Oon traduction Turc
63 traduction parallèle
I know Roy's talent for entertaining on board. Oon't I?
Roy'un yolculuk sikintisini giderme yetenegini bilirim Öyle degil mi
Oon't get scared, Mr Struve.
Korkmayin bay Struve.
Oon't mind Betsy, Mr Struve.
Betsy'yi dikkate almayin.
Oon't worry, my boy.
Merak etme oglum.
Oon't make any mistakes.
Hata yapmayin!
Oon't move!
Kipirdamayin!
Oon't trip over the shells on your way out.
Madem kati yumurta sevmiyorsunuz, o halde kabuklarina da basmayin.
Oon't pretend like you're on the side of law and order!
Sanki hukuk ve düzen yanlisiymissin gibi davranma!
I is right here. Oon't be scared.
Evet, buradayim, korkmayin!
Oon't do anything real fast.
Sakin ol Taw.
Oon't you know he could take a shot at Mr Pierce?
Ya Bay Pierce'si vurursa?
Oon't know.
Bilmem.
- Shut up. Oon't drop your arm.
Kolunu yukarıda bırak!
Oon't let anything happen to yuh.
Kendine dikkat et.
- Oon't push me. L'll do it when I'm ready!
Zamanı ben belirlerim.
Oon't he let you talk to anybody?
Kimseyle konuşmayacak mısınız?
Oon't sass me, boy.
Edepsizleşme!
Oon't!
Değil!
Oon't anybody get too anxious to go out this door.
Bu kapıdan acele çıkmayı denemeyin.
Oon't mind if I do.
lzin veriyorsunuz?
Oon't worry. I ain't born again or nothing.
Korkma, dininden dönmüş bir Hristiyan değilim.
Oon't!
Yapma!
Oon't worry. Aside from total boredom, nothing will happen to you here.
Korkma, öldürücü can sıkıntısından başka bir şey yok buralarda.
Oon't you know that by now? You can't get rid of me.
Benden hiç kurtulamayacaksın.
Oon't you want to work this off in trade?
Başka şekilde ödemek istemez misiniz?
Oon't you touch her.
Ona dokunma! Hiç bir zaman!
Oon't go up there.
Oraya çıkmayın.
Oon't tell me my job, Ms. Vanderbilt.
Bana ne yapmam gerektiğini anlatmayın!
Oon't you mean... Mummy?
Sen herhalde mumyayı diyorsun?
- Oon't gripe to me. With that big piece of real estate and this thriving business, you could just sell an acre.
- Ah, boşver, bu kadar emlak satarken, işler bu kadar iyi giderken, herhalde sen de bir sabah satarsın.
Oon't laugh at me, Mother.
Bana gülme, anne!
Oon't laugh at me.
Bana gülme!
Oon't let her talk about me like that.
Benim hakkımda böyle konuşmasına izin verme.
Oon-day.
Oon-day.
Oon-day, KoIopak.
Oon-day, Kolopak.
Oon't worry, buddy, Uncle Paul will make it up to you.
Üzülme, dayın Paul herşeyi yine düzeltir.
Oon't worry.
Merak etme.
Oon't talk like my father.
Babam gibi konuşma benimle.
Oon't ask me, I can't explain how he does it.
Bunu nasıl başarıyor, ben de bilmiyorum.
Oon't worry.
Merak etmeyin.
It's not even a Bra-oon.
"Bra-oon" marka bile değil.
When the big hand hits the'S'and the little hand'oon.'
Büyük el Y'ye, küçük el'AKIN'a bastığı zaman.
Zaid is active, ends with "oon" Omar, the subject, ends with "aan", and the stick is...
Zaid etken "oon" ile bitiyor. Ve sopa da...
One time, they had a quartet dressed as cows... and they sang "Blue Moo-oo-oon."
Bir keresinde bir grup inek kıyafeti giymişti... ve "Blue Moo-oo-oon." şarkısını söylemişti.
We went to check Y oon-ju's dowry presents today, and Lee was so kind to his one and only sister-in-law, as he said.
Bugün Yoon-ju'nun hediye gelen çeyizine bakmaya gittik ve Lee söylediği gibi çok nazik davrandı.
Y oon-hee, let's go to Argentina.
Yoon-hee, Arjantin'e gidelim.
Yoon Myung Oon.
Yoon Myung Oon.
M THE OON HAD ABUNDANT GIFTS.
Ayda hediyeler boldu.
Oon't get excited, Judge.
Sakin olun.
Come ba..... ck!
Geri döö..... öön!
Moo-oo-oon!
Ay!