Opposites traduction Turc
241 traduction parallèle
Well, everything seems to go by opposites here.
Burası zıtlıklarla dolu zaten.
They're exact opposites.
Birbirlerinin tam zıttılar.
We're exact opposites.
Biz farklıyız.
We're exact opposites and...
Biz çok farklıyız...
Our play's chief aim has been to take to bits the great propositions and their opposites see how they work and let them fight it out.
Oyunumuzun ana hedefi, büyük savları ve karşıtlarını ustalıkla eleştirip çözümlemekti nasıl işlediklerini görmek ve onları çarpıştırmaktı.
We're complete opposites.
Birbirimize hiç benzemiyoruz.
Pétain was a stickler for order. Laval liked to improvise. They were complete opposites of one another.
Fransa'nın her sorunu enine boyuna ve alenen iki adam tarafından inceleniyor.
- What? A primitive ruin where normal opposites clustered.
Normal karşıtların kümelendiği ilkel bir kalıntı.
In any given phenomenon or thing, the unity of opposites is conditional... "Giustizia mosse il mio alto fattore : Fecemi la divina podestate, la somma sapienza e'l primo amore."
Belirli her olgu ya da nesnede, karşitlarin birliği koşuluna bağli olarak pek çok farkli yollarla, bunlara karşilik gelen değişiklikler yaparak...
... the law of the unity of opposites is the fundamental law of the universe.
... karşıtların birliği yasası, evrenin en temel yasasıdır.
I guess that makes you two opposites!
Sanırım bu da ikinizi tamamen zıt yapan şey.
These are the two sides the dual strengths, the essential opposites that characterize human thinking.
İki parçalı bu sistem çifte güce sahip, işbirliği ile çalışan ve insan dünyasını oluşturan bir bütünlük içinde.
Here, all things are possible and all things meet their opposites.
Burada her şey mümkündür... ve her şey burada zıddını bulur.
He's attractive, charming, intelligent and opposites attract, so go for him.
Etkileyici, hoş, zeki iyi giyimli ve birbirinize benzemiyorsunuz, yani koş ona.
I thought only opposites attract.
Ben sadece zıt kutupları çektiğini düşündüm.
Frank and I were so very much opposites.
Frank ve ben çok zıt insanlardık.
- Don't worry. Opposites attract.
- Zıt kutuplar birbirini çeker.
We're just opposites me and him, aren't we?
Ben ve o birbirimizin tam tersiyiz, değil mi?
I think it's the tension between opposites.
Sanırım zıt kuvvetler arasındaki gerginlik oluyor.
- So opposites attract.
- Zıt kutuplar birbirini çekiyor.
It's funny, I could picture you with someone older which proves I find you very young, because I like opposites.
Garip, seni daha yaşlı biriyle hayal edebiliyorum. Ki bu, seni genç bulduğum anlamına gelir. Çünkü karşıtlığı severim.
Your father my brother, we were opposites.
Baban ağabeyimle ben, birbirimize zıttık.
The Magen David is the intersection of the opposites... and can be deconstructed into heaven and Earth.
Davut Yıldızı, karşı uçların buluşma yeri. Bu, cennet ve Dünya olarak yeniden oluşturulabilir.
- Opposites...
- Zıtlıklar...
Haynes and Pugh are opposites, right?
Haynes ve Pugh zıt kişilikler.
Opposites attract
Karşı cinslerin çekimi
I never thought opposites attract.
Doğrusu asla zıt kutupların birbirini çektiğini düşünmedim.
We're opposites, so they just choose.
Zıt kutuplarız, bu şekilde yalnızca seçim yapacaklar.
Shakespeare enjoyed mixing opposites.
Shakespeare zıtları birleştirmeyi severdi.
But I suggest that the more extreme those opposites get the more moderate this society becomes.
Ama benim fikrimce bu zıt kutuplar aşırıya gittikçe... toplumumuz da daha ılımlı olacak.
'Tis dangerous when the baser nature comes between the pass and fell incensed points of mighty opposites.
Belalı iştir, ufak tefek insanların araya girmesi. Şimşekler çıkarır gibi büyük kılıçlarla vuruşması.
Our contacts were awkward and would always remain awkward, because we were opposites.
İletişimimiz çok kötüydü ve hep kötü kalacaktı, çünkü zıt yönlerde duruyorduk.
Opposites. We're totally dissimilar. It's the entire basis of our friendship.
Arkadaşlığımızın zemininde tamamen farklı oluşumuz yatıyor dostum.
- Come on. We are complete opposites.
Ne demek istediğimi biliyorsun.
- She's cute... he's cute.. they've never met before, they're completely opposites and it's going to get ugly in about 20 minutes.
Jen çok tatlı, Jack çok tatlı. Daha önce hiç tanışmamışlardı. Tamamen farklılar ve bu 20 dakika içinde saçma sapan bir hal alacak.
Ever heard of opposites attracting?
Zıt kutuplar birbirini çeker, lafını hiç duydun mu?
- Sometimes opposites attract.
- Farklılıklar bazen çekici olabilir.
It's what I call the tension of opposites.
İyiyi ve kötüyü öğrendim.
Yes, the tension of opposites.
Zıt kutupların çekimi. Canımızı yakan şeylerden ders alırız.
- I just meant opposites attract.
- Zıt kutuplar çeker, demiştim.
Well, haven't you ever heard about opposites attracting?
Zıtların birbirini çektiğini duymadın mı?
- Opposites do attract.
- Zıtlar birbirini çeker.
Opposites attract, and you're so alive and Bryan, he's so...
Zıt kutupların çekimi, sen çok hayat dolusun ve Bryan, o çok...
"The game where opposites attract."
"Zıt Kutupların Birbirini Çektiği Oyun!"
Well, opposites attract.
Zıt kutup çekimi.
Conception : a union of perfect opposites- -
Gebelik : karşıtların birleşimi.
We're opposites, but I think you're somehow attracted to me.
Birbirimizin zıddıyız, ama bir şekilde beni etkiledin.
Harper always says that opposites attract.
Harper her zaman zıt kutupların birbirini çektiğini söyler.
- We are opposites.
Mümkün değil.
Being opposites isn't negative.
Bu adam günlerini dağlardan aşağı kayarak geçiriyor.
I would like to say it has to do with balance in the universe, the attraction of opposites and the repulsion of equivalents, or that, overtime, nature produces only so many originals, that when two original copies meet that the result is often unpredictable.
Bence bu evrendeki dengeyle ilgili bir şey. Zıtlıklar birbirini çekiyor. Benzerler de birbirini itiyor.