English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ O ] / Only then

Only then traduction Turc

4,712 traduction parallèle
Only then can I defend you.
Ancak o zaman seni koruyabilirim.
Only then will you be truly free of this burden.
Ancak o zaman bu yükten tamamen kurtulacaksın.
When they're ours, and only then, we direct them at bigger targets.
Bizim olduklarında da, ki anca o zaman, onları daha büyük hedeflere yönlendiririz.
Only then will he destroy Xandar for me.
Ancak o zaman benim için Xandar'ı yok edecek.
"When all the bastards are gone and dead, only then rest your head."
"Bütün piçler gittiğinde ve öldüğünde geriye sadece kafanı dinlemek kalır."
Only then can the curse be undone. What curse?
- Sadece o zaman lanet ortadan kalkabilir.
When you take your eyes off her only then can you spot the Devil.
Ondan gözlerini ancak Devil'i görünce ayırabilirsin.
"I no longer live, but Christ lives in me" he meant that when a man lets Christ into his soul - in other words, begins to think like Christ, see like Christ and act like the Lord commanded - only then does this man possess truth.
... dediği zaman aslında, bir adamın Mesih'i içine kabul ettiğinde diğer bir deyişle, Mesih gibi düşünmeye görmeye ve Tanrı'nın emrettiği gibi davranmaya başladığında,... işte ancak o zaman doğruyu bulabileceğini anlatmaya çalışıyor.
Only then will you create a name for yourself
Ancak o vakit, bir isim yaratabilirsin ( kendine ).
He bounced once, twice... and then off the end of the board in a blind cannonball... down into old karma with Adrian Prussia... who had not only shot at him once... but threatened him with a Carl Yastrzemski Special baseball bat. All this leaving Doc to wonder :
Bir kere karşılaştı ikinci kere de ve oyunun sonunda Adrian Prussia ile girdikleri bu karmanın kör kurşununda ki bu adam onu daha önce bir kere vurmakla kalmamış bir Carl Yastrzemski beyzbol sopasıyla da tehdit etmiş biri olarak tüm bunlar Doc'ın kafasında bir soruyu canlandırıyordu :
Which only makes me work harder, and then I become the bitch.
Ki bu beni daha da çok çabalamaya itiyor sonrada sürtük durumuna düşüyorum.
And if I'm the only one, then so be it.
Bedeli ödemeye hazır tek kişi bensem, öyle olsun.
You might have to wait for one or two hours, then get the feeder bus, but that only runs in the mornings.
Orada da bir iki saat beklersiniz... Sonra aktarma yaparsınız. Ama o sadece sabahları çalışır.
I was only supposed to stay a semester, but then he convinced me to hang around.
Orada bir dönem kalmam gerekiyordu ama o beni takılmam için ikna etti.
- Well then, Orvitz, the sign's not only on your face, is it?
Peki o zaman Orvitz, rengin sadece yüzünden belli olmuyor, değil mi?
Only Mr. Murray here then has the bright idea of robbing Turing's house after, with a friend.
Yalnızca sonrasında Bay Murray'in parlak fikri arkadaşıyla Turing'in evini soymaktı.
Oh, it's only a couple of sentences on the last day, but then I'm picking up a reward for my dad.
Oh, sadece son gün birkaç cümle söyleyeceğim işte. Sonra babam için bir para ödülü alacağım.
And then when the shooting happened... the guy followed me, you know, like me and only me when he started shooting out the lights. And, you know, at that moment, I wasn't even scared of him.
Sonra, o saldırı olduğunda o herif peşime düştü, sadece ve sadece benim peşimde gibiydi, ışıklara ateş etmeye başladığında da o anda, ondan korkmuyordum bile.
But if life were only moments Then you'd never know you had one First a witch, then a child Then a prince, then a moment
Ama hayat yalnızca anlar olsaydı o zaman ormanda yaşayanın önce bir cadı sonra bir çocuk ve sonra bir prens ya da bir an olduğunu bilebilir miydin hiç?
Then you'd only have more to carry.
Taşıyacak bir başka cesetten fazlası olmaz senin için.
Jack said he is the only guy to tell the lie and then to have the balls to stand and stick up for the lie.
Jack tek yalan söyleyenin o olduğunu ve hala cesaretli bir şekilde devam ettiğini ve yalana bağlı kaldığını söyledi.
She only smiles in a chagrined, loving manner... And then presents her mouth for fucking.
Boynu bükük halde hep güIümser, hep sevecendir... sonra da kocasının aleti için ağzını açar.
If you battle with your heart and soul, if you give everything you've got, then you'll not only survive this, you could win!
Eğer kalbinizle ve ruhunuzla savaşırsanız, Eğer elinizden geleni yaparsanız, o zaman sadece sağ kalmakla kalmaz, kazanabilirsiniz de!
If you will start counting today then it will take 6000 years to finish counting stars in only our galaxy
Şimdi başlasanız sadece bizim galaksimizdekileri bitirmeniz 6000 yılınızı alır
then i got this feeling that the value of this photo is only on one kind of paper.
ve farkettim ki değerli fotoğraf sadece bir tür kağıdın üzerinde var.
If we had come to kill you then, we would've come silently had we came to kill you, why would we come empty handed we would've attacked you not only got beaten.
Eğer seni öldürmeye gelseydik, sesizce gelirdik seni öldürmeye geldiysek neden boş elle geldik sana saldırmayacaktık, seni dövmeyecektik.
I want you to stop, Darling to give this shit, Then it stop, but John, I'm not, I'm not the only one, dealer here,
Sevgilim ver onu, ama John, ben... tek satıcı ben değilim.
You come around only when you need things and then you leave, and you go on again, and it's bye-bye.
Buraya sadece bir şeye ihtiyacın olduğunda geliyorsun ve sonra ayrılıyorsun, sonra devam ediyorsun ve güle güle.
We were very poor then and Sunny was only five
O zamanlar çok fakirdik. Sunny de bes yasindaydi.
"If only you would open the Scripture and read, then you would understand." So says the brave young freshman.
" aslında bu genç cesur adam şunu demek istiyor bize eğer yalnızca Kutsal Kitabı açıp okursan her şeyi anlayacaksın.
Where I'm the only person that knows that as quickly and as senselessly as death came to Texarkana in 1946, and then again late last year, it could come back the next time the sun goes down.
1946'da ölümün Texarkana'ya hızlıca ve anlamsızca geldiğini ve geçen yılın sonunda yine geldiğini ve aynı şekilde gün batarken tekrar gelebileceğini burada sadece ben biliyorum.
- If you want to come in.. Then this is the only entrance for you.
- İçeri gelebilmen için tek bir girişimiz var.
We make the news, then we report the news, and no one's gonna report it before us because we're the only ones who know what's going to happen.
Haberleri yaparız, sonra da haberleri sunarız. Hiç kimse bizden önce de sunmuş olamayacak çünkü ne zaman olacağını bilen sadece biz olacağız.
Then they'll go to, like, some big Broadway star who nobody's fucking heard of, and he won't want to leave New York, which only makes them want him more.
Sonra kimsenin adını bile duymadığı büyüğünden bir Broadway starına falan gidecekler. O da New York'u bırakmak istemeyecek, ki bu da sadece onu daha fazla istemelerini sağlar.
But, just like in chess... if the pawns get a chance to meet the queen... then it only ruins the game, sister-in-law.
Ama satrançta olduğu gibi, piyonlar kraliçe ile karşılaşma fırsatını bulursa o zaman oyun mahvolur, yenge.
If the only thing keeping a person decent is the expectation of divine reward, then, brother, that person is a piece of shit, and I'd like to get as many of them out in the open
Eğer bir insanı doğru yolda tutan tek şey ilahi mükafatsa dostum, o kişi adinin tekidir. Ben de bunların hepsini ortaya çıkarmak isterim.
Well, then there's only one thing to do.
O zaman yapılacak tek bir şey var.
And then we just keep on passing the gun around, round and round we go until there's only one of us left.
Ve sonra silahı aramızda döndürmeye devam ediyoruz, sürekli çeviriyoruz, ta ki tek bir kişi kalana kadar.
If you want justice, then this is the only way.
- Adalet istiyorsan bu tek yolu.
Then only I am able to sleep.
Uyuyabiliyorum.
And then finally last night, we decide to make a move, but only if we have total control.
Ve sonunda, kontrolün, bizim elimizde olma şartıyla harekete geçmeye karar verdik.
At least then we wouldn't be the only ones in charge of a secret.
En azından böyle bir sırrı tek başımıza taşımamış oluruz.
If you need to secure yourself in a tree with only one hand then you do this and this.
Ağaçtayken sadece bir elinizle kendinizi sağlama almanız gerekirse böyle yapıp bunu ve bunu yaparsınız.
If only you were hard to love or ugly, spoiled, or stupid then everything would be so easy.
Keşke sevmesi zor kadınlardan olsaydın. Veya çirkin, şımarık ya da aptal bu, işleri çok daha kolay yapardı.
That's why Sally loves it. She was only 2O then.
Sally de o zamanlar 20 yaşında olduğundan seviyor işte!
If we had a unit here - and it's no longer here, then there is only one explanation.
Eğer buradaydıysa, ki artık yok, bunun bir tek açıklaması olabilir.
Then he went to the drugstore for an egg cream, but he only brought a nickel.
Sonra yumurtalı krema almaya eczaneye gitti, ama yanında sadece 5 senti varmış.
Then you'd only need six abstaining.
O zaman sadece altı çekimsere ihtiyacın kalır.
Only one thing for it then!
O zaman tek bir devası var.
And then speak : It's only gonna be a bit of bird.
... sonra sadece bir kaç gün falan diyemezsin.
Only then could I return home.
Ancak ondan sonra eve dönebilirdim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]