim.
I don't say anything when you pretend to be pregnant to get a seat on the bus.
Otobüste oturmak için hamile taklidi yapmana...
I bring you shopping with me at Fashion Town so you can hit on bored husbands.
Sıkılmış kocalara asılasın diye seni Fashion Town'a götürdüm.
Well, I didn't murder anybody, and now we don't ever have to speak again of the Ocean Skank or the lifeboat or how, when you're on a cruise ship, the toilet is in your shower
Eh, kimseyi öldürmemişim. Bir daha o Okyanus Kaşarı'ndan da, filikadan da, gemilerde tuvaletin duşta olduğundan da konuşmamız gerekmiyor.
Wait, why were you on the lifeboat?
Bir dakika, neden filikadaydın?
Ugh. You never want to go near the water on these boats, Titus, especially the hot tubs and pools.
Bu gemilerde suyun yanına bile yaklaşılmaz.
You're going on.
Siz devam edeceksiniz.
You see that dog with no back legs, rolling around on that little cart?
Arka bacakları olmayan küçük tekerleklerle dolanan köpeği gördün mü?
Oh, I'm sorry, Bon, but can you speed up a little? We're gonna be late for our massages. Hang on just a minute.
Üzgünüm Bon ama biraz hızlanabilir misin?
You've been working on this project with her for two months and still no name.
Bu proje için iki aydır onunla çalışıyorsun ama hala ismi yok.
Have you ever spoken to her on the phone or video chat?
Onunla hiç telefonda konuştun ya da videolu sohbet yaptın mı?
Dude, you'd be very impressed with this newfound handle I have on my emotional state.
Dostum, duygu durumum üstünde yeni keşfettiğim tutumdan çok etkileneceksin.
Why are you letting it spark on the roof?
Neden çatıda kıvılcım saçmasına izin veriyorsun ki? - Elektriği kes.
How come you didn't mention this was going on?
Nasıl oldu da durumun böyle olduğundan bahsetmedin.
Do you feel overwhelmed with guilt on a daily basis?
Günden güne suçluluk duygusuyla boğulduğunu hissediyor musun?
Okay, you'll have your oxygen tank on the side of this tub until we get you to the meat locker.
Tamam, oksijen tüpünü biz seni et dolabına ulaştırana kadar bidonun yanında tutacaksın.
Right now, I just want you to focus on the Knucklehead, run through each part of it through your mind.
Şimdi, senden tek istediğim Knucklehead'a odaklanman her bir parçasını aklından geçir.
So when you're on with Tim, it will be a much more realistic experience.
Timle konuşurken, daha gerçekçi bir deneyim yaşayacaksın.
Hey, what were you guys doing out back on the phone?
Arkada telefonda ne konuşuyordunuz siz?
Let me just show you on the computer?
- Sana bilgisayarda göstereyim mi?
Cabe and Allie broke up on the same day as you and Tim ; You're fine.
Cabe ve Allie, seninle Tim gibi aynı gün ayrıldılar ; sen gayet iyisin.
I'll take him on the helicopter, send it back for you ASAP.
Onu helikopterle götüreceğim, en kısa zamanda size geri gönderirim.
I'm coming with you. Hold on.
- Ben de sizinle geliyorum.
You're practically on top of the thing.
O şeyin hemen hemen üstünde sayılırsın.
We need all hands on deck. Toby, Happy, you coming?
Elimizdeki tüm yardıma ihtiyacımız var.
Doc, you meet me at the loggers'camp. On my way.
- Doktor, benimle oduncu kampında buluş.
You watch the water bottle and when the waves on the water's meniscus peak...
Sen su şişesini izle ve suyun üst yüzeyinde dalgalanma gördüğünde...
Her elegant lessons on tolerance just take my breath away, you know?
Hoşgörüyle ilgili ince dersleri nefesimi kesiyor.
So then you turn on the light and you see there's nothing there.
Sonra ışığı açarsın ve bir şey olmadığını görürsün.
Come on, you must.
Biliyor olmalısın.
You're on the run'cause you're a time remnant.
Kaçıyorsun çünkü vaktin dolmuş.
You need to close in on our position before I have to watch Ray do anymore weird stuff.
Ray'in başka tuhaf şeyler yaptığını görmek zorunda kalmadan gelmelisin.
I thought you said it was too dangerous to be on board.
Gemide kalmanın çok tehlikeli olduğunu söylememiş miydiniz?
I'm gonna wipe your memory and put you on the right path.
Hafızanı silip, seni normal seyrine bırakacağım.
You mean setting me on the path to killing your sister.
Beni ablanı öldüreceğim bir seyre koyuyorsun.
Hey, you going on a trip?
Seyahate mi çıkıyorsun?
And you on me, Captain.
Senin de benim üzerimde Kaptan.
We need you on this trip.
Bu görevde sana ihtiyacımız var.
Just so you know, you could get a little queasy on reentry.
Atmosfere geri girdiğimizde biraz miden bulanabilir.
I'm so sorry for putting you on the spot.
Seni zor durumda bıraktığım için özür dilerim.
You know, my first day on the job, I was so scared, intimidated.
Biliyor musun ilk iş günümde korkudan ölüyordum, gözüm korkmuştu.
The papers say you got them in the war, but come on.
Gazeteler savaş sırasında olduğunu yazıyor da hadi ama.
- Jimmy. You'd pull a gun on me?
Bana silah mı doğrultuyorsun?
I just ran down to grab you a cab because you shouldn't be waiting outside on the curb.
Hemen aşağı inip sana taksi çağırdım. Köşe başında beklemenden iyidir.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]